Keşke yaşasalardı diyoruz şimdi de...

Kanat takıp uçan ilk insan Hazerfen 
Ahmet Çelebi sürgün ile ödüllendirildi

17. yüzyılda Osmanlı Devleti topraklarında yaşamış olan, Müslüman bir Türk bilginidir Hezarfen Ahmed Çelebi . 
Lodos’lu   bir havada, yapay kuş kanatlarına benzer bir aracı kendisine takarak, Galata Kulesi’nden boşluğa kendini bırakmış ve uçarak, İstanbul Boğazı’nı da geçmek suretiyle, 3358 metrelik mesafeyi katedip, Üsküdar’daki Doğancılar’a indiği söylenmektedir. 
hazerfen
Evliya Çelebi, Seyahatname isimli ünlü eserinde, Hezarfen Ahmed Çelebi’nin bu uçuşu ile ilgili olarak; “Bu adam pek korkulacak bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil,” Böylelikle İlk uçan insan Hazerfen Cezayir’e sürülmüş ve ne yazıkki büyük bilim adamı orada ölmüştür. 
evliya çelebi
***
Füzeciliğin atası Lagari Hasan 
Çelebi’nin kellesini Hz. İsa kurtardı

Füzeciliğin atası olarak kabul edilen ünlü Türk bilgini/mucidi Lagari Hasan Çelebi , kendi icadı olan füzeye benzer, yedi kollu 60-70 kilo  ağırlığında barut macunu yüklü roketle  yaklaşık 250-300 metre kadar havalanarak 20 saniye boyunca havada kalışı  ve barutu tükendikten sonra vücuduna bağladığı kanatlar sayesinde Boğaziçi’ne yaptığı oldukça yumuşak bir iniş ile  tarihe geçmiştir.
lagari hasan
havaya uçup, sonra kartalınkine benzeyen kanatlarla sağ olarak  denize inmesi roket  tekniğinde çığır açan ve havacılık tarihine geçen bir başka muhteşem olaydır.. 
Lâgarî: dönemin sultanı 4.Murad’a “Padişahım! Seni Allah’a ısmarladım, İsa Nebi ile konuşmaya gidiyorum.’ diyerek başladığı macerasından sonra  yüzerek ve çıplak olarak Padişahın huzuruna gelip  yeri öptükten sonra ‘Padişahım! İsa Nebi sana selam eyledi”  Diyerek bir anlamda sürgüne gitmeken yada kellesini kestirmekten kurtarmıştır. 
lagari
***
piri reis
Osmanlıya sayısız zaferler ve dünyanın ilk 
detaylı haritasını kazandıran Piri Reisin 
ödülü kellesinin kesilmesiydi

Osmanlı Donanması'nın, 1486 yılına Venedik Donanması'na karşı sağlamaya çalıştığı deniz kontrolü mücadelesinde Osmanlı donanmasında gemi komutanı olarak yer alan Piri Reis  (Ahmet Muhyiddin Pîrî)  yaptığı kahramanlıklar neticesinde Venediklileri barış istemek zorunda bırakıyordu.
Piri Reis, dünya denizciliğinin  ilk kılavuz kitabı "Kitab-ı Bahriye” adlı kitabında Akdeniz'de yapmış olduğu seferleri, gördüğü yer ve yaşadığı olayları  ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. 
1511 yılında Gelibolu’ya yerleşerek başladığı harita çalışmaları sonucunda 1513 yılında ilk dünya haritasını çizmiştir.
1517 yılında İstanbul'a gelerek tekrar Osmanlı Donanması'nın hizmetine  Derya Beyi rütbesiyle giren Piri Reis,."Mısır Seferine"  katılarak kahireye geçmiş ve bu sırada Nil Irmağı'nın haritasını çizme fırsatı bulmanın yanısıra iskenderiye’nin alınması konusunda büyük katkı sağlamıştı.
1528 yılında en kapsamlı ve 2. Dünya haritasını çizerek dönemin padişahı kanuni sultan süleyman’a sunan Piri reis 1546 yılında Barbaros Hayrettin paşanın ölümüyle .Mısır kaptanlığına getiriliyordu.
Süveyş'ten donanma ile Basra'ya gidip, buradaki 15.000 askeri ve diğer gemileri de yanına alarak, Hürmüz adasını ele geçirmekle görevlendirilen  Piri reis kendisinden kat kat güçlü Portekiz donanmasını yenmiş ancak kaçanlar hürmüz boğazında bir kaleye sığınmıştı.
kanuni
Yöre halkının desteğini alan Portekizlileri kuşattığı kaleden çıkaramayan piri reis elde ettiği 3 gemi dolusu ganimetle döndüğü Mısır’da “Kuşatmayı kaldırmak ve onarımda olan donanmayı bırakmak suçlarından” kanuni sultan süleymanın  emriyle  boynu vurularak öldürülüyordu..
*** 
Şeyhüislam kışkırtınca Takiyüddin’in 
kurduğu dünyanın ilk rasathanesi top 
atışlarıyla yıkıldı
Takiyüddin bin Maruf-i

Osmanlı'nın en önemli astronomu olan Takiyüddin bin Maruf-i VIII. Yüzyıla Suriye'ye yerleşmiş bir Türk ailesine mensup olduğunu, 1567-1568 yıllarında Nablus'ta yazdığı Reyhanetü'r Ruh adlı eserin sonunda verdiği seceresinde açıkça belirtmektedir.. 
1571 yılında II.Selim tarafından saray müneccimbaşılığına atananTakiyüddin, 1574 yılında Galata Kulesi'nde gözlemler yapmaya başlamıştır.
Trigonometride birçok çalışması vardır, 16. yüzyılın ünlü astronomu Copernicus, sinüs fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz etmemiştir ama Takîyüddîn bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamıştır.
copemcius
Takîyüddîn, trigonometrik fonksiyonların kesirlerini, ilk defa ondalık kesirlerle göstermiş ve birer derecelik fasılalarla 1 dereceden 90 dereceye kadar hesaplanmış sinüs ve tanjant tabloları hazırlayarak ne kadar büyük bir bilim adamı olduğunu kanıtlamıştır. Takîyüddîn trigonometrik hesaplamalarda cetveller ya da rub, yani "trigonometrik çeyreklik" denilen basit bir alet kullanmıştır.
Sokullu Mehmed Paşa ve Hoca Sadettin Efendi'nin desteklerini alıp, zamanın sultanı III. Murat’a başvurarak bir rasathane (gözlemevi) kurmak için gerekli izni almıştır.
Tophane sırtlarında yer alan İstanbul Rasathanesi 1575-1580 yılları arasında faaliyet göstermiştir. Buradan 1577 yılı ramazan ayında bir kuyruklu yıldızın gözlemlendiği, bu astrolojik olayın İstanbul'da çok ilgi çektiği bilinmektedir.
Yer küresinde; Akdeniz'in boyunun aslından uzun oluşu, Brezilya'nın doğuya doğru çok fazla çıkıntı yaparak Afrika'ya yanaşması, Güney Kutbu'nun Ümit Burnu'na fazlaca yakınlığı dikkat çekicidir. Yine de yer küresinde yeni keşfedilen bölgelerin, Pirî Reis haritalarına göre aslına daha yakın çizildiği görülmektedir. 
1580 yılında, Şeyhülislam Kadızade'nin onaylayan fetvası ve padişah III. Murat'ın emriyle rasathane denizden topa tutularak yıkılmıştır.[
İslam dünyasının son, Osmanlıların ilk ve tek rasathanesi, Şeyhülislam Kadızade Ahmed Şemsettin Efendi'nin kışkırtmaları sonucu 1580 yılında, Padişah III. Murat’ın Kılıç Ali Paşa'ya verdiği emir gereği, top ateşine tutularak yıktırılmıştır. Bu olayın, aynı yıllarda Danimarkalı astronom Tycho Brahe'nın (1546-1601) gözlem yaptığı döneme rastlaması ve bu gözlemler sonucunda Kopernik'in (1473-1543) ünlü teorisini kanıtlaması, Türk astronomisi adına şanssızlıktır.
***
şair nef-i osmanlı
Hiciv sanatı uğruna kellesini veren şair nefi
Nef'î, 17. yüzyıl Türk şâirlerindendir. Кasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir. 
Divan şiirinin tanınmış şairlerinden olan Nefi, 17. yüzyılda Erzurum’da doğmuştur. Nefi’nin gerçek adı ise Ömer’dir. Hayatının bir bölümünü Erzurum’da geçiren şair daha sonraki yıllarda ise İstanbul’da yaşamıştır. Türk edebiyatında hicivleriyle tanınan Nefi’nin ölümüne de bu hicivler sebep olmuştur. 
Biɾ döɾtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahiɾ Efendi'ye kaɾşılık veɾiɾ;'tahiɾ efendi bana kelp demişiltifadı bu sözde zahiɾdiɾmaliki mezhebim benim ziɾaitikadımca kelp tahiɾdiɾOsmanlıca'da büyük haɾf kuɾalı olmadığı iςin bu şiiɾ iki anlama geliyoɾ. Biɾinci anlamında Maliki mezhebine mensup olduğu iςin ve Maliki mezhebinde köpeğin güveɾcin gibi temiz biɾ hayvan olduğuna inanılıɾ yani şiiɾin ilk anlamında Tahiɾ Efendi'ye teşekküɾ ediyoɾ ve onun da temiz biɾ vaɾlık olduğunu söylüyoɾ. İkinci anlamda Tahiɾ Efendi'ye köpek diyoɾ.Zaten bu olaydan sonɾa mahkemeye çağɾılıp yaɾgılanıyoɾ ve kendisini savunuɾken şiiɾin biɾinci anlamını kullanıyoɾ ve ceza  almıyoɾ 
Tüm uyarılara rağmen sadrazamı da hicivlerinde sert bir şekilde eleştirmeye devam eden Nefi, 
IV. Muɾat’ın kendisinden hiciv yazmamasını istemesine rağmen kalemini duɾduɾamayıp Veziɾ Bayɾam Paşa hakkında biɾ hicviye kaleme aldı. 
Bu hicviyesinden ötüɾü, 1635 yılında, saɾayın odunluğunda kementle boğulaɾak öldüɾülerek cesedi İstanbul boğazı'nda denize atılmıştıɾ. 
Halk aɾasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle biɾ ɾivayet geçmektediɾ: Nef'i çok iyi biɾ şaiɾ olduğu iςin infazından vazgeςilmiştiɾ. Padişaha göndeɾilecek belge yazılıɾken Nef'i de oɾadadıɾ. 
Belgeyi biɾ zenci yazmaktadıɾ ve kâğıda müɾekkep damlatıɾ. Nef'i de bu olay üzeɾine "Mübaɾek teɾiniz damladı efendim" diyeɾek yaşama şansını kaybetmiştiɾ.
Keşke yaşasalardı diyoruz şimdi hepimiz öldürdüğümüz yada  körelttiğimiz değerlerimizin ardından Tarihimiz, talihimiz değişirmiydi bilemeyiz tabi ama kesin olan bir şey var o da cehaletimizi önde tutup yazık etmişiz, çok yazık etmişiz geleceğimize……. VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi