Köşesiz yazı

Hadi hep beraber güzel bir köşe yazısına başlayalım.. Siyaseti yazmak olmaz. Çünkü herkes gergin. herkes tahammülsüz. herkes isyankar.     ülkenin yarısına bakarsak diğer yarısı vatan haini. Farklı kutuplardaki siyasi partiler omuz omuza el birliğiyle diğer birleşmiş partileri yenmek, hükümsüz kılmak için projeler üretiyor. Kimin neyi niye savunduğu bile tam bir kaos. Tam bir kavram kargaşası.
Terör desek…  Onlarca yıldır canımızı çok yaktı. Ona can vermekten, Onu konuşmaktan, bize yaşattığı kahpeliklerden. İçimizde yaşayan İrlandalılardan. Onursuz düşmanlıklardan çok yorulduk. çok konuştuk.
Suriyelileri konuşmaya kalksak sayfalar     yetmez. Onlardan taraf hüzün, gözyaşı yokluk gurbet, bölünmüşlük ve sitem. Bizden taraf baksak,     Düzensizlik, karmaşa biraz da sinir bozuculuk var…
Seçimleri yazmaya elim bile gitmez.  Bir     ülkenin 6 aydır seçim atmosferinden çıkamamış olmasını,  Seçimlerin 24 saat haber olmasını, Aynı ülke vatandaşı olan siyasilerin sürekli birbirlerinin açıklarını aramalarını, bin bir ıvır zıvırla,suçlamalarını milleti kutuplaştırmalarını anlayamıyorum Bununla beraber parti bayrakları. afiş-bildirileri, mitingleri, yemekleri, toplantıları görmekten duymaktan usandım. Bu     konuyu yazmamalıyız….
Bitmeyen hainler ve ihanet kabak tadında!!!     Nesini konuşalım
Ekonomik kaygılar ve çaresizlik ise hüzün dolu  tam bir trajedi. Bu konu da olmaz hepimizin derdini deşer oturur hep beraber hüngür hüngür ağlarız. Bu memlekette durumu iyi olan kaç düzgn kişi kaldı ki?  Bunu boşverelim…
Hukuk desek, Eğitim ve sağlık desek  darmadağan oluruz. İnancı güveni kalan, dili yanmamış o kadar az insan varki? 
Dahası bilenler suskun. Bilmeyenlerin çenesi     durmuyor. Kime ne anlatacaz ki?
Amaaaan boş verin yazıpta ne yapacaz.      Baksanıza ülkede koşe yazısı yazacak konu     bile bulamıyoruz. 
İyisimi size güzel bir fıkra anlatayım da     hep beraber neşemizi bulalım..
Padişah birgün seyyar satıcıların bağırmasından     sıkılır ve sarayın çevresinde satışları yasaklar. Fermanı duyan seyyar satıcılar köylerine döner.
İçlerinden birisi padişahın bu kararına öfke duyar ve ahaliyi köy meydanında toplar. Başlar konuşmaya "Ey ahali duyduk duymadık demeyin! Cömert padişahımız satın aldığı her ürüne bir kese altın vermekte!"
Konuşmayı duyan heyecana kapılır ve sarayın yolunu tutar. Zeytincinin küfesi hafif olduğu için sarayın kapısından koşa koşa ilk o içeri girer. Vargücüyle bağırmaya başlar: "Zeytinci geldi, zeytinci geldi!" O bağırır da padişah duymaz mı? Duyar! Padişah tahtından doğrulur, etrafındakilere seslenir: " Bre kimdir bu     destursuz benim fermanımı çiğner? Tutun getirin     huzuruma!"
Zeytinciyi yakalayıp padişahın huzuruna çıkarırlar. Kadı, padişaha sorar: "Yüce padişahımız buyruğunuz nedir?" Padişah bir zeytinciye bir de küfesine bakar, konuşur: " O zeytinleri alın tek tek g..ne sokun!"
Kapıkulları zeytinciyi bir çırpıda soyup yere yatırırlar. O sırada zeytinci kahkahalarla gülmeye başlar, padişah sinirlenir bağırır: "Bre kendini bilmez, hadsiz! Ne gülersin?"  Zeytinci yattığı yerden başını kaldırıp, cevaplar: "Ey yüce padişahım, arkamdan kavuncular karpuzcular geliyor da, onların haline gülerim!"
Peki sizce bizim bu suskun gülüşümüzün sebebi ne olabilir?
VESSELAM    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi