Ayaklar baş oldu!

Ayaklar baş oldu!
Akademisyen ve medya profesyoneli olan Michael Kuyucu sektörde ne kadar değersiz insan varsa hepsinin değerli olduğunu söyledi. "Hani bir deyim vardır ya ayaklar baş  oldu diye. Maalesef Türk medyasında bu var" diyen Kuyucu, "Bu beni de sektördeki diğer arkadaşları da çok üzüyor. Ya torpilleri var, ya menfaat ilişkilerini kullanıyorlar" dedi

Hem akademisyen hem de medyacı olan Michael Kuyucu Damga'ya konuştu. "Medyada gelebileceğiniz son yer yoktur" diyen Kuyucu, "Sürekli kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bunun için okumak lazım,  takip lazım, özeleştiri lazım" açıklamasını yaptı. Medya sektöründe fazla bir para olmadığını belirten Kuyucu, "Para hala geleneksel medyada ve özellikle televizyonda. Gerisi palavra. Kazansanda geçici oluyor. Ondan samimi söyleyeyim medyada olmanın öyle çok da ahım şahım bir avantajı yok" ifadelerini kullandı.

Medya sektörüne ve yazarlığa ilk adımı nasıl attınız?
Benim çocukluktan beri müzik aşkım vardı. Hep müzisyen olmak istiyordum. Medyaya girişim biraz da müzik aracılığı ile oldu. Müzik eğitimim ve bilgim medyadaki varlığımı büyüttü diyebilirim. Medyaya ilk girişim hemen hemen herkes gibi yerel bir radyoda bedava program yaparak başladı. Sonrasında çok ciddi emekler harcadım ve bu emeğin karşılığında  24 yıldır medyada hem yönetici hem de yayıncı olarak çalışıyorum.

İlk yazdığınız kitap hangisi?
İlk kitabım 2004 yılında yayınlandı. Adı “Her An Her Şey Olabilir”. Müzik ve toplum üzerine çok ciddi eleştiriler içeren yazılar yer alıyordu. Kitap çok ilgi aldı, sahaflara düştü, gelen olumlu geri bildirimler sayesinde bende kitabı www.michaelkuyucu.education adlı akademik web sitemde PDF olarak sundum. Böylece insanlar kitabı indirip PDF olarak okuyorlar.

Eleştirel kimliğiniz nasıl doğdu?
Eleştiri hepimizin yapısında var. Düşünen , belirli bir duygusu olan herkes eleştiri yapıyor. Ama bunu dışarıya aktarmak kişilik meselesi. Kimisi yalaka olur -  ki medya bu tarz insanlarla dolu -  kimisi ise doğrucu Mahmud olur benim gibi ve düşüncelerini pat pat söyler. Ben eleştiri demeyelim de kendime göre yorumladığı şeyleri dile getiriyorum. İster istemez eleştiri gibi kalıyor. Ama şunu da söylemek isterim ki eleştiri yapmak kadar eleştiriyi kaldırmak da önemlidir. Ben kendi adıma eleştirilmeyi çok ama çok istiyor ve önemsiyorum. Çünkü hepimizin gelişme kaynağıdır eleştiri.

Son kitabınıza neden “Müziğin Kilometre Taşları” ismini verdiniz?
Bu kitaba bu ismi vermemin amacı, müzik alanında Türkiye’de önemli başarılara imza atmış insanları ele alması. Başarılara imza atan ve Türkiye müzik endüstrisinin hem sektörel hem de popülist anlamda gelişmesine katkıda bulunan ve kitleleri etkileyen kilometre taşlarını ele aldım. Ondan bu ismi verdim, birde isim çok şık geldi. Çok beğenildi.

Sektörünüzde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor?
Tabii ki hissediyorum. Sektörde ne kadar değersiz insan varsa değerli oldu. Hani bir deyim vardır ya ayaklar baş  oldu diye. Maalesef Türk medyasında bu var.  Bu beni çok üzüyor, işimde çok ciddi emeklerle çok ciddi bir ekiple yoğun bir tempoda çalışıyorum ama bazen bir bakıyorum hiçbir şey yapmayan biri sizi sollamış. Bu beni de sektördeki diğer arkadaşları da çok üzüyor. Sizi sollayanlar peki sizden iyimi? Hayır, ya torpilleri var, ya menfaat ilişkilerini kullanıyorlar yada ahlaksızlıklar yaparak kendilerini gösteriyorlar.

Buralara kadar gelmek zor oldu mu? Olduysa ne tür zorluklar çektiniz?
Çok zor, ve halada zor. Medyada gelebileceğiniz son yer yoktur. Sürekli kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bunun için okumak lazım,  takip lazım,  öz eleştiri lazım. Ben aklınıza gelen tüm zorlukları yaşadım. Hakaretler yedim, kutuplaşmasının getirdiği politik baskılarla karşı karşıya kaldım, önüm defalarca kesildi, başarısız insanların çalışan insanların yerini almak için yapabileceği her şeyi bende yaşadım. Kovuldum, tehdit aldım, parasız çalıştım, sigortasız çalıştım vs vs aklınıza gelen her türlü küçük ve büyük şeyi yaşadım.

Medya sektöründe başınıza gelen en ilginç şey neydi?
Çok ilginç şey var. Ama en ilginç olanı ilk popüler olduğum dönemlerde benim adımı kullanan bir dinleyicinin bana yaşattıkları oldu. O zamanlar sosyal medyada yoktu. Piyasada “ben Michaelım” diyen bir dinleyici kızlarla arkadaşlıklar kurdu, çevresinden borç paralar aldı… Aklınıza gelen her şeyi yaşadı ve bana yaşattı. Kendimi tip olarak fazla ön plana çıkartmak istemediğim için toplum beni görsel olarak tanımıyordu ve buna inandı. Altı ay kadar neler yaşadım tahmin edemezsiniz. Özetle sahte Michael Kuyucu ile yaşadığım altı aylık serüven medyada yaşadığım ilginç olaylardan biri oldu.

Türkiye’de medya sektöründe yer almanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Aslında bunu bende sorguluyorum. Medyada olmak avantaj mı değil mi diye düşünüyorum. Avantajlar patronlar için medyanın dördüncü kuvvet olma özelliği, işçiler içinse medyanın getirdiği şöhret, bu herkesi mutlu ediyor. Para deseniz fazla bir para yok. 80 milyonda bir tane Beyaz çıkıyor oda 25 yıl boyunca kendi kurduğu tekelden dolayı yeni Beyazların çıkmasına izin vermiyor. 80 milyonda bir tane Tarkan çıkıyor vs. Özetle gençler medyada kendilerini kabul ettirmekte zorlanıyor, çünkü eskiler medyada çivi çaktı. Biz yukarı çıkalım ki bizim altımızdakiler de bizim yerimize gelsin diyorum ama sistem öylesine kilitlenmiş ki yukarıda olanlar ancak öldüklerinde aşağıdakilere yer verecek. Sosyal medya dedikleri şey var , evet tamam bir fırsat ama orada da çok ciddi kirlenme var. Ayrıca para da yok. Para hala geleneksel medyada ve özellikle televizyonda. Gerisi palavra. Kazansanda geçici oluyor. Ondan samimi söyleyeyim medyada olmanın öyle çok da ahım şahım bir avantajı yok.

Kariyerinizde bir şeyleri değiştirme imkânınız olsaydı neleri değiştirirdiniz?
Kendi kariyer yolumda sürekli değişiklik yapıyorum. Hep fikir değiştiriyorum, hep yol değiştiriyorum. Bu konuda şanslıyım çünkü akademisyenim ve sektörleri çok iyi takip ve analiz ediyorum. Ondan hep kendimi revize ediyorum.  Kaderimde değiştirmek istediğim şeyler desek belki daha mantıklı olurdu, kaderimde değiştirmek istediğim bazı şeyler var ama onların takdiri Allah’ındır. Biz şükretmemiz gerekiyor her zaman.

İyi bir medya çalışanını nasıl tarif edersiniz?
İyi bir medya çalışanı her şeyden önce dürüst – çalışkan – donanımlı  - meraklı ve bu işi seven biri olmalı. Multimedya odaklı çalışmalı yani montajını da bilmeli, kurgusunu da çekimini de editörlüğünü de. Kısaca her şeye hakim olmalı. Medyayı hayatında bir yerlere ulaşılacak bir araç olarak değil, bir başarının amacı olarak görmeli. Çok çalışmalı, çok üretmeli kamu yararına olmalı. Bunları yapmayan medya çalışanı bir medya piyonu olur sadece.

“Müziğin Kilometre Taşları” kitabının devamı gelecek mi?
Evet gelecek, 2019 yılının ilk baharında kitabın dördüncüsünü yayınlayacağız. Türkiye müzik tarihinde çok kilometre taşı var, onlara tek tek ulaşıp onlarla özel röportajlar yapmaya ve onların çocukluklarından bugüne kadar ki yaşamlarını -  kariyerlerini didik etmeye devam ediyoruz. Amacım bu kitap serisi ile birlikte müzik tarihine gelecek nesillerin okuyabileceği bir bilgi kütüphanesi bırakmak. Tarih çok önemli bir olgudur, tarihini bilmeyen insan geleceği emin adımlarla gidemez. Onun için müzik tarihi de dahil olmak üzere tarihi çok iyi idrak etmeli analiz etmeli ve örnek almalıyız. Ben buun müzik ayağını yapıyorum.

Makam için çok çalışıyorum
Gelecekte Michael Kuyucu nerede olmak istiyor?
Markam için çok çalışıyorum, bir çocuk gibi bir insan gibi bakıyorum markama. Bir yandan da marka yönetim uzmanlığım olduğu için tüm enerjimi markama harcıyorum. Amacım öldükten sonra ülkeme bir şeyler bırakmak. Bunun için üretiyorum. Bunun için bir şeyler yapmak için mücadele ediyorum. Medyaya doksanlı yıllarda giriş yapan nesil içinde Türkiye’de en fazla üreten kişilerden biriyim. Daha fazla üretmek ve bunun sonuçlarının olduğu bir yerde olmak diyebilirim. Öyle yatlar, katlar, hanlar, hamamlar değil, prestijli bir konumda olayım, Allah kimseye muhtaç etmesin yeter diyorum.

Tek zarar ettiğim akademisyenlik
Akademisyenlik neden bu kadar önemli sizin için?

Akademisyenlik benim için çok değerli bir alan. En fazla yatırım yaptığım alan yüksek lisansımı bitirdikten sonra Marmara Üniversitesinde doktora yaptım. Sonra iletişim uygulamaları alanında doçent unvanını aldım. Bu konuda bir asistanım var, beraber aralıksız çalışıyoruz. Profesyonel bir yapı içinde akademik gelişimime yatırım yaptım. Şu an tek zarar ettiğim akademisyenlik. Türkiye’de özellikle özel üniversiteler ki onlara vakıf üniversiteleri akademisyenleri sömürüyor. Para vermek istemiyor. Ben çok üst düzey araştırmalar ve çalışmalar yaptım, yurt içi ve yurt dışında çok çalışma yaptım. Kurulduğu günden beri on beş yılı aşkın bir süredir İstanbul Aydın Üniversitesinde ders veriyorum. Bu üniversiteye karşı duygusal bir bağım var. Çok seviyorum Aydın Üniversitesini ve her geçen gün geliştiğini görmek beni mutlu ediyor o üniversitenin. Bu yıl ayrıca yeni kurulan İstinye Üniversitesi ile de bazı çalışmalar yapmaya başladım. Ama ilk başta dediğim gibi ben akademisyenliği kendimi geliştirmek için yapıyorum. Para kazanmak için yapsaydım çoktan batardım. Türkiye’de maalesef akademisyenlik değersiz, devlet üniversiteleri dışında kalanlar değersizleştiriyor akademisyenliği. Buna bir de geçtiğimiz yıl torba yasa ile çıkan yeni doçentlik yasası akademisyenliği çöp etti. Artık bir özel üniversitede doktora yapan birkaç paralı dergide yayın yaptığı anda bir vakıf üniversitesinde anında doçent olabiliyor. Eskiden akademisyen olmak için ciddi uğraşlar mücadeleler vermek gerekirdi. Şimdi özelleştirmeler sayesinde o da değersizleşti. Ondan şu an akademisyenliği sadece kendimi geliştiren bir uğraş olarak görüyorum. Ülkemizde akademisyenliği hak ettiği şartlara gelmesi en büyük dileğim.

Michael Kuyucu kimdir?
Yunan asıllı bir Türk akademisyen ve medya profesyoneli olan Michael (Mihalis) Kuyucu, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İngiliz Ana Bilim Dalında, yüksek lisansını Yeditepe Üniversitesi Pazarlama Ana Bilim Dalında – MBA Derecesi ile doktorasını ise Marmara Üniversitesi İletişim Bölümleri Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği ana bilim dalında aldı. İletişim uygulamaları alanında doçentlik unvanını alan Kuyucu, 1994 yılından beri medya endüstrisinde yönetici ve radyo & TV programcısı olarak çalışmaktadır. İstanbul Aydın Üniversitesi’nin kuruluş aşamasından itibaren on beş yıl öğretim üyeliği yapan Michael Kuyucu bugüne kadar Alem Fm – Radyo D – Süper Fm – Metro Fm – Radyo Klas – Radyo Mega – Number One Türk – TRT Radyoları – Best Fm – RS FM ve CRI TÜRK gibi radyolarda yöneticilik ve radyo programcılığı yaptı. Televizyon kariyerine Eko TV’de başlayan Kuyucu, TRT – Number One TV – Uçan Kuş TV gibi kanallarda televizyon programcılığı yaptı. Köşe yazarı olarak Hürriyet Gazetesi – BirGün Gazetesi – Kral Dergisi – Yurt Gazetesi – Yeni Yüzyıl Gazetesi gibi gazetelerin yanında Our Future , Andante ve 45’lik dergisinde medya ve müzik temalı köşe yazarlığı yapmıştır. Röportaj: Anıl Boduç

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.