Sahi sevgi neydi?

Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un yazdığı ölümsüz eser Selvi Boylum Al Yazmalım, Atıf Yılmaz'ın yönetmenliği, Kadir İnanır ve Türkân Şoray'ın oyunculuğuyla, 1977 yılında filme çekildi. 
O zamandan bu yana üç kuşağın kalbine dokundu ve Türk sinemasının başyapıtlarından biri oldu.İlyas ile Asiye’nin aşkı. 
 Aşkta tutku ve güven ilişkisini çarpıcı biçimde gözler önüne seren bu eserde gözlerimizin her seferinde yeniden dolmasına neden olan ve aşka olan inancı tekrar tekrar sorgulatan sahneleri hangimiz unutabildik ki?  
 Uçarı çapkın İstanbul’lu İlyas ve hırçın güzel Asya’nın büyük aşkında, yaşanan olaylar sonrasında ayrılık yaşanır.
Artık ortada bir çocuk ve onu Asya’yla birlikte büyük emekler vererek büyüten  Cemşir’de vardır. 
Bir seçim yapması gerekiyordur Asya’nın  
“O vardı bir zamanlar, onu sevmiştim. Sevgi o muydu? 
Sevgi neydi?”
Tutkuyla sevdiği, çocuğunun babası İlyas'a geri mi dönecekti? 
"Sevgi neydi? 
Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çırpıntısı?"
Yoksa senelerdir ona ve çocuğuna kol kanat geren Çemşid'in yanında mı kalacaktı?"Sonunda coşkun dere durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmur diner, güneş çıkardı. sevgi neydi?
………….
1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı:
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın”…
Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.
Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren 
Eyüboğlu… Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı değildi.
Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan…
“Kara saplı bıçak gibi”
Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.
Yorgun yürek
“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. 
O dönem içkiye başladı ünlü şair…
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
“Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim, yoruldu.....”
Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu.
Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için         çabaladı.
Başardığını sanıyordu.
Ta ki Büyük Kulüp’teki o geceye kadar…
“Karadut”u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta “o gece”yi hatırlattı:
4 Ocak 1950 – PARiS
“Canuşkam,Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti.
Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. 
O gece… 
Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.
”Buna katlandımsa, bu dualar işe yaradı.
Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü.
1974’teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. 
Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu.
“Babanı uğurladık” dedi, “Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.” 
Sevgi sahip çıkan, dost, sıcak insan eli, insan emeği miydi? 
Sahi sevgi neydi?    
 Vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi