Tanrı ve insanlar

“Ne mutlu o insana ki, kötülerin öğüdüyle yürümez”  Demiş yüce yaradan insanlığa ilk emrinde ve ilk kutsal kitabı Zebur’da. 
“Yaşat” diye emretmiş sonra Tevrat’la İsrail oğullarına.  
İncil’de “Sev” demiş yaratılan her şeyi.
 Ve “Oku” Diye yazmış son kutsal kitap Kuran-ı Kerimde bütün insanlığa. İlim için, Bilim için, Cehalete, gaflete, kötülüğe düşmemek için Oku. 
“Yaşat” diye emir alan Yahudiler, 
Kendilerini üstün ırk ilan ederek ödürmeyi seçmiş nedense kendi ırklarından ve dininden olmayan herkesi. 
Güçsüz, yoksul, Cahil yada geri kalmış ülkelerin insanlarını sömürerek Onların sırtından doyarak “Sev”miş Hiristiyan aleminin insanları. 
Herşeye gereksiz, şeytan icadı diyerek İlimden, İrfandan uzaklaşan  safsata ve kulaktan dolma  şeylerle yolunu çizen, “Oku”mayı  din sömürücülerine inanmak  sayan Müslümalara ne denebilir ki?.
Yani anlayacağınız; “Kötülüklerin öğüdüyle yürüyor”, “Yaşat”mıyor, “Sev”miyor, ve “oku”muyoruz. Ama insanlık düşmanı bir sürü saçma sapan kişilere inanıp adı konulmamış din ve ırk savaşlarının tarafı oluyoruz. 
Kısacası modern dünyanın inanan insanları olarak kendimizden güçsüz gördüğümüz her canlıyı tanrının buyruklarını unutarak öldürüyoruz, zamanını, haklarını çalıyoruz ve sevmiyoruz. Dahası bunu cehaletimizi kabullenmeden çok bilmiş bir tavırla yapıyoruz bütün bunları
Yahudilerin vaad edilen toprakları ele geçirmek ve diğer ırklara üstünlüğünü kabul ettirmek uğruna yaptıkları katliam ve soykırımlar.  
Hiristiyan dünyasının başta Afrika ve Asyadaki geri kalmış yada az gelişmiş ülkeleri sömürmeleri. 
İslam ülkelerinin emperyalistlerin  piyonu olma yolunda cahilce, şuursuzca yuvarlanmaları, parçalanmaları, kendilerine layık görülen terörist damgasıya  kendi coğrafyalarının kan  gölü olmasına seyirci kalmaları. Cehaletlerinden kaynaklanmıyor mu?
Kısaca yüce yaradan Kutsal kitaplarında  kötülerle yol gitme, Yaşat, Sev Ve Oku diye emretmişken kötülerle yoldaş olmuş, Yaşatmayan, Sevmeyen ve okumayan insanların kendilerini muhafazakar dindar ve yahutta model insan olarak görüp bunu topluma kabul ettire bilmiş olmaları ne hazindir.
İnsanlar kibirleriyle yaradanlarını sınıyor gibiler. Bu İnsanoğlunun yaşadığı öyle bir kibir ki; Kendilerini yaratanın emirlerini bile kendi çıkar ve emelleri doğrultusunda değiştirmekte sakınca görmez olmuşlar.
Bunun hesabını kime ve ne zaman vereceklerini ben söylemesem de herkes biliyor zaten…
Prof. Dr. Saffet Solak’ın bir anısıyla veda edeyim istedim sizlere
TIP FAKÜLTESİNİ yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. 
İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yolyorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.
Saatler ilerliyor,ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Saatler epey ilerledi ama yine bir hareket yoktu.
Evin büyüğü olan hacı anneye sıkılarak sordum:"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?"Hacı anne:"Evladım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.Merak ettim, tekrar sordum:"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?"Hacı annenin cevabı inanılacak gibi değildi:"Hayır evladım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz." 
Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi