Yarım kalan aşklar ve yazılar

Yarım kalan aşklar ve yazılar
Geniş bir alanda, yoğun bir tempoda çalışarak toparlamaya çalıştığımız 24 saatin yetmediğini görünce en iyisi tüm bedenini saran yorgunluğa teslim olup, kendini uykuya bırakmaktır tam yaşanmasını isteyip, yarım yamalak kalan hayat.

Geniş bir alanda, yoğun bir tempoda çalışarak toparlamaya çalıştığımız 24 saatin yetmediğini görünce en iyisi tüm bedenini saran yorgunluğa teslim olup, kendini uykuya bırakmaktır tam yaşanmasını isteyip, yarım yamalak kalan hayat.
24 saatin yetmediği ve her gün biraz daha yorduğu hayatın çarklarında öğütülmeye devam ettiğimiz bir süreç içinde bir taraftan ekmek kapım gazeteciliği, diğer yandan sosyal sorumluluklarımı yetine getirme çabası ve her gün biraz daha ilgi isteyen ailenin telaşı içinde yarım kalan aşklar gibi tamamlanmayan yazılarıma üzülürüm.
Her akşam ve sabahın erken saatlerine sevgiliye sarılırcasına yorgun dizlerimin üzerine aldığım benim kadar yorgun olan bilgisayarımın tuşlarını okşayan yorgun parmaklarımın artık gözlük isteyen gözlerime inat yazmaya devam ederken bir anda gelen bir telefon yada unutulan bir konuyu hatırlamamla yarım kalır büyük bir şevkle başladığım onca yazım.
33 yılda fazladır kesintisiz her gün yazdığım köşe yazılarım, haberlerim, okunmayı bekleyen kitaplarım, onca notlarımın bir şaşırdığı bu durumu atlatmak adına yorgunluktan, yoğunluktan yarım bıraktığım onca yazımı tamamlamak istiyorum, kırık, dökük bir köy çeşmesinin başına geçerek.
Özledim o cizlavıt ayakkabımı çıkarıp, içine toz, çamur koyup, oynadığım gübre kokan köy havası içinde uzaktan havlayan köpeğin sesi ile yeniden uyanmak istiyor ve haydi baştan al hayatı demek istiyorum.
Ama nafile çekip giden aşklar gibi o çok özlemini çektiğim her gün geride kalan günleri yakalamak ne mümkün.
Hayatın her alanı ile doya doya yaşamaya çalışırken yaşana yoğunlukta unuttuğumuz onca şey gibi her gün yazılması gereken yazılarımı da ertelemek, yarım bırakmak kadar beni üzen şey var mı bilmem ama ben sana aşık olduğum gibi yazılarımda aşığım diyen şairi hatırlıyorum.
Ki o şairin de benim gibi onca aşkın yaşandığı şu hayat denen yolda çok aradığı şey aslında yarım kalan onca aşkı gibi yazıları, şiirler ve şarkıları olduğunu geçte olsa anladığında artık çekip, giden hayatının yarısını geride bıraktığını da anlıyordu.
Ve yine bugünün işini yarına bırakma sözünün neden söylendiğini de anlasa da benim gibi yarım bıraktığı onca yazısının  o an yaşanması gereken hayat gibi yeniden yaşanmadığını da..
İşte böyle bir duygu yaşarım her yarım bırakıp, tamamlayamadığım onca yazım gibi hayat..
Artçı sarsıntılar
17 Ağustos..
Balık hafızalı toplumun 18 yıl önce 17 Ağustos gecesi, saat 03 02'de yaşanan ve 45 saniye sürüp, binlerce insanın ölümüne bir o kadarının evsiz, barksız ve sakat kaldığını hatırlar mı?
Bilmem ama önüne gelen yemeğin ne olduğunda bakmadan, elindeki cep telefonunda gördüklerinin okumadan, değerlendirmeden, ne anlatmak istediğini düşünmeden beğenmekten başını kaldırmayan bir toplumun fertleri olarak 18 yıl önce bugün yaşananları hatırlayacağını sanmıyorum.
Çünkü aynı toplumun birer fertleri olarak müteahhitleri zenginleştirip, onlarla ortak olanların gizlice ve gelişi güzel değiştirilen kent imar programlarının birinin de Ardahan'da, Kura Nehri'nin yanı başında ki otel arsanın bir çırpıda nasıl olup, konut arsası olduğunu da da sorgulama zahmetinde bulunmayan bir toplum.
Ve aynı toplumun idarecilerin nasıl olup, bir kaç yıl içinde milyonların sahibi olduğunu da merak edip, sorgulamadığını da bilen bir fert olarak 18 yıl önce 17 Ağustos'ta nice binanın yerle bir olduğunu da merak edip, sorgulamaz olduğunu da bilenlerdenim.
Evet, 18 yıl önce bugün yani şu an yine aynı yerde olduğum Marmara'da yaşanan facia öncesi gelen artçıları fark edemediğimiz gibi bugünde başta Ardahan'da temelinde cesetler çıkan Karagöl Mahallesinde olmak üzere, temelinde su fışkıran Kura Nehri yatağına yapımına izin verilen onca binayı         hatırlıyorum.
Ve bugün yani 18 yıl önce binlece insanı vuran depremin ardından 'önlem alacağız' deyip, bol kepçeden salladıkları gibi yine bol keseden sallama günü.. Yani göz göre göre gelecek yeni bir depremle yerle bir olması büyük ihtimal olan yeni binalara izin verenler bugün 17 Ağustos Depreminin yaşandığı 18 yıl önce ki gibi yine timsah göz yaşları döküp, önlem alacaklarını söyleyip duracaklar.
Ve bugün yapılacak olan açıklamalarla bir çok insan yine sarsılacak, ağlayacak, üzülecek ve büyük deprem öncesi gelen artçılar gibi sallanacak.
Peki, 'kim suçlu?' diye sorduğunuz da sonuçların açıklanmasıyla adeta bir büyük deprem daha yaşayan yüzlerce öğrencinin dışarıda kalmasına neden olan ve adı yanlış sorular, çalınan sorular, geç açıklanan sonuçlar, ulaşılabilirliği olmayan ve bilgi edinmede yetersiz olmasıyla anılan Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), skandalları ardından bir istifanın yaşanmadığı ülkem akla gelir.. Ha bir de otel yapılacak denilen şehir planını bir gecede ansızın değiştirip, satışına izin veren Ardahan Belediyesi gelir.
Ne diyelim, 'Bunlar artçılar, umarız daha büyük bir deprem olmaz' demekten öte.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.