Deprem gerçeği ve umarsızlığımız

Ülkemiz deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti. Düzce’de yaşanan 6 büyüklüğündeki deprem, yürekleri ağızlara getirdi. Depremde yaşanan panikle, kalp krizi geçiren iki vatandaşımız hayatını kaybetti. Yine çok sayıda vatandaşımız yaralandı. Yaşamını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı yurttaşlarımıza ise acil şifalar diliyoruz. Depremin değil, çürük binaların öldürdüğünü artık hepimiz biliyoruz. Ancak bu depremde de en sağlam olması gereken kamu binaları, yine enkaza döndü. 1999’da yıkılan, 2008’de yeniden yapılan Düzce Adliyesi, depremde en çok hasar gören binalar arasında. Deprem gündüz olsa o adliye binası gerçekten çok cana mal olurdu. Sağlık ocakları, okullar, camiler hepsinde durum aynı.
Her depremden sonra “Şefaat” yerine, “İnşaat” peşinde koşan bu rantçı hükümet elinde, kamu binalarımız dökülüyor. 20 yıldır ülkeyi yöneten bu rantçı anlayışın elinde, en ufak sarsıntıda millet enkaz altında kalıyor. Hiçbir bahaneleri de yok… “Para” dediler, millet bunları paraya boğdu. “Yetki” dediler, millet bunlara istedikleri her yetkiyi verdi. Ama hiçbir şey değişmedi…
 

Deprem için 36 milyon dolar vergi toplandı

Deprem vergisi denen Özel İletişim Vergisi’ni, bunlar kalıcı hale getirdi. Milletin konuştuğu cep telefonundan, izlediği televizyondan, dinlediği radyodan, kullandığı internetten bugüne kadar, 36 milyar 378 milyon dolar vergi toplamışlar. Deprem için toplanan bu milyarlarca dolar nereye gitti? Nerelerde kullanıldı AKP ve şürekâsı; ya “Yol yaptık” dedi, ya da “Bunların hesabını vermeye bizim zamanımız yok” dedi. Hep hesap vermekten kaçtı. 2003’ten bu yana; 2 trilyon 513 milyar dolar vergi topladılar. İçeriden dışarıdan 130 milyar dolar borçlandılar. Milletimizin, atadan deden kalan malını mülkünü, 63 milyar dolara da sattılar.
 

Lüks uçaklar arabalar

Kendilerinden önceki 57 hükümetin 79 yılda kullandığı finansmanın dört katını kullandılar. Kendilerine saraylar yaptılar, uçak ve lüks araba filoları aldılar, deprem toplanma alanlarına AVM’ler diktiler, ama bir türlü, depreme dayanıklı kamu binası yapamadılar. 20 yılda başta İstanbul olmak üzere, depreme hassas şehirlerimizde, kentsel dönüşümü, rantsal dönüşüme çevirdiler. Doların yeşili için, İstanbul’a ihanet ettiler. Çok kıymetli bir zamanı, çok kıymetli kamu kaynaklarını heba ettiler.
 

Sorumluluğu vatandaşa yıktılar

Sonunda da işi yine vatandaşa yüklediler. Şarkıcı Edis’in Martıları eşliğinde, millete “Çök, kapan, tutun” dediler. Ama bunu bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar. İki hafta önce depreme karşı, “Çök, kapan, tutun” diyerek tatbikat yaptılar. Telefonların çoğuna deprem uyarısı ya gitmedi ya da geç gitti. Düzce depreminde ise hiçbir telefona uyarı gitmedi. Çünkü yaptıkları; hep makyaj, hep pansuman, hep aspirin tedavisi. Yaptıkları her iş gösteriş, hep yalan, hep dolan. Hep söylüyoruz. “Deprem değil, tedbirsizlik öldürür.” Bizim artık tedbirsiz geçen tek bir saniyeye bile, tahammülümüz yok..
 

Sisi ile nereden nereye!

Hem içeriden hem de dışarıdan para bulmak giderek zorlaşıyor. AKP ekonomide sıkışıyor, sıkıştıkça da emir almaya başlıyor. Suudi Arabistan Erdoğan’a “Sisi’nin elini sık, 5 milyar doları Merkez Bankana yatırayım” diyor. Hoop birde bakıyoruz bırakın el sıkmayı, o el avuçlar arasına alınıp bir de köfteleniyor. 5 milyar dolara, “Katil Sisi”, “Zalim Sisi”, “Darbeci Sisi”, bir anda oluyor “Dostum Sisi. Meydanlarda ardından hıçkıra hıçkıra ağlanan, dört parmak yapıp selamlatılan Rabia, Katar topraklarına defnediliyor. Şimdi de AKP'li belediyeler, meydanlara diktikleri Rabia heykellerini toplayıp, kaldırmakla meşguller. Erdoğan da bu aralar doların yeşili için, kirlettiği testiden kana kana su içmeye devam ediyor.
 

Omurga temel eksendir

Omurga insan iskeletinin temel eksenidir. Omurga kırılırsa onun tedavisi yoktur. Fikri tutarlılık, siyasi ilke ve inançlar, siyasetçinin omurgasıdır. Erdoğan için sürekli “gömlek değiştirmek”, “Gerekirse papaz elbisesi giymek” sıradan işlerdir… Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın dediği gibi “Koltuğunun altında haç taşıyan, fakat hacı görünmeye çalışan, gâvur diye öldürüp, şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden sakınılmalıdır.” Erdoğan için tek bir öncelik vardır. O da oturduğu koltuğudur. O koltuğu korumak için Erdoğan’ın yapmayacağı şey, vermeyeceği taviz, çiğnemeyeceği değer ve ilke yoktur. O nedenle Erdoğan’ın açıkları, zaafları, bugün ülkemizin en önemli beka sorunudur. Bu arada Sarayın bekçisi de “Sisi yetmez, Esad’ın huzuruna da bir var, birkaç milyar da oradan al, belki seçime kadar dayanırız” diye ter ter tepiniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi