Yakup Gülaçtı

Yakup Gülaçtı

Yerel yönetimler yenileniyor

1950’li yıllardan itibaren, köylerden şehirlere doğru kayan nüfus, hem köylerin boşalmasına hem de şehirlerin hızla düzensiz olarak büyümesine neden oldu. Şehirlerdeki bu düzensizlik birçok sorunu da beraberinde getirdi. Ulaşım, su, kanalizasyon ve gecekondu sorunu birikerek patlama aşamasına ulaştı. 1999 depremiyle şehirlerimizdeki tehlike daha da gün yüzüne çıktı ve şehirlerin yaşanabilir hale dönüştürülmesi için yukarıda belirttiğim ulaşımdan suya, kanalizasyondan depreme dayanıklı binalara kadar bir dizi çalışmalara hız verilmeye başlandı. Ancak sorunlar o denli büyümüştü ki şehirlerin imarı için belediyelerin imkanları yetmiyordu. Büyük projeler mutlaka kamu yatırımlarıyla yapılabilirdi.

Günümüzde yaklaşık olarak nüfusumuzun %70’i şehirlerde yaşıyor. Haliyle şehirlerin acilen çözülmesi gereken sorunları var. Bu sorunların tamamını belediyelerin kendi bütçeleriyle çözme imkanları yok. Çözüm üretmek için mutlaka merkezi yönetimle ortak hareket edilmesi gerektiği ortada. Ancak beraber hareket etmenin koşulu belediye başkanlarının da merkezi yönetimin adayları olması gerekir, diye düşünmek demokrasiye ihanet olur. Yasaların kendilerine yüklediği sorumlulukları hem devleti yönetenler hem de yerel yönetimler yerine getirdikleri sürece çözüm de o denli kolaylaşır. Muhalefet belediyelerine “topal ördek” muamelesi yapmak ne ahlaki ne vicdani ne de kanunidir.

Önümüzdeki seçimlerdeki belediye başkan adaylarının vaatlerini alt alta sıraladığımızda hemen hemen hepsinin vaatlerinde ilk üç sıra: Kentsel dönüşüm, ulaşım ve sosyal yardımlardan oluşuyor…

Demek oluyor ki şehirlerin kanayan yarası haline gelmiş, siyasi partilere göre değişmeyen üç temel sorunumuz var şehirlerimizde. Adayların seçim çalışmaları bu üç sorunun nasıl çözülmesi gerektiği üzerinden yürüyor.

Bu konuda muhalefetin adaylarının daha şanslı olduklarını düşünüyorum. Çünkü yirmi iki senedir ülkeyi yönetirken, hem de hiçbir dirençle karşılamadan, bu sorunları çözememiş, aksine artırmışsanız halka diyecek sözünüz kalmaz. Vatandaş: Elinizden tutan mı vardı, neden çözmediniz? diyor.

2019 seçimleriyle muhalefete geçen belediyelerin şehirlerine dair yapmak istedikleri projelerin finansmanı için kamu bankalarından kredi kullandırılmaması bir yana dışardan bulunanlara da engel olunmasının seçmende bir karşılığı mutlaka olur. Parasızlıktan durdurulan metro çalışmalarının her şeye rağmen yapılıyor olmasının da bir karşılığı olacaktır.

İmar barışı adıyla çarpık kentleşmelere göz yumulmasının acı bedelini, asrın felaketi dediğimiz 6 Şubat depreminde gördük.

Kentsel dönüşüm adı altında semtinden, komşusundan, çocukluğundan edilen insanların protestolarına dahi tahammül gösteremeyenlerden şehirleri yönetip “kentsel dönüşümü biz yaparız” demeleri, seçmenin nezdinde bir anlam ifade etmiyor artık. Hele hele sipariş başkan adayları istemiyor vatandaş. Şehrinin sokaklarında büyümüş, yağmurunda ıslanmış, çamuruyla kirlenmiş yani içinden çıkmış yöneticilere ihtiyacı var şehirlerimizin.

Siyaseti kendine değil vatandaşa hizmet olarak benimsemiş siyasetçi arıyoruz. Şehrin nimetlerini bir avuç yandaşa değil tamamına adil şekilde sunan bir yönetim anlayışına ihtiyaç var.

“Kent yoksulluğu” diye bir kavram oluştu ülkemizde. Son yirmi iki senedir “faiz sebep enflasyon sonuç” denilerek sermayeden yana uygulanan ekonomik modelin sonucu gelinen noktadır bu.

Uyguladıkları bu modelle yıllardır, yarattıkları yoksulluğu kullanarak iktidarını sürdüren bir yönetimle karşı karşıyayız. Her yıl artarak devam eden kent yoksulluğunu belediyeler kanalıyla giderilmeye çalışılırken bunun adına da “sosyal yardım” dediler. Oysa yoksulluğu ortadan kaldırmak, ülkeye adil bir düzen getirmek için oy almışlardı milletten. Sonuç adaletin kalmadığı, yoksulluğun arttığı bir ülkeye dönüştü Türkiye.

Unutmayın ki toplum, neden yoksullaştığını sorgulamadığı sürece daha da yoksullaşacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra çark edilen “faiz sebep enflasyon sonuç” ekonomik modelinin bedeli yine çalışana, üretene ve emekliye yüklendi.

Sosyal yardımlarla yoksulluğu ortadan kaldıramazsınız. Başta üreticiyi kalkındıracak ekonomik modele geçmek zorundayız. Muhalefetin yönetimindeki bazı belediyelerin bunu uygulamaya çalıştıklarını görüyoruz. Çiftçiye alım garantili üretim yaptırarak oradan elde edilenleri de ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorlar.

Demem o ki tüm siyasi partilerin mutabık oldukları kentsel dönüşüm, ulaşım ve sosyal yardımlar konularına dair projeler seçim sonrası oluşacak olan il genel meclislerinde de sorunsuz şekilde uygulamaya geçer. Şunu unutmayın ki engellenen her proje bir sonraki seçim çalışmalarınızda bir kartona yazılmış pankart olarak önünüze çıkar. Karar sizin, değerlendirmek seçmenin olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yakup Gülaçtı Arşivi