Muhteşem bir film: Colonia

Bugün size muhteşem bir film önereceğim. Gerçek adı “Colonia Dignidad” olan “Colonia” filmini aylar önce izlemiştim ve inanılmaz derecede beni etkilemişti. Şili’de karanlık bir hikayeyi gün yüzüne çıkaran filmin beni bu kadar etkilemesinin sebeplerinden birisi de gerçek bir hikayeden oluşması. Filmde gerilim hiç bitmiyor. İzlerken o gerilimi sanki olayları yaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. 2015 yılında yapılan film, 1 saat 50 dakika sürüyor.

1973'te Şili'de gerçekleşen hükümet darbesi ve General Augusto Pinochet'nin iktidara gelişi esnasında ülkede bulunan hostes Lena (Emma Watson) ve fotoğrafçı Daniel (Daniel Brühl) çifti, bir anda kendilerini sokak çatışmaları ve diktatörlüğün baskısı arasında buluyor. Solcu gruplarla ilişkisi olduğu gerekçesiyle Daniel, Pinochet'nin gizli polis teşkilatı DINA tarafından alıkonuyor. Sevgilisinin, diğer birçok siyasi suçlu gibi ülkenin güneyindeki “Colonia Dignidad” kampına götürüldüğünü öğrenen Lena, oldukça zorlu şartların söz konusu olduğu ve hiç kimsenin kaçamadığı bu koloniye katılmaya karar veriyor.

Sonrasında ise Colonia Dignidad kampında öyle şeyler oluyor ki, hayretler içinde kalıyorsunuz.
Colonia Dignidad’dan kaçmayı başarmış bir elin beş parmağı kadar insandan biri olan Wolfgang Kneese’ye ve birçok eski koloni sakinine göre, filmdeki kurgusal aşk hikayesi dışında anlatılan her ayrıntı gerçeklerle örtüşüyor hatta az bile anlatılıyor.

Filmin gerçek hikayesine bakıldığında Fransızca öğretmeni ve komünist partisi üyesi ve beş çocuk annesi Adriana Borquez, Colonia Dignidad’da 24 gün boyunca ağır işkence görür. Nerede olduğunu bilmez, ama kulağına Almanca kelimeler çalınır. Erkeklerin, kadınlara nasıl ‘psikolojik işkence’ yapılacağını dair konuşmalarını duyar. Adriana Bórquez daha sonra DINA’nın Santiago’daki başka bir işkence merkezine götürülür. Üç ay kayıp olan Borquez serbest bırakıldıktan sonra İngiltere’ye gider. 1977’de Uluslararası Af Örgütü’nün açtığı bir davada Colonia Dignidad’da DINA’nın bir işkence merkezinin bulunduğuna ilişkin tanıklık eder. 20 Haziran 1978’de Bonn Eyalet Mahkemesi karşısında ifade verir. İşkence ve sorgu seansları arasında yemek yemesi için kendisine verilen tatlı kaşığını ve sapına kazılı “Noel, 1953” yazısını birebir tarif eder. Bu kaşık, tarikatın Latin Amerika önceki adresi olan Gronau’da çocuklara hediye edilen ve Colonia Dignidad’a yerleşmeye giderken birlikte götürülen kaşıklardan biridir.

Gördüğü işkenceyi “Beni bir avuç acı, yıkıntı ve pislik yığınına dönüştürdüler. Çürüyen vücudumdan iğreniyordum. Artık bir insan değil, avlanmış bir hayvandım” diyerek anlatan Adriana Borquez, “Burası sonsuza dek ölüm ve işkenceyle lekenmiş karanlık bir yer olarak kalacak” dediği Colonia Dignidad’ın giriş kapısının önünde kayıp yakınlarının eylemlerine tekerlekli sandalyesinde katılmıştır. Yani o derece bir yer ve zaten filmde de bunlara şahit olacaksınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuğçe Marik Arşivi