Ahlakı, vicdanı, utanmayı unuttuk

Tabiatın gerçekleri depremleri, selleri, kasırgaları. Anlamadık. önemsemedik otları, böcekleri, yağmurları, rüzgarın getirdiği kokuları, dağları, kumları, kuşların kanatlarını, gök kuşağının güzelliğini unuttuk.

Sevmeyi unuttuk. İnsanları tanıdıkça içimizde hayvan sevgisini büyüttük. İnsani duyguları şekil ve anlam değiştirdi. Değerler değerlerini utanma, duygusu benliğini kaybetti. dahası ahlak kavramını, utanmayı unuttuk.

Bazı değerleri pişman olacak kadar çok denedik. Yanıldıkça değiştik, değiştikçe değersizleştik. Hangisine üzüleceğimizi unuttuk.

Bulduk derken kaybettik. Yaklaştık derken kavram kargaşasının menfaatler diyarında oradan oraya savrulup durduk.

Gidenleri, kalanları, kalırken bile yok olanları unutmaya başlayıp kendi güvenliğimiz, geleceğimiz ve huzurumuz için çırpınmaya başlamışken yitirdiğimiz canlı canlı ölen 48.000 insanımızın haklarını ve haykırışlarını çabuk unuttuk.

Devletin dininin adalet olduğunu mazlum ve masumların haklarını unuttuk.

Beyaz en güzel siyahta, iyi kötünün yanında belli eder kendini bizi biz eden en doğru şeyin bizden olmayanlara verdiğimiz değer, gösterdiğimiz anlayış ve duyduğumuz saygı olduğunu unuttuk.

İnsan sevdiklerini kaybettiği zaman ölür. Yüreğine akan yaşlar söndürür içindeki kor ateşleri. Yanan ateşleri söndürmeyi unuttuk.

Adına moloz dedikleri yıkıntıların canları, anıları, sevdaları ve kaybedilen umutları içinde barındırdığını unuttuk.

Yardımlar yapıldı, yemekler pişti, çadırlar kuruldu ölen öldü, kurtulan kurtuldu öyle mi?

İnsanca düşünmenin, insan olabilmenin en önemli şartı vicdandır biz vicdanlı yaşamayı ve paylaşmayı unuttuk.

On binlerce yitirdiğimiz can ve ardında kalan yüzbinlerce yarım yamalak hayatlar varken çıkıp ben hata veya eksik yaptım diyen bir Allah’ın kulu yok. Biz Allah’ı da unuttuk..

Şimdi olmayan vicdanınız, var sandığınız ama molozların altında yitirdiğiniz insanlığınız. Kariyerleriniz ve çıkarlarınız uğruna bir köşede bıraktığınız ahlakınızla neyi ne kadar hak ettiğinizi düşünün.

Hayatınızda bir kez bile olsa dürüst olup söyleyin.

Hangi dinde vardır vicdansızlık, ahlaksızlık, adaletsizlik, sorumsuzluk.

Hangi tanrı affeder ölümlere sebep olup arsız arsız konuşarak gezenleri.

Hangi adalet göz yumar ve görmezden gelir menfaatleri için ölümlere sebep olan sorumluları.

On binlerce canımızı kaybetmemizde payı olanların timsah gözyaşlarını seyrederken aslında katil olduklarını unuttuk.

Kürtçe bir atasözü vardır “Kurtla beraber öldürüyorlar, Çobanla beraber yiyiyorlar ve sahibiyle ağlıyorlar” diye. İnsanlar acıları ve yitirdikleri değerlerinin yokluğunda boğulurken onun bunun hatasını arayıp siyasi çıkarlar peşinde koşanların bizim insanımız olamayacağını unuttuk.

Sahip olduklarımızın asıl sahibi olduğunu... Kul olduğumuzu unuttuk.

Birbirimizin ayıbını araştırmak, kendimizi şehri tepeden seyredenlerden saymakla meşguldük. Uyuduk... Suçluyduk; çünkü unuttuk.

Yardım seslerini, el uzatmayı, sevdiklerimizden vermeyi, kendimiz için istediklerimizi başkası için de istemeyi, yardım etmeyi bilen kutlu insanların parlak yüreklerinin güzelliğini ve asil yüceliğini unuttuk

Kısacası dostlar yıkıntıların altındakilere “sesimi duyan var mı” diye seslenmekten öte “bizi duymuyor musunuz” diye diye haykırırken can verenlerin ahıyla öleceğimizi unuttuk.

VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi