Erol Sırrı Yolcu

Erol Sırrı Yolcu

Bana balık tutmayı öğret!

Hobilerimden birisi de emek ve sabır isteyen olta balıkçılığıdır. Covid19 yasakları, müsijaj, havaların aşırı sıcaklığı gibi sebepler iki yıldır kıyıdan balık avlama hevesimizden benim gibileri uzaklaştırdı. Buzdolabımda balık eksik olmasada, iki yıl öncesinin tadı kalmadı.

Yıllardır aynı yerde mevsimine göre çeşitli balıkları avlar, acemi oltacılarla sürekli karşılaşırım. Uzun zamandan sonra İlk kez kendim için avlayıp akşam tavada kızartıp, muhteşem salatamı da yanına ekleyerek afiyetle yemek isteğiyle “Bismillahirrahmanhirram” diyerek oltamı denize savurdum. Yanımda getirdiğim kahvaltılıkları özenle masama yerleştirdim.

Güneş artık tenimi ısıtmaya başlamıştı ki, elinde marketlerin kampanya yapıp ucuza sattığı oltasıyla ne avlayacağını bilmeyen bey geldi. Aracın bagajındaki malzemeleri görünce, “Bu kadar malzemeniz varsa siz bu işi biliyorsunuz” diyerek konuşmaya başladı. Alışık olduğum sorularını cevaplayınca balık avlamanın göründüğü kadar kolay olmadığını anlamış olacak ki,

“Bu iş zor ve teferruatlı”

“Her iş zordur. Siz ne iş yapıyorsunuz”

“Öğretmenim”

“Sizin işiniz daha zor. Bu onun yanında hiçbir şey” dememle sanki yarasına tuz basmışım gibi kayanın kenarına oturunca sohbetin uzayacağını anladım. Bagajdan sandalye çıkartarak oturmasını rica ederek, bir de çay ikram ettim.

“Öğretmen olduğumu söylemiştim. Büyük oğlum üç yıl önce üniversiteyi bitirdi. İş bulamadı. İkincisi üniversite 3. sınıfta, sonuncuda liseye devam ediyor. Ondan pek ümidim yok. Okuyup da ne yapacağım diyor.“

“Emekli olmanıza daha var mı” sorunca bilindik rakamla karşılaşıyorum. 3600 ek göstergenin onaylanmasını bekliyormuş. Ardından mağrur bir şekilde, “Süremi doldurdum. Şimdilik devam. Çalışmasam nasıl geçinirim. Dayanabildiğim kadar dayanacağım” dedi.

Hz Ali’nin “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” sözünü sevdiğim gibi öğretmenleri de bir başka severim. Duyduklarıma yabancı değilim fakat yine de burkuldum. Lokmam boğazıma takıldı.

Oltadan kurtulmuş kurşun gibi konuşmasını sürdürdü.

“Güvendik hata mı ettik”

“Onaylanırsa, yaklaşık yüzde 20 daha fazla maaş alacağım, az değil.”

”Onaylamazlarsa, bizler için büyük kayıp.”

“2018’de, 2019’da söz verildi. Halen yapılmadı.”

“Suçumuz ne onu da bilmiyoruz.”

“Nerde hata yaptık, soruyorum kardeşim biz nerede hata yaptık”

Sözleri oltamdaki kurşunun dibe gömülmesi gibi karnımın içine oturdu. Gözleri doldu. “Kafanı şişirdim kusura bakma deyip oltasını alıp gitti.”

Kala kala kaldım.

Bir tarafta emekli olmak için bekleyen öğretmenler, diğer tarafta öğretmenlik yapmak için atama bekleyen gençler ile Cumhurbaşkanının “emekli olunca ne yapacaklar, ikinci iş yapacaklar” sözleri aklıma 3-5 farklı yerden hak etmedikleri halde maaş alanları getirdi.

Milyonlarca dinamik, zeki, genç işsiz var. Çalışsınlar, üretsinler. Umut, gençlerde diyen sizler değil misin? Genç iken çalışmak istemediniz mi? Gökten bu şekilde mi indiniz? Emekli edilince verilecek ikramiyeyi, maaşı hesaplıyorsunuz da, gençlerin kazandıracaklarını nasıl olurda düşünemezsiniz?

Öğretmen, Polis, Din ve Sağlık görevlileri gibi birçok çalışan emekli olmayı bekliyor. Üç yıl önce seçim sonrası diye söz verilirken, acaba 2023 yılını mı kastettiniz? Bizler mi yanlış anladık.

Bilinmeli ki halen bakkalın, esnafın önünden başları eğik geçenler var. Şoförlük, işportacılık yapanlar var. Ordu’da, Emniyet’te yıllarca canlarını tehlikeye atarak çalıştıktan sonra zorunlu olarak genç yaşta emekli edilenler, yaşamlarını sürdürmek için güvenlikçi olarak çalışmak zorunda bırakılanlar var.

Milletvekillerine zam yapılacağı zaman oy birliğiyle bir çırpıda onaylayan sizler, şimdi aynı acelecilikle onaylayın bitsin bu çile.

Suçları, bizlere, çocuklarımıza, abilik, ablalık, yeri geldiğinde annelik, babalık yapmaları mı?

Yoksa onları iyi birer fert olarak yetiştirmeleri mi?

Ya da tarihimizi anlatıp, Atatürk’ü tanıtmaları mı?

Veya, adaletli savcılar, liyakatli insanları yetiştirmek mi?

Bu sebeple mi kandırılıyorlar?

Sizler yurttaşa yardımcı olmak istiyorsanız,

Konfüçyüs’ün dediği gibi “bana balık yemeyi değil balık tutmayı öğret” sözünü ilke edinmeniz herkes için hayırlı olacaktır.

Son söz, ülkeleri ayakta tutan işçi ve memurlardır. Değerlerini bilelim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sırrı Yolcu Arşivi