Hayatın anlamı nedir?

Kazdağları’nda doğanın öldürülmesine karşı duran herkesi saygıyla ve minnetle selamlıyorum. Bir o kadar da gelecek nesillerin yaşam haklarına çıkarları uğruna yada cehaletlerinden dolayı doğayı ve vatan topraklarını çiğnetenleri Allaha havale ediyorum…
Bizim kuşak, doğa ile savaş sloganları ile yetiştirildi. 
Bize doğayla savaşı öğretenlerden ve bu düşünceyi irdelemeden, akıl yürütmeden, bu savaşı bir uygarlık ve insanın üstünlüğü, ya da gücü gibi gören anlayıştan utanıyorum. İnsan doğa ile savaş değil, uyum içinde olmasının gereğini kavraması için bilge olmasına gerek yok.  
Tüm evren özde bir uyum ve iletişim içinde. Ve insan bu bütünün bir parçası, efendisi değil. 
Batlı ülkeler bu olumsuzlukları kendi topraklarında yetersiz bile olsa, yasalarla önlemeye çalışıyor. 
 
Az gelişmiş ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeler de bu olumsuzluktan ders almadıkları için, bunun faturasını daha trajik bir şekilde ödemekteler. 

Ve bence bu yeryüzündeki en büyük terör olayıdır çünkü burada yalnız insanlar değil gelecek nesillerde yok ediliyor.
Reis Seattle mektubunda özetle Kızılderililerin doğa ve insan ilişkilerini şöyle dile getiriyor.
 
“Bu güzel dünya Kızılderili’nin ANASIDIR. 
Biz bu dünyanın bir parçasıyız. Ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz. Kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye ait.

Beyaz adamın şehirlerinde sakin yer yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Ama belki de benim vahşi olmamdan ve anlamadığımdandır. İnsan eğer bir kuşun yalnız ağlayışını ve su birikintisi etrafında tartışan kurbağaların seslerini duymazsa hayatın anlamı nedir?
 
Beyaz adamın geçen trenden vurup, bıraktığı çayırlarda çürüyen binlerce bufalo gördüm.. Ben vahşiyim ama tren’in bizim sadece canlı kalmak için öldürdüğümüz bufalodan nasıl daha önemli olabildiğini anlamıyorum.

Dünya insana ait değildir, insan dünyanındır. Bunu biliyoruz.“
 
Kızılderili reis Seattle’ın doğa ve insan bütünlüğünü dile getiren bu uyarıları, tüm dünyada Kızılderilileri daha gerçekçi bir bakış açısıyla inceleme gereğini doğurdu. Bu topluluklardan, doğa ve insan ilişkileri açısından öğrenecek çok şeyimiz olduğunu görüyoruz. 
 
Ayşe Göktürk Tunceroğlu’nun yazdığı, Kızılderili Hikmetleri adlı yapıtın ön sözünde , duygu ve düşüncelerini büyük bir içtenlikle şöyle açıklıyor. 

“ Kızılderililerin cümlelerini okurken bazen kendime sormadan edemem. Acaba kelimeleri yanlış mı tarif ettik. “ medeniyet “ kelimesinin manası üzerine yeniden mi düşünmeliyiz? Acaba “ İlkel “ “ Vahşi “ olanlar onlar değil de, biz miyiz? 

And Dağları Şamanlarının bilgelik öğretisindeki, usta ile öğrencisi arasında geçen söyleşiden şunları öğreniyoruz.
 
“ Koruyucu taşı selamladın mı? 
Çünkü her şey senin parçan, her şey canlı,İçeri girerken selam verdin mi çiçeklere ? 
Duydun mu evin önünde öten kuşları ? 
Teşekkür ettin mi uyandığında, sana armağan olarak verilen yeni güne ? 
Yoksa teşekkür etmemeyi, kuşun ötüşünü duymamayı, çiçekleri görmemeyi mi yeğledin. “

Müthiş bir felsefe…
Şimdi siz söyleyin İnsanlık nereye koşuyor?

VESSELAM
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi