Ziya Şakir Yılmaz

Ziya Şakir Yılmaz

İşinize katlanmayın, işinizi katlayın (3)

Bayer İlaç’ta Ülke Müdürü olarak çalıştığım dönemdi. Hırvatistan seyahatindeydim. Bir akşam distribütörüm bir konferansa gidelim mi diye teklifte bulundu. Memnuniyetle kabul ettim.

Salonda yerimi aldığımda, birazdan zihnime atılacak tokatların farkında değildim. Konferansı her ne kadar bir başkası verse de ben, anlatıcının daha ilk dakikalarında Robert Kiyosaki’nin ruhundan beslendiğini hissedebiliyordum.

Destelerce para kazanmayı öğretmekle ilgilenmiyorum. Bu ne korkunuzu ne de arzunuzu denetim altına alır. Önce korkuyla arzuyu ele almazsanız, zengin olsanız dahi yüksek ücretli köle olmaktan kurtulamazsınız.”
Robert Kiyosaki

Doğrusu henüz ilk dakikalarda etrafımdaki insanları düşünmeye, sorgulamaya başlamıştım… Kimlerin nasıl bir psikolojiyle çalıştıkları, kimlerin kendi durumlarını geçiştirdiklerini, yaşamak istemedikleri bir hayata nasıl ve ne tür de mazeretlerle katlandıkları geçiyordu gözlerimin önünden. Sahi, güvenli bir hayatı, kurumsal bir dünyada yaşamamız gerektiğini nereden öğrenmiş ve niçin inanmıştık? Yüzlerce soru dolaşıyordu zihnimde.

“Haklı olduğunuzu bilirseniz, savaşmaktan korkmazsınız.
Gerçek dünyada, akıllılar değil cesur olanlar ilerler. İnsanların maddi sıkıntı çekmesinin başlıca nedeni, yıllarını okulda geçirip parayla alâkalı hiçbir şey öğrenememeleridir; para için çalışmayı öğrenirler, ama parayı kendileri için çalıştırmayı öğrenemezler.”

Robert Kiyosaki

Anlatıcı konuştukça, çevremdeki kimseleri düşünüyor, aslında ben de yakınlarımın bir ortalaması olduğumu fark ediyor ve yavaş yavaş daralmakta olan çemberin merkezinde kendimi görmeye başlıyordum.
Yıllarım okullarda, işle ilgili yüzlerce belki de binlerce eğitimlerde geçmiş biri olarak, para hakkında ve paranın kazanılması, işletilmesi; benim onun için, onun da benim için çalışmasına dair neler bildiğimi, bildiklerimin doğruluğunu ve bu bilginin uzantısında nasıl bir hayatı yaratabileceğimi derinden sorguluyordum.
Sunumun henüz ortalarına gelmemiştik ki ben artık aynı ben değildim.


“Tüm hayatlarını başkaları için çalışarak geçiren insanların sonu, genellikle finansal mücadeledir. Sınırlarını maaş tutarınızın belirlediği bir yaşam sürmek gerçekten yaşamak demek değildir. Eğer para için çalışırsanız işvereninize güç verirsiniz. Eğer para sizin için çalışırsa güç sizde olur ve onu siz yönetirsiniz.”
Robert Kiyosaki

Konferansta sadece söylenilenler değil, söylenmeyenler de gerçekleri yüzüme çarpıyordu. Şunu iddia edebilirim ki o akşamki sunuma gelen kimse, salona girdiği gibi çıkmadı. Duyduklarım beni öyle bir yere getirdi ki, bir işe katlanmakla bir işi katlamak arasındaki boşlukta asılı kalmıştım adeta.


Yazar ve benim de metin danışmanım sevgili Göksel Bekmezci, çok kitap okumayı önermez bilakis bir kitabı çok defa okumayı önerir.

Doğrusu bu nasihatin değerini, Robert Kiyosaki’nin “Zengin Baba Yoksul Baba” kitabını yaklaşık on defa okumamda görebiliyorum. Yakın çevremde başarılı hiçbir girişimci yok ki bu kitabı en az beş defa okumamış olsun.
Hangi sektörde olursanız olun, isterseniz işsiz olun, fark etmez; “Zengin Baba Yoksul Baba” kitabını okumanızı önemle tavsiye ediyorum. Bu kitapla birlikte önce iç dünyanızda, ardından dış dünyanızda onar onar, yüzer yüzer adım atmaya başlayacaksınız. Ancak şunu da eklemeliyim,
bu kitabı okuduktan sonra maaşlı çalışmak sizin için hiç de kolay olmayacaktır. Yola çıkmadan bir düşünün derim.



Gelir üretmek: Z, İ, Y, A
Konferansta, Robert Kiyosaki’nin “Zengin Baba Yoksul Baba” kitabından bir görsel paylaşıldı. Bu da benim daha ilk dakikalarda Kiyosaki kokusunu aldığımın bir ispatıydı. Demek ki konuları doğru kanal üzerinden dinliyormuşum.

Paylaşılan görselde gelir üretmenin dört yolu Ç, İ, Y, S harfleri üzerinden işleniyordu. Ben bunu sizin için kolaylaştırıp
Z, İ, Y, A’ya dönüştürdüm. Evet, ZİYA başlığı altında size gelir yaratmaktan söz edeceğim.

Bu görselde “A” harfi, aylıkla/maaşlı çalışanları temsil ediyor.

Z” harfi ise zanaatkâr, esnaf, doktor, avukat, mimar vb. kendi iş yeri olup, işinin başında olan kimseleri temsil ediyor.

Grafikteki “A” ve “Z” modelleri ‘aktif gelir’ olarak tanımlanmıştı. Yani işin başında olduğunuzda, sadece çalıştığınızda para kazanabiliyordunuz.


Semineri veren kişiyi heyecanla dinliyordum. ODTÜ Ekonomi mezunuyum, uzun yıllar maaşlı da olsa ticaretin içindeydim; benim bildiğim tek bir şey vardı; çalışırsan para kazanırsın! Bu düşüncem bugün de geçerli fakat çalışmanın modelini ben o gece değiştirmiştim. Çünkü para kazanmaya dair bildiğim ne varsa hemen hepsi tel tel dökülüyordu. Özellikle de pasif paranın ne demek olduğunu henüz öğreniyordum.
 

Sunumu yapan kişi slaydın sol tarafında aktif geliri anlattıktan sonra durdu ve dünya nüfusunun % 90’ının bu grupta bulunduğunu, bu grubun da dünya gelirinin sadece %10’una sahip olduklarını söyledi.
İtiraf etmeliyim karşımda duran bu istatistik adeta Ziya Şakir Yılmaz’ın iş dünyasındaki vesikalık fotoğrafını çekiyordu. O an hayatım boyunca hep bu çemberin içinde yer aldığımı ve çizginin dışına çıkmayı hiç düşünmediğimi fark etmiştim. Nasıl düşünebilirdim ki, çünkü kendi gerçeğimle ilk kez karşılaşıyordum.

 



İş Sahibi / İş Yeri Sahibi


Slaytın sağ tarafında Pasif Gelir yazıyordu.
İlk önce Y harfi geldi.
“Y” yatırımcıyı, paradan para kazanmasını bilen insanları temsil ediyordu. Ve nihayet “İ” harfini açtı. Bu grubun iş sahipleri olduğunu söyledi. Ben az önce, iş sahiplerinden bahsetmemiş miydi diye düşünürken anlatıcı açıkladı; zanaatkâr / esnaf grubun iş sahipleri olmadıklarını ancak iş yeri sahibi olduklarını vurguladı. Doğrusu bu ince çizgi muazzam bir fark yaratıyordu. Zira iş yeri sahipleri işinin başından ayrılamayan kimselerdi. Bir tek işinin başında aktif çalıştıkları takdirde para kazanabiliyorlardı.

İş sahiplerinin özelliği önce çalışmaları, sonra modellemeleridir. Bu süreç kişiden kişiye değişmektedir. Kimi için üç yıl, kimi için beş, on veya yirmi yıl sürebilir. Söz konusu zaman içinde bir sistem kurulur, bu sistem işten bağımsızlaşmanın bir modelidir; kendileri yokken de işlerin yürüyebilmesini sağlar.
Bu kısmı biraz daha sadeleştireyim…
Bugün bir firma sahibiyseniz eğer kendinize şu soruyu sorun; “Cep telefonunuzu, bilgisayarınızı kapattığınızda işler siz olmadan ne kadar yolunda gider? Bir saat mi yoksa bir gün mü? Bir hafta sürebilir mi ya da bir ay? Yoksa bir yıl boyunca siz olmadığınız halde işleriniz, sisteminiz hiç bozulmadan işleyebilir mi?

Eğer cevabınız birkaç saat ya da gün ise, o zaman siz bir iş sahibi değil, işyeri sahibisinizdir. Bu da sadece aktif gelirinizin olduğunu gösterir.
 

İş sahipleri ise yıllarca çalışıp sistem kurarlar ve kurdukları sistemle kendilerini işten çıkarmışçasına, kendileri olmadan işlerini yürütebilirler. Eğer telefonunuzu altı ay, bir yıl kapatıp seyahate çıkıp döndüğünüzde işleriniz tıkır tıkır yürüyorsa, bu, sizin bir Pasif Gelir sahibi olduğunuzu gösterir.

Bu çalışma modelinde iş de, para da, sistem de sizin için çalışır.
Yani
İş Sahipleri işe katlanmaz bilakis işlerini katlarlar!


* * *
 

İşinizi katlamanın yolu sizsiz de çalışabilen bir sistem kurmaktan geçiyor. Üç hafta süren metnimiz, katlamanın ilk bölümüydü.

Gelecek haftaki yazımda, bir günde 24 saatten fazla nasıl çalışabileceğinizi yani işinizi nasıl katlayabileceğinizin sırlarını paylaşacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Şakir Yılmaz Arşivi