Bilge Seçkin Çetinkaya: Hiç kimseye bir borcumuz yok!

Bilge Seçkin Çetinkaya: Hiç kimseye bir borcumuz yok!
Türkiye İşçi Partisi Bakırköy Belediye Başkan adayı Bilge Seçkin Çetinkaya, “Neyin mücadelesini verirseniz verin, eğer bunu siyasetin konusu yapmıyorsanız sizin inşa etmeye çalıştığınızı birileri gelip yıkıyor.

Türkiye İşçi Partisi Bakırköy Belediye Başkan adayı Bilge Seçkin Çetinkaya, “Neyin mücadelesini verirseniz verin, eğer bunu siyasetin konusu yapmıyorsanız sizin inşa etmeye çalıştığınızı birileri gelip yıkıyor. Dolayısı ile mücadeleleri birleştirecek ve siyasetin ana konusu yapacak bir siyaset anlayışına ihtiyaç var” dedi. Çetinkaya, “Biz herhangi bir rant grubuna bağlı olarak hareket etmiyoruz. Kimseye bu anlamda bir borcumuz yok” diye konuştu.

Geçmişte Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin eş başkanlığını da yapan Türkiye İşçi Partisi Parti Meclis Üyesi Bilge Seçkin Çetinkaya, Bakırköy Belediye Başkan adayı oldu. Aslen Çanakkaleli olan ve 23 yıldan beri üniversite eğitimi için geldiği Bakırköy’de yaşayan Çetinkaya, Damga'ya konuştu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan ve Boğaziçi Üniversitesi’nde mastırını yapan Çetinkaya, tiyatroyu toplumsal tarihin bir kaynağı olarak gördüğünü ifade ederek, sosyal tezine de Atatürk Enstitüsü’nde devam ettiğini söyledi.

Hep mücadele ettim

Öğrencilik yıllarından beri ellerinden alınan haklara karşı mücadele ettiğini, 90’lı yılların ortasından beri devrimci mücadelenin içinde yer aldığını ifade eden Çetinkaya, üniversiteden mezun olduktan sonra da kadın örgütleriyle çalıştığını, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, Pazartesi Kadın Dergisi’nde sürdürdüğü çalışmalarının devamında Türkiye’deki ve uluslararası sendikalarla, kadın işçilerin örgütlenmesinde yer aldığını belirtti. Hayatı boyunca ekoloji, kadın, sendika, işçi sınıfı mücadelelerinde yer aldığını söyleyen Çetinkaya, “Genel olarak hayatıma baktığımda ezilenlerin sesini duyurmaya yönelik bir eylemim oldu. Sosyal mücadeleler anlamında yazılmamışların tarihini yazmayı hayattaki amaçlarımdan bir tanesi olarak görüyorum” dedi. Çetinkaya, “Annem emekli bir seramik işçisi, babam da karanlığın içinden çıkmamıza rehber olan köy öğretmenlerinden bir tanesi. Bizi Kemal Tahir'lerle, Yaşar Kemal'lerle, dünya klasikleriyle buluşturan bir öğretmendi. Hem onlara olan vefa borcumu ödediğimi, hem de kendi geldiğim arka planı yaşadığımı düşünüyorum. Siyaset yapmaktaki derdim bu” diye konuştu.

Birileri gelip yıkıyor

“Öğrencilik yıllarımdan beri zaten kendimi hep mücadelenin içinde gördüm. Çünkü neyin mücadelesini verirseniz verin, ne kadar isterseniz isteyin eğer bunu siyasetin konusu yapmıyorsanız sizin inşa eteye çalıştığınızı birileri gelip yıkıyor” diyen Çetinkaya, “Diyelim bir köyde ekolojik mücadele veriyorsunuz ve kurtardınız. Bu kez o birileri geliyor, 20 kilometre öteye yenisini yapıyor. Kelkit Vadisi’nde olduğu gibi. Devlet tarafından tedbir alınıp kontrolleri yapılmadığı için koskoca bir vadi ve nehir zehirlenerek ölüme terk ediliyor. Dolayısı ile mücadeleleri birleştirecek ve siyasetin ana konusu yapacak, hayatı tüm canlılar için zorlaştıracak engelleri ortadan kaldıracak bir siyaset anlayışına ihtiyaç var. Çünkü siyaset tüm hayatımıza ve yaşamımıza müdahale ediyor. Bu yüzden de kendimi hep savunmak zorunda hissettim ve siyasetim içinde gördüm” ifadelerini kullandı.

Saman alevi gibi söndü

Türkiye İşçi Partisi'ne katılım sürecini de anlatan Çetinkaya, “Gençlerin devrimci mücadelesinden geldim. Geçmişte bir süre ÖDP eş başkanlığı yaptım. Gezi direnişinde CHP de dahil 125 farklı bileşen bir araya geldi. Direniş solda tutuldu ama sonrasında saman alevi gibi söndü. Bu direnişten ders çıkarmış partinin Türkiye İşçi Partisi olduğunu gördüm. Bundan dolayı mücadelemi burada veriyorum” dedi. Gezi olaylarının herkesin zihninde çok önemli kırılmalar yarattığını belirten Çetinkaya, “Gezi bizim üzerimizde uygulanmaya çalışılan bütün politikalara bir karşı duruştu, ‘Yeter be’ demekti. İnsanların bu tür temel insani ve sosyal hakları için ayaklanmalarına dünyanın pek çok yerinde şahit olduk. Ama bu ayaklanmalar saman alevi gibi bir müddet sonra söndü ama arkalarında politik partiler bıraktılar. Örneğin İspanya’da Podemos, Yunanisytan’da SYRİZA. Ben TİP’in de böyle bir parti olduğunu düşünüyorum. Gezi isyanı bizim siyaset algımızı değiştirdi. Gezi’nin getirdiği enerjiyi ne bir sendikamız, ne bir partimiz, hiçbir siyasetimiz örgütleyemedi saman alevi gibi söndü. O gün orada görünen insanların bir bölümü de bugün rehin tutuluyor. Bu insanlar bizim yan yana olduğumuz insanlardı” diye konuştu.

Neden aday oldu?

İlk olarak TİP'in tarım çalışma grubunun kuruluşunda yer aldığını belirten Çetinkaya, “Sendikalar konusundaki tecrübesinden dolayı da Emek Büro'da, yine kadın örgütleri ile yaptığı çalışmalardan dolayı da Kadın Büro'da çalıştım” dedi. Ayrıca Parti Meclis üyesi olduğunu da söyleyen Seçkin Çetinkaya, neden Bakırköy Belediye Başkan adayı olduğunu da “Genel anlamda AKP'nin elinde olan ama bizim de bir biçimde mücadele etme şansımızın olduğu yerlerden aday göstermek Türkiye İşçi Partisi olarak bizim parti politikamız. Diğer mahallede oynamak ya da diğer mahallenin oylarını devşirmek yerine karşı mahalleden gerçekten ezilen insanların doğru bir hatta örgütlenmesini sağlamaya çalışmak bizim asıl derdimiz. Parti içinde bunu tartışırken, bu seçimin genel seçim hatta rejimin oylandığı, aynı zamanda siyasetin semboller üzerinden yürümesi gibi de bir şey olduğunu düşündüğümü ifade ettim” şeklinde anlattı.

Hızla kaybediyoruz

TİP'in Bakırköy, Kadıköy ve Beşiktaş'ta önemli derecede oy aldığını dile getiren Çetinkaya, “Bu ilçelerin kaderini terk edilemeyecek yerler olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz sermayesi olan, parayla bir yere gelen insanlar değiliz. Bir şekilde okul okumuş, kendisini eğitmiş, geliştirmiş, hakim, savcı, doktor, gazeteci, öğretim görevlisi gibi kafa emeğinden yaşamını sürdüren insanlarız. Bu da kol emel emeği kadar değerli bir iş. Ve biz artık çok hızlı kaybeden bir hale geldik. Bu ülkede okuduktan sonra bir şey olunabileceğine dair ümitlerimiz ortadan kalkmaya başladı. Bizim gençlerimiz Türkiye'de okuyup bir şey olacağını düşünmüyorlar, düşünemiyorlar. Çünkü hızla kaybediyoruz. Dolayısıyla öfkeliyiz. Ülkede her daim kazanan yüzde 5-6’lık bir kesim var. Devasa bir biçimde kazanıyorlar ve en alttakilerin oranına bakınca da geliri çoktan çok, azdan az şeklinde ilerliyor. Buna karşılık toplum olarak ödediğimizden aldığımız pay ise hızla düşmüş. İşte Bakırköy'ün de tam da böyle bir yer olduğunu ve bunu hak etmediğini düşünüyorum. Bu 3 ilçe İstanbul'un merkezinde olan ve daima CHP kazanıyor. Kale konumundaki bu ilçelerde, CHP kazanacağına o kadar emin ki asla doğru düzgün, halka gerçekten hizmet edip, yaşayanların lehine işler yapıp, hizmet sunacak bir aday çıkarıyorlar. Tıpkı AKP’deki gibi rant peşinde koşan bir belediyecilik yapılıyor. Bunun yerine gerçekten halka hizmet edebilecek, kamu politikalarını uygulayabilecek ve burada yaşayan her kesimden insanların, hayvanların ve doğanın hakkını savunan bir belediyecilik anlayışı yerleştirmek için aday oldum” diye konuştu.

Herkes şikayetçi!

Bakırköy merkez mahallelerinde yaşayan insanların, “Bizim mahallelere hiç bakmıyorlar Ataköy’e hizmet ediyorlar” serzenişinde bulunduğunu belirten Çetinkaya, “Ataköy'de ya şayanlar da 'Buraya hiç bakmıyorlar, Florya'ya hizmet ediyorlar’ diyor. Yani her mahalle başka bir mahalleye hizmet verildiğini sanıyor ama totalde hepsi şikayet ediyor. Bakırköy Belediyesi'nin faaliyet raporlarında, ‘Temizlik ve atık işlerini paramız az olduğu için yapamadık. Park ve bahçelere bakamadık’ şeklinde mazeretler var. Bu kadar zenginliğin üzerinde oturan bir belediyenin diyelim ki kaynağı yok ayrı bir sorun ama belediyecilik denince akla gelen ilk iki kalemi yapamamış olması ayrı bir rezalet. Bakırköy'ün trafik gibi, park yeri gibi ve en önemlisi kentsel dönüşüm gibi temel sorunları var” şeklinde konuştu. Bilge Seçkin Çetinkaya, “Biz herhangi bir rant grubuna bağlı olarak hareket etmiyoruz. Kimseye bu anlamda bir borcumuz yok. Tüm bunları yapacak gücümüz de var” dedi.

Pek çok işte kasıt var

Deprem konusunda açıklamalarını sürdüren Çetinkaya, “Bu ülkede rant uğruna her şey yapılabilir. Bu işte ihmal var, rantçılık var ve pek çok işte kasıt var. Bu kadar göz göre göre insanları öldürecek şekilde bina inşa edilemez. Mühendislik başta olmak üzere her türlü hizmet eksikliği var ama tüm bunların sorumluluğunu alan tek bir siyasetçi yok. Bir tanesi de çıkıp demiyor ki; bu kadar kişinin ölmüş olmasına sebep olmuş olabiliriz üzgünüz. Utanma duygusu olmadığı gibi, azarlayan, aşağılayan, tehdit eden ve ‘bize oy vermezseniz şöyle olur’ diyen bir zihniyet var ve utanmadan Lütfü Savaş gibi Murat Kurum gibi insanlar bir kenti yönetmeye tekrar aday oluyorlar” dedi.

Yüksek vergiler ödüyoruz

“Bakırköy'de de tıpkı Hatay’da olduğu gibi rant peşinde olan, müteahhite ne kadar verirsek nasıl olur diye tartıştığımız bir kentsel dönüşüm meselesi var” diyen Çetinkaya, “Halbuki biz Bakırköylüler olarak vergilerimizle bu kaynağı yaratıyoruz. Biz zaten gelirimize göre çok yüksek vergiler ödüyoruz. Devletin yurttaşına lazım olduğu nokta tam da burası. Devlet vatandaşının vergisi karşılığında bir takım hizmetler sunmak zorunda. Özellikle afet durumunda biz devletin yardımcı olmasını, bizi kurtarmasını ve her şeyden önce o göçüğe engel olmasını isteriz” ifadelerini kullandı. Devletin ve kamunun birlikte sorumluluk alması gerektiğini ve dönüşümün ancak bu yolla gerçekleşebileceğini vurgulayan Çetinkaya, “Bu iş müteahhitin insafıyla olacak bir iş değil. Hatay'daki belirsizlik burada da var. Mikro ölçekte bir tedbir yok. Hangi binanın tam olarak yakılacağını, hangi bina daha az riski ya da yüksek riskli bilmiyoruz. Bunların hepsi üstünkörü bilinen şeyler. Bunların çok hızlı bir biçimde tespit edilmesi gerekiyor. Bunu yapabilecek kabiliyette ve yetkinlikte üniversitelerimiz, mimar ve mühendislerimiz ve odalarımız var. İşbirliği halinde hızlıca tespit ederek, en acil durumda olan yıkılacakları deprem olmadan geçici konutlara taşıyarak dönüşüme başlayabiliriz. Güçlendirme durumlarını tespit edip ona göre imalat üretebiliriz. Bu tür önlemleri acil bir şekilde almadığımız sürece, yaklaşan felaketin gerçek bir felaket haline gelme riski çok yüksek. Bu iş 7 bin lira, 5 bin lira kira vermekle çözülecek iş değil. Bakırköy'deki pek çok insanın gelir düzeyi belli, giderek de düşüyor. Dolayısıyla bunun kamu kaynaklarıyla yani vatandaşların ömür boyu çalışarak yarattıkları kaynaklardan karşılanarak gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bunun için şehir bir plancılarının, mühendislerin, mimarların ve odaların rehberliğine ihtiyacımız var” diye konuştu.

kutu1.webp

Mahalleliye yetki devri

Parti olarak mahalle Meclislerinin yetkili ve etkili olduğu bir belediye Meclisi önerdiklerini ifade eden Türkiye İşçi Partisi Bakırköy Belediye Başkan adayı Bilge Seçkin Çetinkaya, meslek odalarının önerileri doğrultusunda, kendi hayatları hakkında tercih yapabileceği, yetki kullanabileceği, bütçe üzerinde sunulan projelerin içinde ‘şunu şöyle yapalım’ diyebilecek yetkinlikteki mahalleliye yetki devreden bir belediyecilik anlayışını benimsiyoruz. Çetinkaya, “Mahalle Meclislerinin içeriğinde İmece Mahalle Merkezlerinin oluşturulması da var. İçerisinde aşevi, özellikle kadınların yükünü hafifletebilecek çamaşırhane, çocuklar için kütüphane, sinema gibi alanlar olan, yaşlıların 15 dakika içinde ulaşabileceği toplum merkezleri oluşturmayı düşünüyoruz. Kendimden de örnek verecek olursam insanlar özel bir yere gittiğinde kendini farklı hissediyor ama belediyenin bir tesisine gittiğinde çok daha rahat ve kendisi gibi hissediyor. Kadınların daha rahat girip çıktığı, kendilerini geliştirmek için fırsatların yaratıldığı, istihdam edilmek için yardımcı olunduğu ya da bir yeteneklerini geliştirmek, spor yapmak için gerekli alanların olduğu, bunların da çok düşük ücretlerle veya ücretsiz gerçekleştirilebileceği bir Bakırköy düşünüyorum” dedi.

Çok kültürlü bir miras var

Bakırköy’ün gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet tarihinde de kültür sanat anlamında ciddi bir yeri olduğunu belirten Bilge Seçkin Çetinkaya, “Tiyatro, sanat, spor alanında ülkemize ciddi katkıları olmuş ancak bugün baktığımızda durum öyle değil. Amatör spor kulüplerinin, tiyatroların desteklenerek güçlendirilmesi, semtlilik bilincinin kazandırılması, Bakırköylülük ruhunun yeniden ortaya çıkması lazım. Bakırköy'ün çok da önemli endüstriyel mirasları var. Örneğin Vita fabrikası. Örneğin ilk bez fabrikası Sümerbank ve günümüzde yaşayan işçileri var. Onların hikayelerinden de oluşan sözlü bir tarih çalışması ile Sümerbank da dahil geçmiş zamana ait malzemelerin toplanarak bir Kent Müzesi oluşturulabilir. İlçemizde Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve daha nicesini yaşayan çok kültürlü bir miras var. Dolayısıyla tüm bu renkliliği yansıtacak, çeşitliliği bir ilgi odağı haline de getirecek mirası daha doğru değerlendirerek Bakırköy'ün bütün bu kültürel derinliğini yansıtacak bir belediyecilik yapmaya çalışacağız. Ben 23 yıllık Bakırköylüyüm. Buraya dün gelen de var, yüz yıldır yaşayan da. Tüm bunları daha derin yurttaşlarımızla yapmalıyız. Tüm bunlarla birlikte, kadın erkek eşitliği ve istihdamı gibi taviz vermeyeceğim konular dışında, yöneten değil halkın tercihlerin uygulayan bir belediye başkanı olacağım” diye konuştu.

basliksiz-1.webp

Haklar üzerinden pazarlık olmaz!

Sokak hayvanları konusuna değinen ve “Dünya üzerinde biz insanların ne kadar yaşam hakkı varsa, diğer canlıların da aynı oranda yaşam hakkı var. Bunun artık bir vicdan meselesi olmaktan çok hak meselesi olduğuna inanıyorum” diyen Çetinkaya, “Biraz da insan kibrimizden sıyrılıp, hayatı paylaştığımız başka canlıların da yaşam hakkına saygı duymamız gerektiğine inanıyorum” dedi.

Bakırköy nüfusunun yüzde 53’ünün kadınlardan oluştuğunu ifade eden Çetinkaya, “Genel olarak kadınların istihdama katılmasının önündeki en büyük engel bakım emeğini aile içinde kullanmamız. Çocuk bakmak için hasta bakmak için yaşlanan aile bireyimize bakmak için işi bırakıyoruz. Devlet de tüm bu bakım yükünü kadınlara ufak miktarda maaş bağlayarak bizim sırtımızı ucuza yüklüyor. Oysa bu tür bakım merkezleri açmak yerine ufak da para vererek aslında bizleri eve mahkum ediyor. Her seçim biz kadınların bir hakkı pazarlık konusu oluyor. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak Medeni Kanun’da şöyle yapacağız, böyle yapacağız diyor, sorunca da bakın kadınlar ve çocuklar üzerinde sonsuz bir tasarruf hakkı sağlıyoruz diye bir pazarlık yapıyor” diye konuştu. Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelerin kadın sığınma evi açmak zorunda olduğunu belirten Çetinkaya, “Bunun yapılması gerekiyor ama Bakırköy'de yok. Nüfusumuza göre Bakırköy'e iki tane kadın sığınma evi olması lazım” dedi.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.