İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret iddiası suçundan yargılanmaya devam ederken erkek lisesinde üçlü çekiyordu.
Birilerine mesaj mı veriyordu bilinmez amma gençlerin kendisini çok sevdiği aşikar.
Sosyal mecrada birlikte fotoğrafı olan paylaşırken, olmayanlar ise “Ekrem İmamoğlu yanındayız” yazarak destek verdi.   
Vakıflara, derneklere, cemaatlere rant barikatını kurduğu için sevilmiş olmalı ki,
Adliyeye çıkan tüm yollar yurttaşa kapatıldı.
Hâkim dışarda konser var diye sanmış olacak ki, önlerden yer kapmak istercesine daha koltuğu ısınmadan celseyi bitirdi.  
Hem de Atatürk’ün vefat yıldönümünün ertesi günü 11 Kasım’a…
Acaba 10 Kasım günü yapacağı konuşma üzerinden mi yürüyecek?
Her ne ise ne, ancak mesele hakaret iddiası filan değil.
Mevzu, büyük…
Mesele İstanbul’a hizmet ederek, insanların yüreklerine dokunması.
Hani Ekrem İmamoğlu, “15 günde neler oldu” diye açıklamıştı.
Bağcılar’da kent lokantası, itfaiye binası, Sultanbeyli’de, Pendik’te, Taksim’de, Sancaktepe’de kütüphane, Üsküdar’da, Ümraniye’de meydan ve otopark, Arnavutköy’de, Beykoz’da Yaşam Merkezi, Çatalca’da İski hizmet binası,  Kartal’da meydan,  Eminönü’nde Yerebatan Sarnıcını restorasyonu,  Eyüpsultan’da Halk Sağlığı merkezi, Fatih’te türbe restorasyonları, Pendik’te yağmur suyu hattı, dere ıslahı, Sultanbeyli’de sosyal uyum destek merkezi,  Üsküdar Beylerbeyi’nde İstavroz Atık Su Tüneli...
Dikkat ettiniz mi?
Hepsi İktidar partisinin belediye sınırlarında.  
İktidar yıllarca oy vermeyen ilçeleri cezalandırırken, o tam tersini yaptı.
Partisinden eleştiri almasına rağmen inatla ayrıştırmadı, aksine kucakladı.
O bunları yaparken muhalefet sürekli köstek oldu.
Gelir kaynakları kesti.   
İBB meclisinde ek bütçe talebine “red” verdi.
Sandılar ki vaz geçer.
Çarşı – Pazar  hesabı tutmadı.
Ekonomist olmadıkları gibi, bağcıyı dövmeye çalışırken, dava açmaktan başka,  
Şekere,
Doğalgaza,
Elektriğe,
Motorine,
Benzine,
Ulaşıma,
Ekmeğe, Una
Ayçiçek yağına
Ete, Süte
Mutfak tüpüne,
Oto gaza,
Alkole, sigaraya yüzde iki yüz zam yaptılar.
Emekliye, işçiye, memura yüzde 30 yeter dediler.
EYT’liye alçak sürünmeyi tavsiye ederken,
Eti ayda bir yemelisiniz,
Kapları küçültünüz önerisinde bulundular.  
Köylüyü, çiftçiyi ağlattılar.
Süt veren inekleri kestirdiler.  
Halktan uzaklaştıkları gibi kucaklaşmayı unutup yurttaşın sevgisinden yoksun kaldılar.
Yıllardır, yurttaşı korkuyla sindirdiler.  
Seçimlere dokuz ay kala yine başladılar.
Daha dün Mersin’de polis evine saldırı yapıldı. Polis şehit oldu.
Sevginin olmadığı yerde şiddet vardır.  
Bütün mevzuu aslında budur.  
Konu hakaret olsa idi… O dava o gün görülür,
Atatürk’ün vefat yılının ertesi gününe verilmezdi.  
Kim ne derse desin, bu ülke 73 yıl önce uçak yapıp Danimarka’ya, Ürdün’e satmıştır.
Ormanlar yanıyor, bir uçak alınamıyorsa,
Tiyatrolar yıkılıyor.
Konserler iptal ediliyorsa,
Kabahati hizmet veren de değil, Rabbena demeyenler de aramaları gerektiğini de unuttular.  
Ekrem İmamoğlu ise, gençler derslerine odaklansın diye,
Yurt sorununu çözüyor.
Sıcak yemek yesinler diye esnaf lokantaları açıyor.
Yetmiyor bir de burs çağrısı yapıyor.
Yetmiyor Silivri’de çiftçiye gübre mazot desteği veriyor.
Yetmiyor, köylüye tohum dağıtıyor.
Yetmiyor anneler rahat etsin diye kreş açıyor…
Üç yıl gibi kısa bir süre de ortak akıl ışığında,
Katılımcı anlayışla,
İstanbul’un sadece bugünün değil, geleceği planlıyor.
Yani hükümetin yapması gerekeni yapıyor.
İşte bütün mevzu bu… Hakaret kılıf…
Ancaak bilinmeli ki;
Üstümüzdeki bulutlara kasvet deriz.
Geldiği gibi elbette geçer gider.
Güneşli günleri ufukta görüyoruz.
Tomurcuklar er geç yapraklarını verecek,
Çiçekler tekrar açacak.
Ayçiçekler yüzlerini yine güneşe dönecek.
Altın sarısı başaklar boy verecek.  
Sınananlar yakında güzel günler görecek.
Umudumuz var.
Her şey çok daha güzel olacak.
Gerisi teferruattan ibaret olduğu gibi davalarda bitecek.
Türkiye üçlü çekecek…
Kırmızııı-Beyazzz-En büyük Türkiyeee
KORKMA…
Arkanda, dünyaya diz çöktüren Mustafa Kemal ATATÜRK var.