Ruhsuz adam yaşar mı?

Hepimiz bir yerimiz ağrıdığında, canımız yandığında ya da yaralandığımızda soluğu hastanede alırız. Şayet vücudumuz sinyal vermiyorsa hepimiz kendimizin iyi olduğunu düşünür hastanede değilsek ya da hastanelik bir durumumuz yoksa soranlara da ‘İyiyim’ der geçeriz. 
Ya ruhumuz? 
Ruhumuza hiç mi bir şey olmuyor, hiç mi farklı yerlerde farklı mücadeleler veriyorken yara almıyoruz? Gerçekten de söylediğimiz gibi iyi miyiz ya da ne kadar iyi olabiliriz bu kadar karmaşanın içinde?
Şöyle bir iç dünyamıza dönüp bakacak olsak kim bilir ne kadar dikiş gerektiren yaralarımız, hayati tehlike içeren yoğun bakımlık zamanlarımız belki de kemoterapi gerektirecek tanılarımız var her birimizin.  Her şey bu kadar net ve basitken bu durumu birçoğumuz umursamıyor, birçoğumuz da farkına bile varmadan yaşayıp gidiyoruz işte. 
Oysa insanı insan yapan ruhu değil midir şu hayatta? O ruh bedenden gidince fişi  çekilmiş bir alet gibi işlevini yitirmiyor mu? O zaman ne kadar kıymet veriyorsak bedene ondan daha fazla değer vermeliyiz içindekine.
Mesela kaç kişi bakıyor gün içinde gökyüzüne? Hepimiz o kadar yoğunuz ki oradan oraya savrulurken tek bir kuşun bile kanat çırpmasını görmeden bitiriveriyoruz günü. 
Son zamanlarda dikkat çeken olaylardan biri de arıların yok olmaya başlaması. Uzmanlar uyarıyor arıların ölümü dünyanın sonunun yaklaştığına dair en büyük kanıt. Bu da gösteriyor ki dünyanın da bir ruhu var ve o da doğa. Doğa var oldukça dünya dönecek, varlığını sürdürmeye devam edecek bu durum da tüm canlılara yaşama umudu verecek. Buradan yola çıkacak olursak doğa ile bütünleşmek insan ruhunun ilacı neden olmasın?
Yaşadığımız metropollerden doğaya ulaşmak adına şimdi kim kilometrelerce yol gidecek ki dediğinizi duyar gibiyim. Oysa öyle uzun uzadıya kilometrelerce gitmeye gerek yok. Denemenin basit bir yöntemi var. Şimdi açın camı ya da çıkın dışarı ve kafanızı kaldırıp bakın gökyüzüne.
Dünyanın neresinde olursanız olun yapabilirsiniz. Kafayı kaldırıp zamanı durdurmak, içinde bulunduğumuz dünyamızın ruhu olan doğadan beslenmek, ruhu dinlemek ve dinlendirmek, bir dakika belki birkaç dakika bile yeter, üstelik ne para ister ne de pul. Sadece farkında olmanız yeterli. Kilo aldığınızı fark eder gibi. Sadece fark edin ki harekete geçebilin.
Gökyüzünde bir kuşun kanat çırpışında gizli ruhun ilacı. Bakın ve görün.
Her gün. Düzenli olarak. Günde en az bir defa. Ruhu dinlemeli ve dinlendirmeli insan!
Yarınlarınızın ilkeli ve güzelliklerle dolu olmasını dilerim… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlke Duyan Arşivi