Şımardık, şaşırdık, yanıldık

Biz çabuk ve zamansız  büyüdük galiba. 
Zamanın adımızı,  bayramlarda  bayramlığı alınmayacak  çoçuklar listesine yazıldığını  ve bedava peynirin sadece fare kapanında olduğunu bize öğretmesi çok ta zor olmadı.
 Yorulduk, yıprandık, hayallerimiz soldu, savaştık, yenildik, kazandık, güldük, ağladık neler neler yaşadık.  Koca ömrü anlatmaya kalksak kısa bir film şeridi gibi başlar ve biter tek kazanç yaşanmışlıklar kalır.  Ötesi .. ötesi  yok ki…
Küçük hediyelerle büyük mutluluklar sunuyordu hayat bize. Saf mutlulukların çocukluğumuzda kalması ondandır galiba.
Hep mutluyduk, yoksul da olsak, yokluk tada yaşasak mutluyduk..
Ölümler uzaktı bizden, yemek annelerimizin mübarek ellerinde, paraysa babalarımızın bize verdiği harçlıktan başka bir şey değildi. 
Mutluyduk…
Okul bahçesinde kavga ettiğimiz arkadaşlarımızla 5 dakika sonra kardeşten öte sarmaş dolaş oynayışılarımızdaydı  mutluluğumuz. Isırarak kolun saat yapmanın gülüşünü unutan var mıdır?
Nerden bilebilirdik ki oyundan sonra , kir pas, kan ter içinde attığımız bir kahkahanın dünyadaki en içten gülüşümüz  olacağını, içtiğimiz bir gazozun hayatımızdaki en lezzetli tad olarak damaklarımız da kalacağını. Mutluyduk….
Komşu teyzemizin verdiği bir lokmanın ömrümüzdeki en büyük minnetlerden olacağını düşünemezdik bile.
Öpünce geçen yaralarımız olurdu hemencecik iyileşen.   Şımarırdık..
Sevgi dilenmezdik kimseden, sevilirdik hep sevileceğiz sandık.  Şaşırdık… 
Oynadığımız saklambaçın sonunda hayatın bizi sobeleyip, ondan asla saklanamayacağımız aklımıza bile gelmezdi. Öğrendik…
Bitsin diye yırtındığımız okul yıllarımızın hayatımızdaki en güzel, en masum ve en dürüst yıllarımız olduğu aklımıza bile gelmezdi. Ders çalışmanın dünyadaki en zor ve en gereksiz şey olduğunu inanırdık. Yanıldık…
Hiçbir şeyde, her şeyi bulduğumuz çocukluğumuz çokçabuk geçerken,  her şey de hiçbir şey bulamadığımız yıllara tahammülü kaybettiğimiz masumiyetimizde arar olduk. Masumduk…
Neden hep çocukluğumuza gitmek isteriz, neden hep eski günler, eski mutluluklar, eski coşkular daha kocaman, daha değerliymiş gibi gelir ve hep o dönemlere geri gitmek isteriz bileniniz var mı? 
Acaba yeni keşiflerin, buluşların, farkındalıkların en masum, en heyecanlı ve en sevgi dolu şekilde yaşandığı dönem çocukluk evresi olduğundan mı?
Kaç yaşında olduğumuzun ne önemi var? 
Yaşanmayı bekleyen, çocuksu mutluluklar var hala. Onları bulduğumuz an ıskalamamak gerek. Zira neye sahip olduğumuz değil, neyin keyfine varabildiğimizdir mutluluk…
Son sözü bana bırakmamış Can Yücel “ Bana eski günler lazım, bir de şimdiki aklım” diyerek. Vesselam….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi