Ya Kıbrıs’ın yarısı, ya Bedros’un karısı

Günlerden 6 Eylül yıllardan 1955’ti
Tarihimizdeki en karanlık olaylarından biri yaşanıyordu İstanbul’da.  
Tirajı 20 bin olan İstanbul Ekspress gazetesi  “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskısını yapıyor ve  290 bin adet basılıyordu. 
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kıbrıs geriliminin dorukta olduğu bir dönemde denk getirilmiş ve planlanmıştı bu kanlı oyun.
Söylentilerde Kıbrıs’ın Rum kanadı, Türk kanadına saldıracak deniyordu. Bugünün bölünme fobisi, o gün de saldırı fobisiymiş demek ki..  
Asıl nedenin “Azınlıkların bu ülkede yaşamak dışında hiçbir hakkı yok” mantığı olduğu anlaşıldığında ise çok geç olacaktı artık.İki gün boyunca devam eden olaylarda birçok insan  yaralanırken, yaşamını yitirenler de olmuştu o kara günlerde.
 Maddi hasar çok büyük boyutlardaydı. Kalabalık topluluğun önüne çıkan tüm dükkânlar, kiliseler yağmalanmıştı. Devletin kolluk kuvvetleri önceleri herhangi bir müdahalede bulunmadan olayları izlemekle yetiniyordu. 
Olaylar karanlık güçler tarafından planlandığı gibi gelişiyor, birçok Rum, Ermeni ve gayrimüslim, sahip oldukları her şeyi geride bırakarak yaşadıkları alanları terk etmek zorunda kalıyordu artık. 
 Rumlar, Ermeniler, Yahudiler o dönemin varlıklı aileleridir. “Varlık Vergisi” çıkarılır  bu yüzden. “Hem Türk değilsin, hem zengin olmaya kalkıyorsun. Seni burada barındırdığımıza dua et!” der bu korkunç saldırıyı hazırlayanlar. 
Anadolu’nun diğer şehirlerinde olduğu gibi Diyarbakır’da hava bulanmaya, bozulmaya başlamış, geride kalan bir avuç Ermeni, Süryani, Keldani, Rum ve Yahudi için çanlar çalmaya başlamıştı. 
Diyarbakır’da papazların önünün çocuklar tarafından “Keşiş keşiş, götüne bir şiş!” diye kesilmeye başlandığı, mezarlıkların, kiliselerin taşlandığı, Sofu Galip adında sakallı bir adamın eline sopaları alıp sokak sokak dolaşmaya başladığı zamanlardı. 
 6/7 Eylül olayları ile sonuçlanacak olan Kıbrıs Krizinin Mardin’e yansıması Ermenilerin bir daha geri gelmemek üzere Mardin’den göç etmeleri, anayurtlarını terk etmeleriyle  sonuçlanıyordu. 
Hıristiyanları terörize etmek için Mardin  Hıristiyanları Makarios ile özdeşleştirilip Makarios’a benzetilen bir eşek maketi Mardin sokaklarında başta Vali ve Emniyet müdürü olmak üzere mülki erkanın gözleri ve bunların kahkahaları ile  gezdiriliyordu caddelerde.  
Eşeğin boynuna bir haç ve  bir de çıngırak takılmıştır. Şehrin Müslüman delikanlıları yakaladıkları Hıristiyan çocuklarına bu çanı çaldırmaya zorluyor inançlarıyla alay ediliyordu. O günler Hıristiyanlar için bir kabus günüydü.
 Müslüman bıçkınlar sokaklarda avazları çıktığı kadar bağırırlar: “Ya Kıbrısın yarısı, ya Bedros’un karısı” bu Ermenilere yönelikti. “Bedros’un karısı” ise Kildani ve Süryanileri hedeflemekteydi.
 Bedros Mellus gayrimüslüm iş adamıdır ve  ertesi gün ailesiyle birlikte vakit geçirmeden Beyrut’a göç etmek zorunda kalmıştı.  
Haberin İzmir’de duyulması akşamları baskısı çıkan Gece Postası gazetesinin “Türk Konsolosluğunu da bombalayan     Rum Palikaryalarının bayrağı artık     Konak meydanında dalgalanamaz.” manşetiyle olmuştur. 
Bunun üzerine akşam 19.00 sıralarında halk, Konak Meydanında toplanmaya başlamış ve o günlerde süren Uluslararası Fuar nedeniyle Konak Meydanında saat kulesinin karşısındaki direklerden birisinde bulunan Yunan bayrağını aşağı indirip yırtmış ve yerine İstiklal Marşı eşliğinde Türk bayrağını çekmişti.
Kalabalık buradan Fuar’a ilerleyip 9 Eylül ve Lozan kapılarındaki Yunan bayraklarını indiriyordu. Yunan Pavyonu önünde toplanan Kalabalık pavyon içine girmeye başlamış ve buradaki eşyaları ve camları kırmıştır. Daha sonra ise Pavyon ateşe verilmiştir artık.. 
Eskişehir’de 7 Eylül günü yaşanan olaylar yankı bulmuş, bir grup genç galeyana gelse de olaylar büyümeden bastırılmıştır. Köprübaşı’nda halk gazete kuyruğuna girdiğinden otobüs seferlerinde aksamalar meydana geliyordu.
Bursa’da olaylar üzüntüyle karşılanırken kentte bulunan 97 Rum vatandaş otellere yerleştirilerek emniyet altına alınıyordu. İlde yerel gazeteler kapışılırken, İstanbul gazeteleri izdiham yaşanmaması için polis gözetiminde satılıyordu.
Adana’da olaylar infiale neden olmuştur. Gösteri yapılması için Valilikten izin istenmiş, izin verilmemesine rağmen toplanan kalabalık Atatürk Parkı istikametine yürüyüşe geçmiştir. Ancak alınan emniyet tedbirleriyle olaylar büyümeden önleniyordu.
Kısacası 6-7 Eylülde Türk galadyosu tarafından Türk toplumu kandırılmış, aldatılmış sonucunda kültürel zenginlikleriyle övündüğümüz Anadolu halk mozaiğinin zayıflamasına sebep olmuştuk.
Nerden çıktı şimdi bu diye sorgulamaya başlamayın hemen ve biraz düşünün Türkü, Kürdü, Arabı, Ermenisi, Süryanisi, Yahudisi, Çerkezi, Ezidisi, Lazı ve Rumu ile kenetlenerek  içiçe geçmiş bir bütün olan Türkiye halklarını ayrıştırmak için o gün oynanan oyunlar değişik ama benzer şekilde bizlere yaşatılmıyor mu?
Ben,  biribirimizi ötekileştirmeden,  birileri beni duyana kadar ve  avazım çıktığı kadar haykırmak  istiyorum “Haydi hep beraber Yenikapı ruhuna dönelim”  diye

Şimdi söz Aşık Veysel’de
“İtimat edersen benim sözüme
Gel birlik kavline girelim kardaş
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme
İçip şerbetini duralım kardaş

”Çalışalım, kurtulalım buhrandan
Nedir senlik benlik, usandım candan
Irkımız, neslimiz aynı bir kandan
Yurdun yaraların saralım kardaş”
Vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi