Bir Osmanlı başkenti Bursa

Bir Osmanlı başkenti Bursa
Osmanlı'nın ilk başkentidir Bursa.... Camiler, külliyeler, tarihi çarşılar, hanlar. hamamlar, kaplıcalarıyla Bursa, Osmanlı coğrafyalarında kurulan bütün şehirlerimizin atası, insanlığın ortak mirasıdır aslında...

Türkiye’nin en kalabalık dördüncü şehri olan Bursa’dan bahsedeceğiz bugün. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey tarafından 1306 yılında kuşatma altına alınan ve oğlu Orhan Bey tarafından 1326 yılında fethedilen şehir, Osmanlı Devletinin ilk başkenti. 
Okçu Baba, Eskici Baba, Mehmet Dede gibi kayıtlara geçmiş 54 evliyadan bahsediliyor. Bu sebeple 'Evliyalar Şehri' olarak da anılıyor. TUİK verilerine göre Bursa, 2018 yılı itibarı ile cami sayısı sıralamasında 13. sırada yer alıyor.  Şehirde iki üniversite var. Uludağ ve Orhangazi Üniversitesi.
Hanları, hamamları, kaplıcaları, havlusu, ipek ve tekstil alanında gelişmiş olan bu kenti bir günde gezmeye imkan yok. Ne yapalım kıyısından köşesinden başlayalım o zaman....
***
Tam bu yazıyı yazmak üzere bilgisayar başına oturmuşken, TV’deki yarışma programlarından birinde yarışmacıya sorulan soru dikkat kesilmeme sebep oldu. Soruda ünlü 'Kaplumbağa Terbiyecisi' tablosunun nerede yapıldığı vardı. Seçenekler arasında, Bursa’da bulunan Yeşil Cami’de geçiyordu. İzlerken ben o şıkkı direkt olarak eledim tabi. Tabloyu biliyoruz hepimiz de, burada yapıldığını hiç duymamıştım. Yeşil Cami hakkında bilgileri verdikten sonra bu tablonun yeni öğrendiğim öyküsünüde anlatmadan geçemeyeceğim. Olur da giderseniz, belki ilginizi çeker.

Yeşil Cami ve Külliyesi
Çelebi Mehmet zamanında yapımına başlanan, 2. Murat döneminde tamamlanan caminin yapım yılı 1419. Caminin yapımında Marmara Adası'ndan gelen mermer kullanılmış. 2 katlı ve iki minareli caminin ünü çini kaplamalarından geliyor. Bursa’da yapılan ilk mermer eser. Çini süslemeleri, eyvanları, mihrabın batı tarafında tepesi altıgen külahla örtülü mimber, ahşap işçiliği ile dikkat çekiyor. 1855 yılında meydana gelen depremde minareler yıkılmış. 19.yy sonlarına doğru yeniden yapılmış. Orjinal minarelerin yeşil olduğu adını da bu yüzden aldığı düşünülüyor. Caminin karşısında ise yeşil türbe bulunuyor.

bursa gezisi

2. Emir Sultan Cami ve Türbesi 
15. yüzyıla ait yapılardan biri olan cami ve türbe Yıldırım Bayezıd’ın kızı Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan’ın adına yaptırılmış. Bu cami İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan Camisi gibi en çok ziyaret edilenlerden. Sünnet ve düğünlerden önce buraya gelip dua ediyorlar.

En ünlüsü Ulu Cami 
Yıldırım Bayezıd tarafından 1390’lı yılların sonuna doğru yaptırılmış. Osmanlı döneminin mimarlık ve yapı alanındaki tarzını görebileceğiniz eserlerden. Sürekli onarımlarla günümüze ulaşması sağlanmış. İlk defa ters T planı burada açık yapılmış ve daha sonra yapılanlara örnek teşkil etmiş. Bursa tipi olarak adlandırılan kemerlerde burada çokça kullanılmış. Bursa kemerinin kökeni ahşap inşaata dayanmakta ve Bursa uslübunun karakterik unsuru. Daha sonra Edirne ve İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun bazı yerlerinde de kullanılmış. Cami yapımında kesme taşlar kullanılmış.
Yıldırım Bayezıd’ın türbesi, cami altındaki bir set üzerinde 1407 yılında Emir Süleymanoğlu tarafından yaptırılmış.

bursa gezisi

Orhan Gazi Türbesi dünya mirasında
1326 yılında Bursa’yı fetheden Osmanlı Sultanı Orhan Gazi’nin mezarının bulunduğu yapı 11.yy’da bu alanda olduğu bilinen Saint Ellas (Aya Elia) Manastırı'ndaki kilisenin üzerine yaptırılmış. Zemininde Bizans Döneminden kalma mozaikler var. 1855 depreminde tamamen yıkılan yapı 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından yeniden yaptırılmış. Bina dört sütün üzerine oturan küçük bir kubbe ile örtülü ve kare planlı bir türbe. İçeride 20 adet sanduka bulunuyor. 2014 yılında UNESCO dünya mirası olarak ilan edilen alan içerisinde bulunuyor.

Tophane’den Bursa'ya bakın
Bursa’yı panaromik olarak en iyi izleyebileceğiniz yer burası. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey ile, devletin ikinci sultanı Orhan Bey’in türbelerinin yanında İstiklal Şehitleri anıtı bulunuyor. 1906 yılında yapılmış 6 katlı saat kulesinide burada görmeniz mümkün. Ramazan aylarında iftar topu buradan atıldığı için Tophane adını almış.

bursa gezisi

Koza Han çok güzel
İstanbul'da bulunan eserlere gelir sağlaması amacıyla 1491 yılında 2. Bayezıd tarafından yaptırılmış. Koza Han, ipekböceği kozalarının satıldığı bir yermiş. Kozalardan elde edilen ipek kumaşların, Bursa’nın tekstil merkezi olarak anılmasında büyük payı var. 

Mutfağı çok zengin 
Mutfak bakımından öyle renkli ve lezzetli bir mutfağımız var ki, nereye gitseniz mutlaka özel birşeyler çıkıyor karşımıza. Bursa’nın İskenderi, İnegöl köftesi, Kemal Paşa tatlısı, Kestane şekeri gibi bir çok şey sayabiliriz. Benim içinse en güzel şeyi ne derseniz, sevgimden ve saygımdan büyük harfle yazacağım; PEYNİR. İnanılmaz lezzetli peynirleri var. Üşenmesem haftada bir gidip peynir alıp dönerim. 
Unutmadan söyleyeyim; bir de tahinli özel bir pidesi var. Pide dediğime bakmayın, pide kadar büyük değil ama tadı nefis. Zaten dolaşırken bir yerde piştiyse kokusundan bulursunuz. Bir de şeftalisi ünlüymüş, hatta eskiden 20’ye yakın türü olduğu söyleniyor. Şimdi de var mı bilmiyorum.

bursa gezisi

O tablo burada yapılmış
Osman Hamdi Bey, Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunu Yeşil Cami'nin ikinci katında yapmış. Birçok uzmanın tablo hakkında yorumu mevcut. Resmedilen, geri kalmış bir toplumun çağdaştırılma hadisesi. Yaratılış itibarı ile yavaş bir hayvan olan kaplumbağa tembelliği, derviş ise bu insanları eğitmeye çabalayan, yorgun ve umutsuz bir eğitimciyi anlatıyor. Elinde bulunan ney ise sanatın başka bir dalı olan müziğinde gelişim için gerekliliğini vurguluyor. Yorgun ve umutsuz tavrından kasıt ise dervişlerinde sabrının tükendiğini ve eğitimden vazgeçtiği şeklinde yorumlanıyor. Kaplumbağların esin kaynağının ise Lale Devri'nde Sadabat eğlencesi sıralarında hava karardıktan sonra mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülüyor. Resimdeki sıvası dökülmüş duvarlar ise 'çağdaşlaşmak istemeyen toplum' yapısını anlatmakta.

bursa gezisi

Osmanlı’yı gören çınar
Uludağ’ın eteklerinde, yüksekliği 35 metre, çapı 3 metre olan çınar ağacı 600 yıllık tarihe sahip. Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından. O kadar yaşlı ki, Osmanlı Devleti'nin her dönemine neredeyse tanıklık etmiş. 13 ana kolu, 9.2 metre çevresi var. Dallarının kalınlığı 3-4 metreyi buluyor, baktığınızda aynen gövde gibi neredeyse. Bu çınara İnkaya Çınarı da deniliyor. Adını Osmanlı Devleti'nin ilk köylerinden biri olan İnkaya’dan almış. Burada çınarın sarıp sarmalayan dalları arasında güzel zaman geçirmeniz mümkün.

Enstitü 5 bin mezun vermiş
Bu arada ipekböcekçiliği ile ilgili öğrendiklerimi aktarayım. Daha önce hiç İpekböceği Enstütüsü duymuş muydunuz? Bursa, büyük oranda yetişen dut ağaçlarından dolayı yıllarca ipekçilik ile anılmış. 1888 yılında, Bursa ipekböceği enstütüsü kuruluyor. İpekçilik mektebi, tohum mektebi de deniliyor. Kentin kültüründe çok önemli bir yeri var. Rivayete göre; Bizanslı kişilerin özel olarak yaptırdıkları bastonların içine sakladıkları kozalar ve ipekböceği bu yolla buraya ulaştırılmış. O dönemlerde, Osmanlı padişahları dışında Avrupa saraylarını bile giydirirmiş. 19.yy’da Avrupadan getirtilen buharlı ipek çözücü makinalar ile sanayileşmeye ayak uydurmaya çalışan Bursa’da, 1856 yılında 40 fabrika, 5000 işçi çalıştırıldığı geçmiş kayıtlara. Sanayileşmenin hızına ulaşan ipek üretiminin başına, önce Fransa’da, ardından İtalya’da görülen ve daha sonra Bursa’ya sıçrayan “Karabatan” denilen hastalık çıkmış. Pastör’ün bizzat bununla ilgilenerek, önüne geçtiği söyleniyor. Bundan sonrasında alınan karar ile ipekböcekçiliği konusunda eğitim veren bir kurum açılmasına karar verilmiş. Ahmet Vefik Paşa’nın valiliği döneminde başlatılan girişimler sonucunda o zaman ki adı ile “Harir Darüttalim-i” yani, 'İpekböcekçiliği Enstütüsü' açılmış. Bu okuldan 5000 öğrenci mezun olmuş. Celal Bayar’ın da bu okulda dersleri izlediği kaynaklarda yazılı. Okul 1976 yılına kadar eğitim vermiş, daha sonra kaderine terkedilmiş. Şu anda metruk bir bina ve kullanılmıyor.

***
Bursa’da gezilecek çok yer var daha. Bakalım bir daha ki sefere neler bulacağım. Gezin, görün, tadın efendim. Öğrendikçe, ne kadar az şey bildiğini öğreniyor insan. 
Ne demiş Michael Palin;
“Seyahat etme mikrobu size bir defa bulaştıktan sonra artık tedavisi yoktur. Hayatımın sonuna kadar bu mikropla mutlu bir şekilde yaşayacağımı bilmek çok güzel bir duygu!” 
Mikrobumuz bol olsun,
Sevgiyle kalın...

SEVİM GÜNEY

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum