Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Havacılık tarihi ve Fethi Yüzbaşı

İnsanı diğer canlılardan ayıran bilgi ve becerisini aynı cinsten gelenlere aktarması ve dağı taşı yontması ya da yazmasıdır. Bu onun yaptığı işin niteliğini ve dönemini anlatır. İnsan evladı bilgi, beceri ve tecrübesini aktarırken yaşamını da kolaylaştırır. İşte bu durum onu diğer canlılardan ayırır. Bu nedenle şairin dediği gibi “biz olmasak yaşam biz olmasak tarih nasıl anlaşılır güzel insan”.

İnsan evladı uçmak özgürce gökyüzünde süzülmeyi hep arzuladı. Var oluşundan günümüze gelene kadar kuşlara imrenerek baktı ve kuşlar gibi uçmayı düşledi. Ama onun yaşamında ilk evcilleştirdiği “at” vardı. Atıyla hemen her yere gider. Savaşı ve avcılığı onun sayesinde kazanır ya da kaybeder. At insan evladının en sadık dostlarından ilkidir.

Akdeniz ve Anadolu bölgesinde Helen/Yunan uygarlığı tarihe damgasını vurdu. Helen tarihinde at hemen her şeye yakıştırılıyordu ama ona kanat güzel yakışmıştı. Helen mitolojik tarihinde kanatlı at PEGASUS önemli yer tutar.

ana-foto-001.jpeg

Helen tarihinde kanatlı at Pegasus olurda Orta Asya ve TÜRK tarihinde kanatlı at olmaz mı elbette var, ona “TULPAR” diyoruz.

Özgürlük ve öğrenme tutkusu tarih boyunca hep birlikte görülmüştür. Buna dair hikâyeler hep anlatılagelir. Bunlardan biride baba ve oğulun öyküsü DAIDALOS ve oğlu İKARUS. Sürgüne bir adaya gönderilen baba ve oğlu buradan çıkmak için bütün yolları dener sonunda kuşların tüylerini balmumu ile yaptıkları kanatlara takarlar. Oğul İKARUS ’un güneşe fazla yaklaşmasıyla erir ve denize düşerek ölür.

İnsan evladının ilk günlerden beri var olan uçma tutkusu bitmez gittikçe artar. Rivayet ya da efsane insan evladı hep uçmak ve gökyüzünde süzülmek merakı hiç bitmez. Gazneliler dönemi ve tarih 1010 yılında Farab’lı İmam Cevheri uçma denemesi yapar. Bu kişi ilahiyat, edebiyat, fizik, doğal bilimler ve matematik ile ilgilenir. Birkaç deneme sonrası yaptığı kanat benzeriyle uçmak için Nişabur Ulu Camii üzerinden kendini boşluğa bırakır. Böylece bilinen ilk hava şehidi Farab’lı İmam Cevheri’dir.

1159 yılında Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, misafiri Selçuklu Sultanı İkinci Kılıçaslan ve mahiyeti onuruna bir şölen düzenler. Bizans döneminde Konstantin de törenlerin yapıldığı at meydanında hummalı bir çalışma yapılır. II. Kılıçaslan’ın mahiyetinde bulunan bilgin Siraceddin Doğulu da uçma denemesi için izin ister. Daha önce birkaç deneme yaptığı söylenen Siraceddin Doğulu meydanın en yüksek kulesine çıkar. Üzerine ince uzun ve geniş bir elbise giyer. Giydiği bol elbise rüzgârında şişirmesiyle kendini boşluğa bırakır ama rüzgârın yön değiştirmesiyle hızla düşerek hayatını kaybeder Siraceddin.

078300ff-c1da-4eb8-a8d0-531c681da4b5.png

Bu dönem ve sonrası insan evladı için uçmak hevesi hiç durmaz. IV. Murat döneminde yaşamış önemli bilginlerden biri de Hezarfen Ahmet Çelebi’dir. Başkent Dersaadet’in Galata kulesi yani Pera bölgesine yılın belli dönemlerinde denizden esen rüzgârın kaldırma kuvveti meydana getirdiği notları arasındadır. Hava durumunu günler ve aylarca takip etmiş ve rüzgârın tekrar eseceği günlerde daha önceden hazırladığı kanatlarla bir dönem Levantenlerin kullandığı Galata kulesine çıkarak kendini boşluğa bırakmış. Üsküdar Doğancılar’ a kadar 1200 metrelik mesafeyi uçarak geçmiş. Hezarfen ile ilgili bilgiler Evliye Çelebi’nin seyahatnamesi ile gezgin papazlar ve misyonerlerin gezdikleri yerlerin notlarından öğreniyoruz.

IV. Murat bu olayı duyunca ilgilileri çağırıyor. Hezarfen’e bir kese altın vererek ödüllendirir. Oysa Hezarfen iyi bir doğa ve matematik bilginidir ve bu uçuşu yapmak için günlerce havayı/doğayı gözlemledi not tuttu. Bu notlar arasında havanın durumu yani hava güneşli mi, açık mı, rüzgâr nereden esiyor, deniz (lodos) tarafından mı karadan (poyraz) mı, nereye kadar etkisi var? Deniz tarafından esiyorsa rüzgâr Pera’ya çarpıp geri dönüşü yani kaldırma kuvveti var mı? Bu durum onun havacılığın meteoroloji ile mutlak bağıntısını gösterir. Havanın durumuna göre insan evladı giyiniyorsa bu yer kürenin atmosferik yapısı gereği hava araçları da kalkış ve iniş durumlarını buna göre yapar. Hezarfen Ahmet Çelebi buna göre planlar yapar ve 1632 de uçar ama gelişen teknolojiye göre birileri bu “şeytan işidir” der. “Melekler uçar kullar uçmaz bunlar tanrıya şirk koşmakta” derler. Böylece Cezayir’e sessiz sedasız gönderilir.

Aradan çok zaman geçmez 1634 yılında 4. Murad’ın kızının doğumu şerefine bir şenlik düzenlenir. Dönemin maden ve kanal açma konularında barutu kullanan Lagari Hasan Çelebi de katılır. Kendi icadı olan yedi kollu roketle Sarayburnu açıklarında göğe yükselmiş ve yine kendi yaptığı ilkel paraşütle denize inmeyi başarmıştır. Bu başarısından dolayı padişahın huzuruna getirilir, yetmiş akçe aylık ile sipahi yazılarak ödüllendirilir. Lagari Hasan Çelebi de Hezarfen Ahmet Çelebi gibi adından söz ettirir. “Melekler uçar insanlar uçmaz” denilerek Kırım’a Selamet Giray Han’ın emrine verilmiş ve orada öldüğü söylenmekte.

Barutu Çinliler bulup savaşta Mızrak ve okların başlarına takarak fırlatıp kullanmışlardı. Ama tarihte roket olarak ilk kullanan Lagari Hasan Çelebidir. Bu nedenle “Lagari Hasan Çelebi roketçiliğin babasıdır”. Çarlık sonrası Sovyetler Birliği “soğuk savaş” döneminde 1950’li yıllarda Kazakistan Baykonur uzay üssü yapılır. Üssün girişinde beş metreye on metre rölyef üzerinde Lagari Hasan Çelebinin silüeti vardır. Biz bunu yıllar sonra oraya ziyarete giden yakın bir dostumuzdan öğreniyoruz.

Bugünkü Boğaziçi Üniversitesinin yeri Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı ve misyoner Cyrus Hamlin ve Christopher Robert tarafından alınır. Burası 1863 yılında Dersaadet'te kurulmuş ve Robert Koleji olarak bilinir. Bebekli Atıf Bey babasından kalan mirasla çeşitli havacılık denemeleri yapar. Bunlar biri de pervanesini ayaklarıyla çevirdiği hava aracıyla uçuş denemesidir. Başarısız olsa bile denemeye devam eder 1860’lı yıllarda. Bu denemelerin birinde yaralanır Robert Kolej’indeki misyoner rahip ve rahibeler tarafından yardım edilir. Bunu misyonerlerin kayıt defterlerinden öğreniyoruz.

İlk uçuş; Yaşadığımız ülkede olduğu gibi diğer ülkelerde de havacılık ve uçak konusunda çalışmalar yapılır. 20 yüzyılın başında Wright kardeşler 14/17 Aralık 1903 tarihlerinde “the Flyer” (uçucu) adını verdikleriyle uçakla tarihe geçer. Yapılan birçok denemelerde hava aracının dönüş manevraları ve inişleri başarılı yaparak 1904 de tarihe damgasını vurdu.

Hava araçlarının savaşta kullanılması; Uçaklar ilk yıllarda keşif amacıyla kullanıldı. 20. Yüzyılın başlarında dünya ekonomik ve politik olarak yeniden biçimlenmeye başlar. Gelişmiş ülkelerin Pazar paylaşım savaşları ve işgalleri giderek artar. Osmanlı bir Pazar olup toprakları yerli işbirlikçilerin de desteğiyle işgal edilmeye başlar. İtalya Trablusgarp’ı işgal eder. İtalya Cezayir üzerinden Fransız uçakları ile savaşa daha üst boyutta katılır. İlkin keşif aracı olarak kullanılan uçaklar sonradan havadan bomba atar konuma getirildi 1911 yılının sonunda. Bu savaşta İtalyanlar 28 uçak ve balondan oluşan bir hava gücüne sahipken Osmanlı’nın elinde hiçbiri yoktu. Tüm bunlara rağmen bir İtalyan savaş uçağı yerden açılan ateşle vurularak düşürüldü.

Osmanlı da Tayyare Bölükleri Haziran 1909’a kadar uzanır. Havacılığın kurumsal anlamda gelişebilmesi için yurtdışına eğitim amaçlı gönderilecek personelin seçilmesi 1 Haziran 1911 tarihinde kurulan Tayyare Komisyonu Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşu sayılır. İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal etmesi ve bu savaşta hava araçlarının kullanılması “Tayyare Komisyonunun” kurulmasını öne çekti. Günümüzde Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluş tarihi 1 Haziran 1911 olarak belirtilir. Yetiştirilmek üzere seçilecek görevlilerin sınavı yapılır. İlk iki kafile Fransa’ya üçüncü kafile ise İngiltere’ye gönderilir. Özellikle üçüncü kafile içinde iki tanede uçak bakımcısı vardır. Bunlardan biri de deniz çarkçı üsteğmeni Mehmet Fethi Bey’dir. Uçak makinist eğitimi için gönderilen Mehmet Fethi iyi bir bakımcı olduğu kadar iyi bir pilot olur. Eğitim veren görevliler onun uçuculuk konusunda yeteneği ve becerisini takdir ederler. Fakat Balkan savaşlarının çıkmasıyla eğitime gönderilenler ülkelerine geri çağırılır.

yaziya-gom2.png

Mehmet Fethi Bey;

Osmanlı’nın Tophanedeki Tophane Silah fabrikasının baş makinisti Abdurrahman Efendinin oğlu olup İstanbul Ayazpaşa da doğdu. Miladi 1887(Rumi 1303).

İlköğrenimini Firuzağa İlkokulu’nda, orta öğrenimini Salıpazarı Fevziye Ortaokulu'nda yaptı.

1901 yılında Deniz Çarkçı Lisesine girdi. Buradan 1908 yılında mezun oldu. Çarkçı üsteğmen rütbesiyle fabrikaya tayin oldu.

1910 yılında Hamidiye kruvazöründe motor çarkçısı olarak görevlendirildi. Aynı yıl Hamidiye Kruvazörünün Adriyatik limanlarını ziyaretinde motor çarkçısı olarak görev yaptı.

1911 yılında Esliha (Silah) Tamir fabrikasına tayin oldu. Bu fabrikada bir yıl görev yaptı.

Zamanın Genelkurmay başkanlığı 2. Şubesi Hava Kuvvetlerinin temeli atılır “1 Haziran 1911” yılında. Bu tarih “Türk Hava Kuvvetlerinin” Kuruluş tarihidir. Yetiştirilmek üzere pilotaj ve uçak motor bakımı için görevliler seçilir. III. Kafile İngiltere’ye gönderilir. Bu kafile içinde uçak motor bakımcısı olarak gönderilen M. Fethi Bey uçak makinisti kadar pilotajda da yetenekli olunca pilotaj bölümüne alınır. Uçuculuk konusunda ki yeteneği fark edilecek kadar gayet iyiydi.

Balkan Savaşlarının çıkması neticesinde ekipde ki arkadaşlarıyla eğitimlerini tamamlayamadan geri çağırılırlar. Almış oldukları eğitim neticesinde ordu içinde Kıtaat-ı ve Mevakı-i Müstahkeme Müfettişliğinde (Keşif ve takip) pilot olarak görevlendirildi.

Balkan Savaşı öncesine ülke Hava Kuvvetlerinin örgütü envanteri içinde Fransa’da eğitim gören 8 pilot ile İngiltere de eğitim gören M. Fethi ile birlikte 4 pilot adayından oluşmaktaydı. Pilot eksikliği nedeniyle Fransa’dan 3 pilot 3 makinist Almanya’dan 4 pilot 2 makinist kiralanır.

O dönemde Osmanlı tarafında yabancı tayyareci pek az iken Sırp, Bulgar ve Yunan ordularında yabancı tayyareci ve makinisti çok fazlaydı.

Savunma bakanlığı yeterli tecrübeye sahip yabancı uyruklu kiralık pilot bulmaya yönelir. Bulunan iki yabancı uyruklu pilotlardan biri olan Fransız vatandaşı Bulgarlara esir düşmekten korktuğu için çeşitli bahaneler üreterek görevden vazgeçer. Diğeri ise bir uçak fabrikasının temsilcisi olduğu ve o uçakların alınmadığı için görev kabul etmez.

yaziya-gom1.jpeg

Yurt dışına eğitime gönderilen üç ekip vardı;

1. ekip, Yüzbaşı Feza (Evrensel) ile Teğmen Kenan Bey.

2. ekip, Yüzbaşı Cemal, Yüzbaşı Refik, Yüzbaşı Fevzi, Teğmen Nuri, Teğmen Salim, Teğmen Şükrü bu altı subaya Fransa da bulunan Yüzbaşı Salim (İlkuçan) ile Teğmen Mithat (Tuncel) dâhil olur.

3. ekip 3 Temmuz 1912 İngiltere de ki Bristol Tayyarecilik okuluna gönderilir. Ekipte Teğmen Fazlı, Abdullah, Sabri, Mehmet Ali, Saffet makinist eğitim için Üsteğmen Mehmet Fethi ile Teğmen Aziz yer alır.

Fransa’ya eğitime gönderilip ilk pilot eğitimi alan Feza Evrensel ülkede ilk uçuşunu 26 Nisan 1912’de yapar. Bu tarih ülkemizde “pilotlar günü olarak” kutlanmaktadır. (Feza Evrensel 1933’de kurulan Türk Hava Yolları’nın kurucu genel müdürü olarak da görürüz.)

23-24 Ekim 1912 tarihlerinde Sırplar ile yapılan Komanova savaşında Yunan tayyareleri Fransız pilotları tarafından Yanya da keşif uçuşları yaparak harekâta katılmışlar.

Birinci Balkan Savaşının birinci safhasında havacılığı bilmeyen komutanlar tarafından yanlış sevk ve idaresinin yönetim hataları nedeniyle havacılık alanında dört tayyaremiz elden çıkmış ve gerek lojistik alanda yaşanan yetersizlikler gerekse pilotların tecrübesizlikleri nedeniyle harekâtta etkin bir faaliyet gösterilememiştir.

30 Mayıs 1913 tarihinde Londra’da Birinci Balkan Savaşını sona erdiren Londra Barış Antlaşması imzalanır. Birinci Balkan Savaşının ilk aşamasında pilotlarımız bir varlık gösterememiş iken İkinci safhasında havacılarımız daha etkin olduğu görülür. Hava Kuvvetlerinden Üsteğmen Mehmet Fethi Bey ilk gece uçuşunu icra ettiği gözlemlenir.

Bulgaristan ile 29 Eylül 1913 tarihinde imzalanan İstanbul Barış Antlaşması ile ikinci Balkan savaşı sona ermiş. Yunanistan ve Sırbistan ile henüz anlaşma imzalanmamış olmasına rağmen bir savaş durumu kalmamıştır. Üsteğmen Mehmet Fethi Balkan savaşlarında göstermiş olduğu başarılarından dolayı Gümüş Liyakat Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

Balkan Savaşının sona ermesi üzerine havacılığa olan ilgiyi ve halkın kampanyalara olan desteğini arttırmak amacıyla bazı uçuşlar yapılır. Bu kapsamda 10 Kasım 1913 de Üsteğmen Mehmet Fethi’nin kullandığı Bleriot tipi tayyare ile gazeteci Vehbi Bey İstanbul üzerinde uçurulmuş ve bu sayede ilk uçan Türk gazeteci olmuştur. Bu uçuş havacılığın tanıtımı açısından çok yararlı olmuş ve halk üzerinde geniş yankılar uyandırmıştır.

Doğal olarak bunlardan önce devlet yöneticileri özellikle Talat Paşa yine İstanbul üzerinde uçurularak devlet erkânının tam desteği alınmıştır. 30 Ekim 1913 tarihinde Müdafaayı Hukuk Cemiyetinin kadın kolları başkanı Belkıs Şevket uçurulur. Cemiyetin yönetici kadınları dernek flama ve bayraklarıyla Yeşilköy Tayyare Mektebine gelirler ve bir tören yapılır. Üsteğmen Mehmet Fethi Beyin kullandığı “Osmanlı” isimli Deperdussin tipi tayyare ile Belkıs Şevket Hanım Beyazıt Meydanı üzerinden geçerek Boğaziçi’ne kadar gitmiş ve Mehmet Fethi beyin kullandığı uçakla ilk defa bir Türk kadını uçmuştur.

Tarih 1914 yılını gösterdiğinde Osmanlı birçok eyaleti ve şehirlerini kaybeder. Başta Arap yarımadası, Yemen ve Orta Doğu bölgesi, Kuzey Afrika da ki Libya ve diğerleri ve en sonunda Balkan yarımadasındaki Yunan, Bulgar, Sırplar başta olmak üzere ayrılır ve bağımsızlıklarını ilan ederler. Ülkede halka moral vermek için genç havacı subaylar en uzak eyalet Mısır’ın başkenti Kahire’ye iki uçaklık bir filo ile gitmeye karar verirler ve bunu zamanın genelkurmayı harbiye nazırına sunarlar. Kabul edilir ve sultanın bir mektubu eyalet valisine teslim edilmesi için verilir.

Sefere katılacak pilotlar Balkan Savaşından sonra İstanbul-Edirne- İstanbul uçuşu yaparak kendilerini kanıtlar. Bu seferden önce 9 Ocak 1914 yılında Mehmet Fethi Bey Yüzbaşılığa terfi edilir. Pilot Yüzbaşı Mehmet Fethi ve Rasıdı(yardımcısı) Yüzbaşı Sadık Bleriot tipi “muavenet-i Milliye” adlı tayyare ile Pilot Üsteğmen Nuri ve Rasıdı Yüzbaşı İsmail Hakkı ise Deperdussin tipi “Prens Celaleddin” adlı tayyareyle katılmıştır. Bu görev esnasında Makinist Teğmen Cemal, Pilot Yüzbaşı Fethi’nin uçağını ve Makinist Teğmen Murat ise Pilot Üsteğmen Nuri’nin uçağını karadan takip etmek üzere görevlendirilmiştir.

2515 km’lik uçulacak mesafe; İstanbul’dan başlayarak Eskişehir – Afyon-Konya Ulukışla Adana-Halep-Humus-Beyrut-Şam-Kudüs-El Ariş Port Said meydanlarına indikten sonra Kahire’ye ulaşılacak ve İskenderiye’ye uçularak seyahat sona erdirilecektir. Sefer esnasında inilecek ara meydanlara uçaklar için yeterli miktarda benzin ve yağ stokları ile buji, karbüratör, gergi teli, tekerlek, uçuş aletleri gönderilmiştir. Ayrıca uçakların kaza kırım geçirmeleri halinde ihtiyaç duyulacak kanat, iniş takımı gibi büyük ana parçalar ise Konya ve Halep meydanlarında depolanmıştır. 2515 km’lik uçuş rotası ve mesafeleri belirtildiği şekilde oluşturulmuştur.

Harbiye Nazırı Enver Paşa, Bahriye Nazırı Çürüksulu Mahmud Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ve 1. Ordu komutanı Cemal Paşa’nın da yer aldığı askeri ve sivil erkândan oluşan büyük bir tören ile Yeşilköy’den başlamıştır.

11 Şubat 1914 tarihinde ise Pilot Yüzbaşı Fethi Bey saat 14.05’te Konya’dan kalkarak Karaman’a ulaşmıştır. Karaman’dan saat 16.30’da havalanarak 4000 metre irtifadaki Toros Dağları’nın, güneydoğu istikametindeki Lala ve Kudala arasından geçmiş ve saat 18.00’da Tarsus’a ulaşmıştır. Fransız Tayyareci Daucourt Toros Dağları’nın en alçak noktasından bile geçmeyi başaramadığı bir dönemde, Pilot Yüzbaşı Fethi Bey ve Rasıdı Yüzbaşı Sadık Bey, 11 Şubat 1914 günü 4000 metre irtifadan Toros Dağlarını aşması ile havacılık alanında önemli bir başarı kazanılmıştır. Bu başarı ile Pilot Yüzbaşı Fethi Bey, Türk Hava Kuvvetleri’nin ilk yüksek irtifa uçuş rekorunu elde etmiştir.

27 Şubat 1914 tarihinde saat 08.00’da Şam’dan havalanan Pilot Yüzbaşı Fethi ile Rasıdı Yüzbaşı Sadık Kudüs’e varmadan Taberiye Gölü yakınlarında Şamriye kasabasının 500 metre civarındaki ‘Cehennem Vadisi’ denilen ve deniz seviyesinden 212 metre altında olan Küfrühar Kayalıklarına düşerek şehit olmuşlardır.

kutu1.png

KAZA KIRIM HEYET RAPORU

“Yüzbaşı Fethi daha ziyade Döperdüssen uçakları ile uçuyordu bunların uçuş performansları oldukça iyiydi. Fakat elimizdeki bu tip uçaklar eskimiş olduğu için Yüzbaşı Fethi’ye en son gelen Bleriot tipi bir uçak verilmişti. Bu uçakların teknik bakımından en mahzurlu tarafı baş ile kuyruk tarafında benzin depoları idi. Uçak dalışa geçtiği sırada ağırlık merkezi ön tarafa koyuyor ve uçağı dalıştan çıkarmak oldukça güç oluyordu.

Yüzbaşı Fethi Şam meydanından kalkmadan önce yol boyundaki Kuneytre ‘ye bir mektup atması için şehir eşrafından bazıları ricada bulunmuşlardı. Uçak o noktaya gelince mektup atmak için dalışa geçti. Hâlbuki oldukça dik arazide ve deniz seviyesinden aşağıda olan Taberiye gölü civarında şiddetli hava cereyanları olurdu. Dalıştan çıkışta uçağın kanatları bu yüke dayanamadığından kırıldı ve uçak gölün kenarına düştü.”

Pilot Yüzbaşı Fethi ve rasıt Yüzbaşı Sadık Emevî’ye Camisi’nin bahçesinde yer alan Selahaddin Eyyubi Türbesi’nin yanına toprağa verilir.

Arkadaşlarını toprağa veren ekip tekrar uçuş yoluna koyulur. İsmail Hakkı ve Nuri Bey’in kullandıkları uçak Yafa’dan kalkışları sırasında denize düşer. Nuri Bey yüzme bilmediğinden ölür, İsmail Hakkı Bey kazadan sağ kurtulur. Kazalarda kırıma uğrayan uçaklar gelene kadar Beyrut’ta bulunurlar. Uçaklar gemiyle gelir. Seferin devam etmesini sağlayan malzemeler gelince 1 Mayıs’ta Beyrut’tan uçarak 9 Mayıs’ta Kahire’ye 15 Mayıs’ta İskenderiye’ye ulaştılar. Bu seferde üç şehit ve üç de uçak kaybedildi. Balkan Savaşlarında pilot olarak büyük başarılar göstermiş, gümüş liyakat madalyası almış aynı zamanda Türk Havacılık tarihinde savaş görevi alan ilk sekiz Türk pilotundan biri Yüzbaşı Mehmet Fethi Bey’dir.

27.Şubat. 1914’de İstanbul-İskenderiye uçuşu sırasında Şam vilayetinin Teberiyle ilçesinde uçağı kaza kırıma uğradı. Anısı yaşatılması için Menteşe Sancağına bağlı “Meğri” kasabasının sakinleri isim değişikliğinde bulunur. ‘Zamanın dâhiliye Nazırı Talat Bey 28 Mart 1914 tarihinde önüne getirilen evraka buruk bir mutlulukla imzası atar. Daha 7 Kasım 1913 de göklerde uçmanın güzelliğini kendisine ilk defa tattıran Deniz Çarkçı Yüzbaşı Mehmet Fethi Bey anısına Megri isminin “Fethiye” olarak değişmesini onaylar. Bugün Muğla’nın Fethiye olarak bilinen ilçenin adı ilk şehit pilot Mehmet Fethi Beyden gelmektedir.

Türk havacılığının ilk yılları ile ilgili son cümle ve bir tespit şu olabilir; "Gök Vatanın ilk müdafileri, savaşların küllerinden doğmuştur."

kutu2.png

ANMAYA KARAR VERDİK

Havacılık tarihi ve ilk pilot şehidimiz Yüzbaşı Mehmet Fethi’nin seneyi devrinin 110 anısına “Avcılar Havacılık Topluluğu” olarak okullarda ve kurum merkezinde anmaya ve anlatmaya karar verdik. Abdülhamid’in istibdat döneminde baskıdan ve takibattan kurtulmak için kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü ilk kurucular arasında da olan ilk hava pilot şehidimiz Çarkçı Yüzbaşı Mehmet Fethi Bey’i anmak her havacının ve her yurttaşımızın hatırlaması için bu görevi üstlendik.Bu nedenle; “Tarihini bilmeyen toplumlar tarih olmaya mahkûmdur.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ali İbrahim Önsoy Arşivi