Kim daha çok seviliyor?

Gün geçmiyor ki internet dünyası bizi bir yarışa veya akıma daha sokmasın. Herkes bir kıyaslama peşinde. Elindekini gösterme ve en iyisi olduğuna dair bir kanıtlama çabasında. Üzgünüm ama kabul etmek gerekirse kadınlar olarak bu konuyu daha çok ciddiye alıyoruz sanırım. Ya da etkisinde kalıyoruz diyebiliriz.

Elbette medyayı yaşadıklarımız, sevdiğimiz şeyleri göstermek için kullanabiliriz. Paylaşımlarımız bu yönde olabilir. Dilediğimiz gibi kullanmakta hepimiz özgürüz. Bahsettiğim konu bu değil. Hatta bazen medyaya bile gerek kalmıyor. Günlük hayatta karşılaşıyoruz. Bir sohbette, bir buluşmada fark edip duyarsınız bu gösterişleri. Söylemek istediğim şu; aslında başkalarını acıtacak, kıskandıracak, belki gücendirecek resmen intikam dolu duruma dönüşmüş olması. Sosyal medya bir elti savaşlarına benzemeye başlamış durumda.

Kim daha çok seviliyor yarışı çok abartılmadı mı? Elinizdeki çiçek buketi, verdiğiniz hediye, gittiğiniz tatil, yaptığınız-yediğiniz yemek, aldığınız iltifat. Bu maddelerin büyüklük ve küçüklüğü veya miktarı değiştikçe değer gördüğümüzü kanıtlar nitelikte gösterilmeye başlandı. Hadi tamam diyelim, sevgimizi manevi olarak göstermenin yanında bir de maddi olarak göstermek gerekebilir. Ama içimizden gelirse makbul olmaz mı? Herkesin yaptığı bir şeyin, bir olayın aynısının size de anında yapılması ya da daha fazlasının yapılması, belki ilk yapmanız sizi birinci mi yapıyor? Öyle olsa bile gerçek hisler ile yapılmış veya doğalmış gibi gözükmesi için samimiyetsiz, ayarlanmış görüntüler ne yazık ki kandırmaca duruyor. Gerçekten artık bir yarış başlamış durumda ve kazanan olmak için herkes amansız bir çaba gösteriyor.

Tüm bunlar sevilme ölçeği olabilir mi? Sevme, sevilme ihtiyacımız olduğu doğrudur. Eksikliğini ararız. Ezbere, içimizden gelmeden, başkasındakini kıskanarak, sırf olsun diye, eksikliğini öylesine kapatmak ve bu uğurda yaşamak garip ve saçma geliyor. Bu yönde arzularımız o kadar yüksek ki kendimize saygımızı kaybetmiş durumdayız. Gün gelip gerçek his sizi bulduğunda inancınızı çoktan yitirmiş olacaksınız. Umarım böyle olmaz ve elinizdeki kıymetli sevgiyi gerçekten harcamadan yaşayabilirsiniz.

İstediğimiz şey gerçek sevgi de değil sanki. Geçek sevgiyi aramak için yanlış çağda da olabiliriz. Başkaları tarafından övülme, en iyisi olduğuna dair kabul edilme. Kendimize neden bu kötülüğü yaparız? Fikir ve ideallerimiz tükenmiş durumda. Gerçekten mutlu olmaktan vazgeçtik. Ya da bu duruma inanmıyor ve bulamıyoruz. Değerlerimizi başkalarına bakarak belirliyor, ölçüyoruz. Gerçekler, hisler, fedakarlıklar bu yolda tükeniyor. Yaşayabileceğimiz anların, sahip olduklarımızın kıymetini bilmeden kaybolup giden bir zaman sadece.

Belki her şey başladığında çok masumdu. Hala öyle düşünenler olabilir ve yapabilir. Heyecanımızı, mutluluğumuzu paylaşmaktan başka bir şey değildi ama yine durumu abartmadan devam ettirmeyi ve bitirmeyi başaramadık.

Gerçekten sevmeyi, sevilmeyi mi unuttuk? Kendimizi kandırmanın, oyalamanın başka bir yolu mu? Manevi anlamda kaybolduk. Amansız yarış, belki de kayboluşumuz ne kadar sürecek bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazlıcan Mert Arşivi