19 Mart tarihli Sözcü Gazetesinde Özlem Ermiş Beyhan yazmış. Türkiye, yabancı yatırımcıların ilk baktıkları faktörlerden biri olan hukukun üstünlüğü endeksinde sınıfta kalmış durumda. Endeskte Sudan ve Zambiya'nın bile gerisindeyiz. Bir de benim 8 yıl önce yazdığım, LOGOSU “TERAZİ” OLAN ADALET yazıma bakın hala nerelerdeyiz.

Taa! İTÜ’de görevdeyken başlayıp 20 yıldan fazla bildiğim konuda adalete yardımım olsun diye mahkemelerde üç beş kuruşa bilirkişilik yaptım. Ta ki artık bu adalete emek vermeye değmez kanaatim oluşuncaya kadar. Hepiniz okuyorsunuz adaletin komik kararlarını. Hele bu komik karar canımı çok yaktı. İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin 3. Havalimanı inşaatını durdurma kararını bölge idare mahkemesi kaldırmış. Çevrecinin daniskası o tarihteki başbakanımızın doğa dostu Çevre ve Şehircilik Bakanı buna itiraz etmiş bu itiraz üzerine verilen bu kararla havalimanı inşaatı devam edecek. Ülkemin iki mahkemesinin birbirine yüzde yüz zıt iki kararı. Demek ki bu terazi artık bozulmuş doğru tartmıyor. 

Ülkenin durumu belli. İstanbul’un katlanarak artan nüfusu biliniyor. Hızla ilerleyen teknoloji ve kentleşme, buna paralel olarak da insanların yaşam düzeylerinin giderek yükselmesi sonucunda doğal kaynakların ve özellikle de ormanların aşırı derecede tahrip olması gelecek nesillere yaşam hakkı bırakmayacak. Artan ihtiyaçların düzensiz ve plansız bir şekilde sağlanması, sadece para kazanma hırsı ekolojik dengenin bozulup, toprakların erozyonla taşınmasının artması, biyolojik çeşitliliğin azalıp, çevre kirliliğinin artması, bunlara bağlı olarak atmosferdeki karbondioksit oranının artması, ozon tabakasının incelmesi, ilgili kurumları tedbir almaya yöneltmelidir. Ama bunlar ne yapıyor, söylemde milyarlarca ağaç dikmişler. Maden ocaklarını, taş ocaklarını, mermer ocaklarını, siyanürle altın aranan arazileri gidin de bir görün. Ben hepsini gezdim gördüm. Ağaçların tahribi içimi sızlatıyor.

Ormanların topluma sunduğu 6 bin çeşit kullanım yeri bulunan odun hammaddesi ve odun dışı ürünler yanında toprağı koruma ve verimliliği artırması, su rejimini düzenlemesi, iklim üzerinde olumlu etkiler yapması, oksijeni en fazla üreten ekosistem olması, karbondioksit tüketmesi, çevreyi güzelleştirmesi, ulusal güvenlik bakımından çok önemli bir fonksiyon icra etmesi ile insanlar için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Ormanların, tam olarak ölçülemeyen, değer biçilemeyen işlevleri de vardır. Dünyanın erozyon haritasına bakıldığında yurdumuzun, Avrupa sınırlarından başlayıp Çin denizine kadar uzanan dağlık, engebelik haşin topografyanın hüküm sürdüğü bir kuşak üzerinde olduğu görülür. Toprak biliminde erozyon, koruyucu örtüden yoksun toprağın, su ve rüzgar etkisiyle aşınıp taşınması olayıdır.

Bugün Türkiye topraklarının yüzde 86’sı hafiften şiddetliye doğru çeşitli şiddette erozyon tehdidi altındadır. Bir karış toprağını düşmanına kaptırmayan, yurt topraklarının her karışını şehit kanıyla sulayan bir milletin çocuklarına, gençlerine, kadın erkek tüm bireylerine erozyon denilen düşmana yenilmek yaraşmaz. Biz okullarda eğitimlerle bunu anlatmaya çalıştık. Ormanlarımızdan başlayarak her türlü yeşilimizi, yaban hayatımızı, toprak su ve havamızı korumalıyız. Her yıl kaybettiğimiz, Kıbrıs adası kadar toprağı kaybetmeden, bizden sonraki kuşaklara da temiz ve güzel bir vatan bırakmak istiyorsak gerekli önlemler gecikmeden alınmalıdır. Bu görev devletin olduğu kadar her türlü sivil toplum örgütleri ile tüm vatandaşlarımızın ilk görevi olmalıdır. 3. Hava Alanı, 3. Köprü, çılgın proje Kanal İstanbul bunları hiç düşünmeden sadece rant için alınmış kararlardır. 22 Mart Dünya Su Günü tüm bunlardan zarar görecek köylülerle görüşmek, bilinçlendirmek için TEMA, ÇYDD Genel Merkez Çevre Birimi, Kuzey Ormanları Koruma Platformu, derneğimiz DEÇED ile Akpınar ve Ağaçlı Köylerini ziyarete gittik. Bir an önce akıllanırız inşallah. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.