Yeni dünya düzeniyle neler geliyor?

ABD Başkanı Biden, geçtiğimiz günlerde Ukrayna Savaşı'nın ''Yeni bir dünya düzeni kurulması''nı gerektirdiğini söyledi.

Amerikan Başkanları, ağızlarına geldiği gibi konuşmaz... Demek ki, bazı think-tank kuruluşları, strateji örgütleri ''bir şeyler pişiriyor...''

Peki bu yeni dünya düzeni ne olacak?

''Acaba ne olabilir ki'' sorusuna yanıt bulmak için, ''önceki dünya düzeni''nin ne olduğuna bakmak lazım ki eskisinin yerine neyin geleceğini daha iyi anlayalım.

Şöyle bir ''şehir efsanesi'' var; ki buna en çok dünyanın klasik solcuları ve klasik İslamcıları inanıyor... Fakir ve zayıf olanın, işine geliyor, ''acizliğini'' sömürü edebiyatıyla süslemek.

Neymiş; Amerika ve Batı şeytan.. Hep oyun üzerinde oyunlar oynuyorlar... Dünyaya hakim olmaya çalışıyorlar. ''Globalleşme' diye de bir numara ürettiler... Amaçları küresel bir pazar oluşturup, tüm dünyayı sömürmek...

Sonra şu masallarla devam ediliyor:

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD tarafından dünyaya “neoliberal uluslararası düzen” dayatılmış-mış. “Yeni Dünya Düzeni”, bu düzenin Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla dizginlerinden boşanan haline verilen isimmiş-miş... Yeni Dünya Düzeni’nin merkezinde yatan kavram “neoliberal küreselleşme”ymiş-miş. Küreselleşmenin hedefi, Ezilen Dünyanın milli devletlerini tasfiye ederek, ABD hakimiyetinde tek bir küresel pazarın oluşturulmasıymış-mış. ABD’ye biçilen rol da, “emsalsiz askeri gücü”ne dayanarak finansal araçlarla bütün dünyadan haraç toplamakmış-mış.'

Valla kimse kusura bakmasın da ''geliyor gelmekte olan''. Ulus devletlerin yerini ''şirket devletlerin alacağı'', sınırların kalkacağı bir dünyaya, istemezseniz de yol alıyoruz... Yahu, artık futbol milli takımlarında bile ''milli olmayan oyuncu'' oynuyor... Fransa milli takımına bakıyorsun siyahiler, Alman milli takımına bakıyorsun Türkler; ayıptır söylemesi bir Brezilyalıyı Türk vatandaşı yapıp, milli takımımızda oynatmadık mı! Küreselleşme sadece, yollarımızda gezinen arabalarda, marketlerdeki ürünlerde değil; her yerde!

Bu böyle gelişecek... Anketlere baktığımızda, kafamız attığında bu ülkeden çekip gitmek isteyenlerimiz hızla artmıyor mu; vize uygulamalarına kızarken aslında ülkeler arasındaki sınırlara kızmıyor muyuz! Globalleşmey,i bünye istiyor beyler, bünye!

O zaman lafımı en baştan söyleyeyim, globalleşme ve küreselleşmenin kimse önüne geçemez... Gelişmiş ülkelerin de dünyayı soymak için artık ''globalleşme numaraları'' çekmelerine gerek yok... Çünkü, istesek de, istemesek de ''sömürü''nün biçimi değişti, zaten o işi kuvvetli markalarla şirketler yapıyor. Zorla sömürme de kalmadı, gönül rızasıyla sömürülüyoruz, adam önümüze öyle bir ürün koyuyor ki, ''sömürülmeden(!)'' duramıyoruz.. Artık devletlerin yerini giderek şirketler alıyor... Ülkeler, bir ülkenin, diğer ülkenin toprağını işgal etmesiyle ele geçirilmiyor... Şirketlerin ürünleriyle işgal ediliyor..

Yani ağlayıp sızlamayacaksın kardeşim... Yap-işlet-devret'le yol-su-elektrik-köprü yapmakla övünmeyeceksin... Üretime dönük olacaksın, teknolojiye dönük olacaksın, marka ve ürün yaratıp;;; becerebiliyorsan, dünyayı sen işgal edeceksin... Beceremediğin yerde, ''Yok globalleymiş, yok küreselleşme sömürü aracıymış'' vs. diye yanmayacaksın, ''züğürt tesellisi''yapmayacaksın...

Bak, Çin ağlamıyor, hala sosyalizmin etkileri olmasına rağmen; takır takır, markalar, şirketler,ürünler üretiyor... Önce ucuza yaparak, taklit ederek başladı.. Şimdi kaliteyi de öne çıkardı,,,, dünyaya hakim dev şirketleri de ortaya çıkmaya başladı.. Bu yüzden de gelişmiş ekonomileri tehdit ediyor...

Biz ne yapıyoruz;

Yap-işlet-devret!

Birileri hepimizi fena halde ''işletiyor'' arkadaşlar...

Tabii Çin'in problemi şu; kalkınmayı demokrasiyle gerçekleştiremiyor... Bu da zaten Çin'in ekonomik büyümesinden rahatsız olan diğer gelişmiş ülkelere, ''Çin'e saldıracakları'' kozu veriyor... Globalleşmenin ve küreselleşmenin en büyük silahı ''demokrasi''dir beyler, kendimize gelelim...

Rahmetli Karl Marks'ı birazcık okuyup anlarsanız, o bile sosyalizmi emperyalizmin son aşaması görüyordu... Bu yaklaşımı günümüzde şöyle de okuyabiliriz; azgın kapitalizm bir yere kadar.... Bir yerden sonra bıktırır; fakir ve daha zayıf olanlar ayaklanır, onun için de kapitalizm mümkün olduğunca refah sağlamalı, yani kendi karlarını azaltmayı ve paylaşmayı bilmelidir... Hem bireylere, hem de devletlere. Gidişat da o yönde!

Günümüzde de öyle olmuyor mu? Devletleşmiş şirketler, teknolojik olarak fakir olan ülkelere artık kendi fabrikalarını açıyor, bizim gibi ''tembel ve yaratıcı olmayan ülkeler'' elalemin teknolojisine giderek ortak oluyor. ''Beğenmediğimiz'' küreselleşme de, teknolojisiyle-ürünüyle, gideceği yerde demokrasi ve istikrar arıyor... Küreselleşme ''demokrasi'' demektir ağabeylerim, ablalarım!... Kimseler, kusura bakmasın! Kusura baksanız da, laf çevirmekten başka bir şey yapamazsınız; Geliyor gelmekte olan!

Yani kalkınmanın yolu da, demokrasiye çıkıyor, demokrasinin yolu da kalkınmaya çıkıyor. Hepsi de globalleşmeye çıkıyor! Yoksa yeni dünya düzeninde yerini alamazsın. Demokrasi, demokrasi, demokrasi. Şart... Şart... Şart...

'BİZİMKİLERİN

ANLAYAMADIĞI DA BU!

İşte Biden'ın açıklamaya hazırladığı ''yepyeni dünya düzeni''nin neyin nesi olacağına bu perspektifte bakmak gerekir.

Bu yeni dünya düzeninde, ''demokrasisi sıkıntılı'' ülkelere ''global tavır'' da olacak. Çünkü yeni dünya düzeni ihtiyacının bir nedeni, son 15-20 yıl arasında liberal demokrasilerle yönetilen ülkelerin sayısında azalma görülmesi... Erdoğan'lı Türkiye bile ''sıkıntılı'' bir ülke olarak görülüyor... Sadece Avrupa'nın baskılarının yetmediği değerlendiriliyor... ABD'nin önderliğinde Avrupa'nın da desteğiyle, konulacak tavırların kürselleşmesi arzulanıyor.

Yani demokrasisinde sıkıntı olan ülkeyle, herkes aşama aşama ilişkisini kesecek... Bu iş, şimdi Rusya'yla başladı, gelişmelere göre çok daha başka ülkeleri de kapsayacak.. Muhtemelen, Çin de ''küresel tepkiler''le karşılaşacak. Tabii ki, temelinde ekonomi de var ama; ''demokrasi'' emin olun çok daha fazla var. Ya da hadi şöyle diyelim, kimsenin eline ''demokrasindeki açığını'' bir koz olarak vermeyeceksin!

Olayı şöyle düşünelim; diyelim ki Türkiye'nin demokrasisinde sıkıntı var... Oluşturulacak küresel işbirliğiyle, sadece Avrupa değil tüm dünya, tepki oluşturacak. Bu yeni dünya düzeninde yeralmayan ülkeler de bir şekilde dışlanacak, kendileri gibi demokrasiyle sıkıntılı olan ülkelerle işbirliğine mahkum kaldıkça da, refahını arttıramayacak, içerde büyük sıkıntılara düşecek....

Yani, görülüyor ki; ABD ve Batı ittifakı çok genişleyecek, çok daha fazla globalleşecek... Demokrasisi sıkıntılı ülkelere, küresel tepkiler konulacak.

Yeni dünya düzeninin en önemli silahı da, Rusya örneğinde gördüğümüz gibi ''ekonomik yaptırımlar'' olacak... Şimdi Ukrayna savaşının getirdiği ambargoların Rusya'da test edilmesiyle, yeni dünya düzeninin işlevselliği de test edilmiş olacak.

Kendimize gelmezsek, sırada biz de varız. ''İçişlerimize kimseyi karıştırmayız'' goygoyları ve ''Türkün Türke propagandası''yla karnımızın doymayacağını şimdiden görmeliyiz.

Kim, Türkiye'yi yönetmeye adaysa, gelmekte olan yeni dünya düzenini görmek ve şimdiden ayağını yorganına göre uzatmak zorundadır.

Globalleşme bu kez fena geliyor; hadi gözümüz aydın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Aygün Arşivi