Ah İstanbul vah Türkiye

Irkçılığı oldum olası sevmedim, Irkçılık yapanı da. Hayat Felsefeme uymaz birkere ırkçılık…
Ama bu öyle bir şey değil. Bu bir istila, bir kültür erezyonu, bir toplumsal çöküş, bu milli duyguların defermasyonu. Bu ırkçılık falan değil  Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunun sadece bir bölümü, bütün bu yaşananlar  yaşanmadan anlatılamaz bambaşka         bir şey……
İstanbul’un bir çok semti dahası, Türkiye’nin büyük bir kısmı bir sendrum yaşıyor adı konmamış bir “istila sendrumu”
……
Bir çok semtte sokaklarda pek Türkçe konuşan kimse yok...
Haleb'in köylüsünden Lübnan'ın Dürzisine, İran’ın kaçaklarından Irak’ın kurnazlarına, Libyalısına Tunuslusuna Ürdünlüsüne Sudanlısına, Yemenlisine  kadar Arab'ın envai çeşidi İşyerlerimizde, sitelerimizde, apartmanlarımızda, otobüslerde, metrobüslerde, cafelerde, plajlarda….
Entarili kıfayelisi de var taytlısı uzun     saçlısı da Marunisi de Nusayrisi de Mesihisi de...
Hepsi neşeli hepsi gülümseyen hepsi yüksek sesle konuşan hepsi özgüvenli bir çoğu özgürlüğün rüzgarıyla sermest hoş görülecek olmanın bilinciyle sarhoş...
Gruplar halinde yürüyorlar. Koloni şeklinde yaşıyorlar  buda onlar için yabancı bir ülkede korunmanın, kendini güvende hissetmenin değişik bir yolu olmalı…. 
Aralarında tek başına yürüyen, yürürken kulaklarına . Bir Türkçe söz  değmeyen mutsuz yüzlü suskun ürkek Türkler fark ediliyor.
Esnaflar Türkçe konuşan birini görünce  nerdeyse babalarını görmüş gibi sarılıp öpecekler. 
……….
Lokantalarda ful felafel humus...
Gar sabunu ve zahter yığınları...
Öz güvenden dökülen kadınlar… 
Köyündeymişçesine kaşınarak dolaşan entarili yaşlılar… 
Sokak aralarında gürültüyle koşturan çocuklar....
Ve dünyayı zaptetmişçesine safer sarhoşluğunda gezinen gençler….
Pek haksız da sayılmazlar Selahattin Eyyubinin Kudüs’ü fethinden sonraki en büyük kazanımları “İstanbul” hemde tek kurşun atmadan Truva atı operasyonu gibi kuşattılar istanbul’u…. 
…….
Irkçı değilim. Irkçılığı da, Irkçılık yapanı da oldum olası sevmedim. Dahası Arap kökenli siirt’liyim. Ama bu yaşadıklarımız acaip bir şey dünyada eşi benzeri olmayan, ne oduğu kime hizmet ettiği ve neden yapıldığı belli olmayan adı konmamış bir istila…. 
“Bir binada beş altı daireye Araplar oturunca binada kalan yerli aileler dairelerini satıp gidiyor” Fatih. Esenyurt, Aksaray, Taksim, bağcılar, Güngören, k.çekmece ve daha  bir sürü ilçede durumlar aynı…
Hiç bir devlet kendi iradesi ve kendi tasarrufu ile ülkesinin demografik etnik ve sosyal yapısını değiştirmez. 
Ama biz etnik yapımızı geriye dönülemeyecek şekilde değiştirdik. Hemde bizimle kader birliği yapan kürtlerle savaşırken yaptık bunu. Her dönem ve her fırsatta  Türk milletini arkadan vuran Araplara gösterdiğimiz anlayış ve hoşgörüyü kürtlere göstermedik nedense…
Hiç bir devlet en önemli  tarihi şehri bir başka halkın istilasına açmaz.
Mesela İtalya'ya giden mültecilerin Roma'nın şehir merkezinde İngiltere'nin Buckingam'ında şehrin yerlilerini dışarı çıkaracak ölçüde homojen bir şekilde yerleşmelerine izin verilemez.
Hiç bir ülkenin gözbebeği olan şehirde o ülkenin yabancısına yerleşecekleri yerde ezici çoğunluğu oluşturacak şekilde ticari imtiyaz tanınarak orayı ele geçirme imkanı verilmez.
Osmanlı büyük göç dalgaları yaşamıştı.
Ne 1850'lerde Kırım'dan imparatorluğa akan milyonlarca insana ne 1864 Kafkasya Sürgünlerine ne 1912 Balkan bozgununda savrulan insanlara ne de mübadillere İstanbul'da topluca oturabilecekleri bölgeler         göstermedi.
Devletlerin iskan politikası olmalıdır.
Her devletin nazarında göçmenler yeni arı kolonileridir. Doğru yerde petek gösterirseniz balından istifade edersiniz doğru yerde yer gösteremezseniz o arılar sizi sokar.
Savaş mağduru bir halka yardım etmek kucak açmak insani bir şeydir.
Ama böyle olmamalıydı...
Böyle olmaz...
…………
Türkiye'ye gelen Suriyeliler Iraklılar Libyalılar Afganlılar Pakistanlılar İranlılar Ürdünlüler Mısırlılar...
Bir tek politik tasarrufla içeri alınan bunca insanı hiç bir politik tasarrufla buradan geriye döndüremezsiniz...
Vatanlarından çıkmak için birbirini çiğneyen bu kitle ülkelerine geri dönmemek için karşılarına çıkan her türlü gücü ezer geçer.
Sizce onlar 'Allah razı olsun Suriye'de savaşı çıkaranlardan... O savaş çıkmasaydı Türkiye'ye gelemezdik' demiyorlar mıdır şimdi?...
Maalesef bu istila şeklindeki göç ile Türklerin önümüzdeki yüzyıllarda artık  bu topraklarda  varlığını koruyup koruyamayacağı tartışılır hale gelmiştir…
Ve bilmeliyiz ki İstanbullu kimliği nasıl son otuz kırk yıl içinde hiç var olmamışçasına yok olmuşsa...
Türk kimliği de böylesi bir yok oluş sürecine girmiştir.
Bu kültürel  erimenin demografik yozlaşmanın  Osmanlıcılık, Milliyetçilik oyunu oynayan bir iktidar tarafından yapılması ise işin en hazin ve en ilginç bölümü..
Doğuda mı batıda mıyız belli değil ama belli olan tek şey
İçinde bu kadar Arab'ın olduğu gemi batıya gidemez artık
Ayağına diken batsa kendi çıkarları için referandum yapan iktidar partisi böyle bir istilayı  referandum ile  halka sormuş olsaydı ne cevap alırdı dersiniz ?
Buda sizin ev ödeviniz olsun….
Aklıma Neyzen TEVFİK’in bir sözü takıldı nedense 
Ne Ceket Kaldı, 
Metelik Cebinde Ceketin. 
Kurtaracağız Diye geldiler,
İçine Sıçtılar Memleketin.
Buda benim bugünkü son sözüm olsun    
VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi