Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Ahlaklı olmayana ne denir?

Son günlerde yöneticisinden yönetilenlere kadar hemen herkes adil, adalet, ahlaklı, erdemli ve de liyakat kelimelerini dilini dolamış.

İktidarın nimetlerini yemek isteyen bundan çıkar sağlayan ister iktidar ister muhalefet olsun güzel söz söylemeyi marifet sayar. Hele birde dün küçük dağları ben yarattım diyenin ağzından “erdem, adalet ve ahlak değerleri yüksek yurttaşım” dediğinde dilinin altında bir şeyler saklamaktadır. Çocuk ağladığında onu susturmak için eline bir ses getiren oyuncak ya da yalayacak elma şekeri gibi bir şey verdiğinde ilgisi başka alana çekiliyor. Yurttaş açlık ve yokluk ile cebelleşirken egemen yöneticiler ona “ne kadar ahlaklı, erdemli yüksek değer sahibisin” dendiğinde susmakta. Gerçekten yöneten egemen güçler bunu ona mı söylüyor diye düşünürken tabii ki atı alan Üsküdar’ı geçiyor.

Teşbihte hata olmaz; karganın sesi bilinir çok kötü ama tilki kurnaz. Karga ağzında yiyeceği ile yüksekçe bir dala konmuş. Tilki aç yiyecek bulamamış ama karganın ağzındaki yiyeceğe gözünü dikmiş. Derki “karga kardeş sesiniz çok güzel hele birde öyle güzel bir dala konmuşsunuz ki hemen herkes sizin sesinizi dinlemeye bayılır. O sesinizle bize bir şarkı söyler misiniz.” Karga bir aşağıya bakar bir de kendisine eh öyle bir dala konmuş ki bütün orman onu dinliyor sanmakta. Gagasındaki yemi koyacak bir yer bulmak gibi bir düşüncesi de yoktur. Ağzını açar şarkıya başladığı anda yemeği aşağıya düşer tilki kapar. Tilkinin yemini alıp gittiğini gören karga şaşkındır. Tilki der ki “sesin çok kötüymüş ama yemeğinle açlığımı bastırdım “deyip gitmiş. Karga da onun arkasından baka kalmış.

Yukarıda saydığımız erdem, adil olmak, adalet, ahlak ve değerler insanın toplumsallaşması ile bir anlam kazandı. Toplumsallaşan insan evladı birlikte yaşamak için hem öğrenmek hem de öğretmek için yaşı kaç olursa olsun çaba göstermekte. Üretimde iş bölümü daha da artarken birbirine tahammül etmek, paylaşımda bulunmak ama bireysel çıkar ve menfaat gütmeden yapmak önemli.

Adaletli olmak, doğrunun, gerçeğin ve iyinin yaşamsal hakkı olduğunu, haklı ile haksızın arasındaki ayrımı bilen demektir. Yani “adil” olmak adaletli olup bu temelde kişi ve toplum açısından sağduyulu eşit, hak ve özgürlük temelinden sapmayan ve örnek olan demektir. Adaletli yani “güzel insanı temel alan”, hak yemediği gibi bunu yapanlara karşı durur. Toplum içinde herkesin düşüncesini alır, toplumun çıkarı için doğru ve gerçek olanı uygular. Ayrıca ekonomik ve politik temelde ayrımcılık ve sınıf farklılığı yaratılmasına da karşı çıkar.

Toplumsal yaşamda insanlar arası ilişki, bilgi, beceri, yetenek ve tecrübelerin aktarılması paylaşımla olur. Çıkar gözetmeden bildiklerimizi ihtiyacı olanla paylaşmak ve bizim ihtiyacımız olduğunda onların paylaşması ve yardımlaşması toplumsal dayanışma ve değer budur.

İnsan evladı yaşamda tek başına olmadığı, iletişime geçtiği, birlikte çalıştığı, bilgi ve tecrübelerini aldığı ve verdiği paylaştığı zaman toplumsal yaşam başlar. Başka insanları kendi çıkarı için çalıştıran, çıkarı ve kurulu düzenini silahlı güçle koruyup toplumda üstünlük ve ayrıcalık sağlayan yasa ve inanç ile bunu hakkıymış gibi gösteren kim olursa olsun adil olabilir mi? Dün olduğu gibi bugünde yaşamımızda “yakası kalkık omuzu kalabalık ve beli silahlı güçler” topluluğu kim için var? Düzeni korumak kargaşalığa engel olmak için mi var? Hangi düzeni kime karşı ve kimi koruyacak ve adil olacak mı?

Günümüzde hemen herkesin dilinde pelesenk olmuş ahlaklı ve liyakat kelimelerini duyuyoruz. Çalışmadan mal mülk nasıl elde edilir? Hem çalışmadı hem de büyük variyete sahip ise burada bir çelişki var. Dün ayaklarına giyeceği bir ayakkabısı olmayan hatta variyetim sırtımdaki yorgan ve parmağımdaki yüzük denilmişti. Kimileri de aileden geliyor demekte. Sormak gerek ailen bu variyete nasıl sahip oldu.

Arkadaşlarından bir fazla boyalı kalem ya da elma şekeri alacağım diyerek onları gammazlayan kim? Karpuzun ortası yiyerek kabuklarını arkadaşlarına bırakana ne denir? Ahlaklı olmak onu tekrar etmekle değil yaşamda çıkar gözetmeden, temel hak ve özgürlükleri koruyarak paylaşımcı olmaktır. Bugünlerde sırçalı köşklerde oturan kişiler aynaya bakmıyor. Aynaya bakmadığından çevresine kendisi gibi bir dönem evet efendim ve küçük dağları ben yarattım diyen arzı endam etmekte.

Adil, ahlak ve liyakatten bahsedip bunu yerine getirmeyen ihlal edenler gittikçe çoğalmakta.

Geçenlerde kime sorduysam bilemedi, size sorsam bilir misiniz? Adil ve liyakat sahibi hatta “ahlaklı” olmayana ne denir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi