Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Yurttaş ve Sosyal Yardım

İnsan evladı dünden bugüne hemen her zaman darda, müşkül ve imkânsız konumda kim varsa yanında olmuş ve ona destek sağlamıştır. Yazılı tarihin başlangıcından günümüze gelene kadar her toplum ya da topluluk kendi yaşamını idame edecek durumda olmayana destek verip yaşaması için olanak sağlamıştır. İnsan evladı şair babanın dediği gibi “yârin yanağından gayri” her şeyini paylaşmasını bilmiş.

Sahip olma, mülkiyet hırsı ve bencillik toplum içinde hâkim olma ve egemenlik ayrışmayı sınıfsallaşmayı getirdi. Birileri daha fazlaya sahip olması için birilerinin daha aza muhtaç olma sistemi alenen başladı. Egemenlik ve bu kurulu sistemin devamı için eskilerin tabiriyle seyfiye, kalemiye ve ilmiye adı altında devlet kurumu oluşturuldu.

Devlet bir kere defterine kaydettiğini unutmaz. İster dört ya da iki ayaklı ister yumurtasından, sütünden, tüyünden yününden ve derisinden ister bağ, bahçe, ağaçlık ve de sulak kenarı olsun devletin defterine yazılan yıllar geçse de unutulmaz. Devlet almasını bilir verirken hep cimridir.

İçinde ikame ettiğimiz devletin “3294 sayılı Kanun kapsamında sosyo ekonomik olarak dezavantajlı durumda olan muhtaç kişi ve hanelerin en temel ve zaruri ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyaçlarının giderilmesine ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesine yönelik yürütülen yardım” sosyal yardımdır, yasa bunu emreder. Kişinin gelir ve mülk varlığına bakılır. Ailenin toplam geliri asgari ücretin altında olması, çalışacak konumda olmaması temel ölçüt olarak belirlenmiştir.

Devletin yasa kapsamında belirlediğinin yanında belediye, vakıf ve dernekler belirli gün ve dönemlerde ihtiyaç sahiplerine bu yardımları ayni ya da nakit olarak vermekte. Her toplumda olduğu gibi yaşamımızı idame ettiğimiz bu topraklarda yaşayanlar yüz yıllardır ihtiyaç sahiplerine çeşitli biçimlerde yardım ve destek vererek paylaşım bölüşüm yapmıştır. Devlet varlığını arttırdıkça iktidara sahip olan egemen güçler topluma varlığını kabul eden etmeyen olarak bölerek sosyal yardım ve desteği kısmaya başlar. Yanında olanın içinden bir kısmını yakınında istihdam ederken diğerlerine yaşaması için destek ve yardım yapar. Egemenliğini kim kabul ediyorsa ona ve oraya yaşaması için yardım etmiştir.

Hâkim egemen güç bencillik, sahip olma ve mülkiyet hırsı kendisinin dışında kimseye yaşama hakkı vermemekte. Verdiklerinin de kendi hâkimiyeti ve egemenliğinin devamı ve mülkiyetini korumak için savaşacak ve ölecek sosyal yardım ve desteklerle beslediği sorgulama yapmayan körü körüne itaat eden toplum yarattı.

Günümüzde teknolojik tüm imkân ve olanaklar var olmasına rağmen topraklarını ekip biçemeyen, hayvanlarını besleyip büyütemeyen, yetersiz olsa da eğitim ve bedensel güçlere sahip olan bir toplum yaratıldı. Toplum ürettiğini satamaz, eğitim ve bilgisini aldığını yaşama geçiremez, emeğinin hakkını arayamaz yardım ve sadakaya muhtaç hale getirildi.

Çalışanlar, emekliler dahası yurttaş yüzyıl önce ülkeden kaçan ve saltanatına son verilen sultandan sonra kurulan devletin kurucu değerlerini mumla aramaya başladı. Ülkede herkes çalışıyor hem kendisine hem de ülkenin katma değerine değer katıyor. Bugün gelinen nokta ise ülke “parsel parsel satılıp” birilerinin maden sahası ile göçmenlerin toplanma kampı haline getirildi. Ülkenin en verimli bereketli toprakları sanayi ve beton yığını haline getirilip ormanlar yok edildi su havzaları işgal edildi.

Dünden bugüne yurttaşı toplumsal örgütlü mücadeleden koparan baskı yasakları, askeri faşist darbeler ve örgütlü toplumdan uzaklaşmak toplumsal yılgınlığı getirdi. Demokratik ve mesleki kitle kuruluşları/sendikalar birilerinin sıçrama tahtası olarak kullanıldığından kurulu sisteme karşı duruş sergilenmedi. Ücretlerin belirlenmesinde çalışanların sendikaları değil işveren ve onların belirlediği hükümetler karar verir hale geldi. Kamusal hizmetler özelleştirilip kar getiren kuruluşlar oldu. Yurttaşın haklarını gözeten yasalar uygulanmadığı gibi talep edenlere yargı ve kolluk güçleri destek olacağına zorluk çıkarıp adli soruşturma açılmakta. “Cumhuriyet Savcıları” toplumu ve mağduru koruyup kollamakla mükellef olduğunu unuttu.

Son günlerde toplum olarak yaşam kalitemiz asgari düzene indi. Asgari ücret ve açlık ücretinin üstünde olanlar kendini mutlu azınlık olarak görmekte. Çalışan ve emekliler geniş bir toplumsal kitle olmasına rağmen örgütlü yaşamdan uzaklar. 16 milyonu aşkın sosyal güvenlik primi ödeyen çalışanın 1/8 ‘i sendikalı. Emeklilerin yasal anlamda sendikal hakkı yok o bile verilmedi. İktidar yurttaşına yaşayabileceği kadar olan asgari ücret belirlerken aslında toplumu sosyal yardıma muhtaç hale getirdi. Bugünlerde seçim var ve adayların vereceği yardım ve vaatler havada uçuşmakta. İşte tam bu günlerde uzaya uydu gönderip ardından astronot gönderen ülkeler arasına girdik, acaba hangisi olduk ABD mi Suriye mi, Rusya mı Suudi Arabistan mı?

Yurttaşını sosyal yardıma muhtaç hale getiren çalışan ve emeklilerin maaşını açlık, yokluk ve asgari ücret sınırına sıkıştıran kim, iktidarda kim var?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi