Bir ah hikayesi

Ah! Sessiz bir çığlık misalidir. Yürekleri dağlayan, ömürleri derbeder eden bir sükût misali, gah bu alemden göçmek, gah yangın yerine dönen bir beddua, gah aşka düşmüş gönüllerin sığınağı, gah ebedi bir ömre intikal etmektir Ah…

İçinden çıkılması zor olan belalara gömülmenin hazırlığıdır ah. Uşşak makamından segâh makamına geçişin perdesi, Şen şakrak kahkahaları gözyaşlarıyla değiştiren, Kemale erdiren, huzur veren, serinleten bir rüzgar misalidir.

Ah… Mazlumun silahı, garibin yoldaşı, yalnızın sırdaşıdır. Yani kısacası; zulmeden şahsiyetlerin İlahi makama şikâyet edilişidir, Ah…


Ademoğlunun dilinden düşmeyen ah, şairlerin mısralarını bile renklendirip çeşit, çeşit manalarla konu edilmiştir. Ah ile padişah ve Ahir kelimeleri konuyu kısaca özetlemektedir aslında…

Ah hem ölüm, hem son, hem de birilerinin günahıdır. Ah, padişahın son, ahirin ilk hecesidir. Ah, dünyaya tamah edişin neticesi ve sona erişlerin başlangıcıdır, Heyhât! Ahir de O’dur, Evvel de O!

Süleyman da olsan gün gelecek ve elindeki tüm kudret ve güç yerle bir olacak, yele karışacak bundan kaçış mümkün mü?...

Rüzgâra, hayvanlara, cinlere hâkim olan Hz. Süleyman, Allah’ın verdiği pek çok güçle tabiata hükmedermiş. Süleyman’ın mührü pek tabii bu dünyada kudret sembolü varsayılmış, hatta ‘Mühür kimde ise Süleyman odur.’ sözü ile dillere destan olmuştur. Gel gör ki koca Süleyman tahtını, mührünü, kudretini, her bir şeyini bırakmış da göçmüştür, bu dünyadan.

Kaçışı olmayan bir sondur ah’lar içinde Ölmek…

İnsanoğlunun ömrü bir teslimiyet hikâyesidir, aynı zamanda. Teslim oluş ve teslim ediştir bu..

O hâlde padişahlığın, gücün ve kudretin ne hükmü vardır, bu alemde?

Bugünlük, bu dünyalık güç ve kudrete tamahkarlığın neticesi ziyan olmaktan başka bir şey değildir bence.

İnsanoğlu müptezel tavırlardan sakınıp liyakat, adalet, hamaset,ve nezaketli hallerin uygulayan bir Süleyman olamayacaksa, kibir ve hırstan vazgeçmeli derim ben.

Bir bakmışsınız bir mazlumun ahı erişiverir, tahtın orta yerine.

Ahlar semaya ulaşınca..

Büyük ozan Neşet Ertaş ne de güzel anlatmış ah’ve yalan dünyayı

Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın?
Ben de gülemedim; yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın?
Ömrümü boş yere çalan dünyada

Ah, yalan dünyada, yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada

Sen ağladın, canım, ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım, boşuna kandım
Rengi gözümde solan dünyada

Ah, yalan dünyada, yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada

VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi