Cesedi kaynatıp suyunu içenler

Anadolu'nun Türkleşmesinde önemli pay sahibi olan ve Haçlı ordularına karşı direnen Danişmentliler'in ikinci hükümdarı Melikgazi'nin katıldığı sayısız     savaşlarda görmediği eziyeti ölümünden sonra gördüğü anlaşıldı.
Mumyalandığı ya da tahnit edilfdiği için cesedi bozulmayan Melikgazi'nin evliya         olduğunu zannedenler cesedinden parçalar     kopararak kendilerine şifa aradı. Çocuğu     olmayanlar kısmet arayanlar ve hastalıklarına şifa bulmak isteyen Melikgazi'nin cesedini adeta talan etti. Kimisi cesetten aldığı dişi kaynatıp suyunu içti kimi saç telini kimisi de elini koparıp götürdü.
Sultan Melikgazi'nin ateşli hastalık         sonucu vefat ettikten sonra cesedinin mumyalanıp Kayseri'deki türbesine konulduğunu belirten Tarihçi Yazar Halit Erkiletlioğlu "1935'te eli koparılıp yurtdışına götürüldü. Mumyalanmış cesedi 1978'de türbeye mumla giren kişiler yüzünden kısmen yandı. Yanan kısım söndürülmek istenince         mumyadaki hasar daha da arttı" diyor.
Ne diyelim Allah akıl fikir versin.  Bunlar da Müslümansa eğer biz neyiz bilemedim.
***
11 Eylül’ü biz bildik, Amerikalılar öldü…
MİLLİ İstihbarat Teşkilatı Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür, "11 Eylül'den, 40 gün önceden haberim oldu. Biz CIA'ye söyledik, meslektaşlarla haber verdik, pek dikkate almadılar" dedi. Eymür, 'Deşifre' adını verdiği kitapta istihbaratın dikkate alınması durumunda binlerce kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının önlenebileceğini yazdı.
Kitabında verdiği bilgiyle ilgili DHA'ya konuşan Eymür, "11 Eylül'den 40 gün önce haberim oldu. Biz CIA'ya söyledik, meslektaşlarla haber verdik, pek dikkate almadılar. Bakalım şimdi belki o haber Amerika'da yansır mı ne olur. Olay olduktan sonra bana bu haberi getiren adamla nasıl görüşürüz diye telaşla sordular o zaman. Görüştüler, sonra biz görüştürdük. Kitapta daha ayrıntılar var".
Eymür istihbarat kaynağıyla ilgili ise "Uyuşturucu işi yapan bir Türk.  İsmini verdim ama sadece adını verdim. Zarar gelsin istemedim. Halen sağ mı bilmiyorum. Daha sonra görmedim hiç. 11 Eylül çok büyük bir şeydi.  Binlerce kişi öldü. Kulelerin yıkılması falan. Ben Amerika'daydım o zaman. Bir dizi film gibi seyrettik" dedi. 
***
Kendi ülkemizde sömürge olmak
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, CHP'li Sezgin Tanrıkulu'nun, soru önergesi üzerine 26 Şubat 2019 tarihi     itibarıyla en az bir ortağı Suriye uyruklu olan şirket sayısının, 15 bin 159 olduğunu söyledi.
Pekcan, "31 Mart 2019 tarihi itibarıyla ülkemizde geçerli çalışma izni         bulunan yabancı sayısı 96 bin 972         olup, bunlardan 31 bin 185'i Suriye         uyrukludur" dedi.
Konuyu değerlendiren Prof. Dr. Ümit Özdağ, "Önümüzdeki süreçte birçok Türk patron iflas ederek veya satarak Suriyelilerin hâkim olduğu sektörlerden         ayrılacak" diye bir mesaj yayınladı.
Prof. Dr. Pelin Gündeş de bu mesajı takipçileriyle paylaşırken, "Çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konu: Sermaye Türklerden yabancılara geçiyor. Sermaye el değiştirdikçe 20 yıl içinde bunun siyasette de yansımaları olacaktır. Türkler kendi ülkelerinde parya olamaz! Yöneticilerin, sermaye sahiplerinin Türk olmadığı bir Türkiye ayakta kalamaz." diye yazdı.
"Bugün yaşayan Türkler, gelmiş geçmiş bütün Türklerden daha uyanık olmak     zorundadır" derken işte bu kandırmacaya dikkat çekmeye çalışıyorum. Türkler         oyalandıklarını görmezse, tarihin ağır     tokadını yiyecek olmaları kaçınılmazdır.
***
Bugün hikaye, şiir, şarkı yok yazımızı kimin yazdığını bilmediğimiz  ama ortak değerlerimiz üzerine yazılmış çok güzel bir serzenişle noktalayalım istedim.
İnek Şaban mesela…
Neydi acaba mezhebi?
Alevi miydi Belgin Doruk, Sünni miydi Ayhan Işık?
Kürt kökenli miydi, yoksa Çerkez miydi Sadri Alışık?
Şakayla karışık sormuyorum bunları…
Kaçımız biliyordu veya doğrusu hiç merak eden olur muydu, Sami Hazinses'in Ermeni olduğunu?
Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, dört yapraklı yonca… İster türbanlı ol, ister çarşaflı, saçlarını örtmedikleri için sevmeyen var mıydı     onları?
Ömercik'e kahrolmayan Musevi, Ayşecik'e gözyaşı dökmeyen Rum var mıydı?
Hulusi Kentmen gibi dedesi olmasını kim istemezdi ki… Peki, hiç kimse düşündü mü bugüne kadar, Hulusi         Kentmen'in umreye gidip gitmediğini?
Bizans'ı haşat eden Cüneyt Arkın        yabancı düşmanı mıydı?
Hem Karaoğlan, hem Tarkan, yani Kartal Tibet neciydi?
Kaptan Ediz Hun, subay İzzet Günay, savcı Fikret Hakan, polis Ekrem Bora, şafak bekçisi pilot Göksel Arsoy, Jön Türkler'imiz… Osmanlı aleyhtarı mıydı?
Mirasını komple Mehmetçik Vakfı'na bırakan Zeki Müren, darbeci miydi?
Milli duygularımızı doruğa çıkaran     efsane film “Bir Millet Uyanıyor”un görüntü yönetmeni Kriton İlyadis, hangi milletin uyanışını anlattı o filmde, Japon milletinin mi?
Emel Sayın'la Tarık Akan'ın şarkılar söyleyerek el ele dolaşmasına sevinmeyen…
Bıraktık mezhebi kökeni filan, Adile Naşit'i Münir Özkul'u sevmeyen insan, insan mıdır?
Siyah beyaz ama, rengarenk değil         miydik?
Gençler, sorun büyüklerinize…
Şu veya bu ayrımı var mıydı mahallede?
Elbette farklı farklıydık ama, hepimiz değil miydik?
Birlikte üzülür birlikte sevinir, birlikte güler birlikte ağlamaz mıydık?
Lefter'e milli takım kaptanlığını mesela, Niko'ya ay yıldızlı formayı Lozan Antlaşması gereğince mi vermiştik?
Var mı o günleri özlemle iç çekerek     anmayan?
VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi