Demirin tuncuna insanın...

“O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler” Halbuki, büyük usta Yaşar Kemal cümleyi şöyle devam ettiriyordu:
“Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!”
Gün geçmiyor ki farklı bir sapıklık haberlerimize manşet olmasın. Yıllarca bitli bir ahlak battaniyesi altında süregiden fantazilerimizin kokusu artık bütün mahalleyi sardı!
Ortalık nefsine yenik düşenlerden geçilmiyor. Sözde ahlak bekçileri de “ne giymişler”le, “kimlerdenmiş”lerle, “acaba ne yapmış”larla, “bir kereden bir şey olmaz”larla sapıklığa yandaş oluveriyor.
Saldırı yelpazesi kadınlarla sınırlı değil.
Din kursundaki çocuk, mahallede kartopu oynayan adam, hakkını arayan emekçi, kimilerine göre evlenme yaşına gelmiş kız çocuğu, çayırda dolaşan köpek, dükkandaki damacana, mağazadaki cansız manken…
Şiddet ve sapıklık yelpazemiz hızla genişlerken bu kadar kötülüğün nasıl olup da bizi ele geçirdiğine şaşırıp durmakla meşgulüz.
Biz   kendilerini iyi olarak tanımlayan şaşkın insanlar — karnımız tok (!) sırtımız pek, tüm bu olan bitendeki sorumluluğumuzu unutup, çekirdek çitleyerek TV izler modda takılmaya devam ediyoruz.
Düşünce tembelliğimiz sosyal bir bunamaya neden oluyor.
Bunaklar, çok çok eskiyi iyi hatırlar ve pırıl pırıl bir nostalji içinde yaşarlar. Halbuki burunlarının dibinde olan bitenden bihaberdirler.
“Şimdi”yi hatırlamazlar!
Sürekli, eski şöyleydi böyleydi diye konuşup dururlar da, ellerinden kayıp giden gerçeğin farkına bile varmazlar.
Gerçeğimiz elimizden kayıp gidiyor.
Eskinin dürüst, namuslu, düşküne el veren, komşusunu gözeten, namahreme göz değdirmeyen, terazide hile yapmayan, büyüğe saygılı, küçüğe sevgi dolu, vatansever, nazik insanlarını ah-vah içinde hatırlayıp     dururken, biz neden böyle olmayı tercih     etmiyoruz?
Toplumumuz içinde çoğalıp duran psikopatlar yığınına neden göz yumduğumuzun bir açıklaması yok.
Köpeğe tecavüz eden ihtiyarı yuhalarken, mahalledeki aç sokak hayvanlarına neden zulmettiğimizin açıklaması yok.
İş aramaya yönelik bir sosyal medya sitesindeki kadınları neden taciz ettiğimizin bir açıklaması yok.
Paylaşımların altına neden ana-avrat küfrettiğimizin bir açıklaması yok.
Sapıkça düşüncelerini saklamayan, işyerinde, okulda, devlet dairesinde, siyasi arenada, akla gelebilecek her ortamda dile getirenlere “dur bakalım” diyecek cesaretimiz yok.
Toplu taşımada yaşlıları, engellileri, yardıma ihtiyacı olabilecekleri görecek gözümüz yok.
Toplumda ötekileştirilenlerin, hakkı yenenlerin, saldırıya uğrayanların çığlığını duyacak kulağımız yok.
Ama şarlatanları alkışlayacak ellerimiz, pohpohlayacak dillerimiz var!
O iyi insanlar güzel atlara binip falan bir yere gitmediler.
O iyi insanlar bizlerdik.    
Fakat biz dönüştük.

Basiretsiz  şeylere , hatta daha beteri ,
 iğrençliğe göz yumacak kadar tuhaf şeylere dönüştük.
O zaman, lamı cimi yok. Birileri atlara tecavüz ededursun, biz beynimiz nostaljiyle kilitlenmiş halde   kulağımıza fısıldananlarla idare etmeye devam edelim.
VESSELAM…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi