Güneş düştü denize

Değişmeyen tek şey “değişim” ise, Yenilgiler içinden çıkacak, Bir gün mutlaka yengi
Zafer türkülerinin eşliğinde
Şafak sökecek,
Tanyeri ağardığında
Tavında vurmak gerek 
Demire örsü
Tohum,
Toprak ve nem barıştığında
Yeşermeye durur
Üzerindeki sert kuru kabuğu çatlatarak
Dün bir kargo geldi kanala. İçinde 10 adet şiir kitabı.
Kitabın birini de adıma imzalayıp göndermiş Armağan Barışgül.
Kitaptaki şiirler genelde 12 Eylülün hemen sonrasında yazılmış, duygu yüklü şiirler.
Bu kitabı okurken 12 Eylül yıllarına götürdü beni duygularım.
Adana’da öğretmenlik yaptığım yıllar. TÖB-DER yönetim kurulunda görev yaptığım günlerde Adana’ya 20 km uzaklıkta Geçitli köyünde öğretmenim. Lokman Hekim’in ölümsüzlük iksirini aradığı meşhur Misis köprüsünün öte yanı da yeni adıyla Yakapınar. Branş öğretmeni olmadığı için buradaki ortaokulda Beden Eğitimi derslerine giriyorum.
Doğu ve Güneydoğu illerinden hayli göç almış bu beldede bir dolu Kürt çocuğu var ve okulda tüm çocuklardan farklı, yaşı ve fiziği arkadaşlarından büyük Malatya’dan kaçıp gelmiş bir çocuk. Daha doğrusu çocuk ruhlu bir delikanlı, Adı Abuzer.
Ailesi okula göndermediği için bir cesaret kaçıp buralara kadar gelmiş, bir çiftlikte hem çalışıp, hem okula devam eden Abuzer’in kulakları ağır işitiyor, iletişim kurmakta zorlanıyor.
Bu yalnız, bu çaresiz, bu ürkek çocuk bir gün teneffüste yanıma gelip, benden okumak için kitap istedi. O günden sonra her fırsatta yanıma gelip konuşmaya çalışan, bilgiye aç, öğrenme sevdalısı Abuzer’e kitap yetiştiremez olmuştum. Benden felsefi kitaplar istemeye başladığında Harun Karadeniz’in kitapları benzeri, yaşına ve eğitimine uygun kitaplar getiriyordum.
Yine bir gün okulda yanıma gelip “hocam bana Felsefenin Temel İlkeleri’ni getirebilir misiniz” demez mi! Ne kadar, henüz erken olduğunu söylesem de çok ısrar etti ve 15 yaşında bir genç olarak felsefeyle tanışmış oldu. 
Abuzer ortaokulu bitirince ona Adana’da iş bulduk, bir yandan çalışıyor bir yandan da Akşam Ticaret Lisesine devam ediyordu. Müthiş inançlı, dürüst, çalışkan biriydi. Bir yandan da kulağını tedavi ettirmeye çalıştığımız Abuzer artık siyasi çalışmalara da katılan bir genç olmuştu.
Benim Abuzer’le ilişkim gözaltına alınıp sonra cezaevine girene kadar aralıksız sürdü.
Bir gün Abuzer’i çok katlı mağazalardan birine götürüp taksitle üzerine elbise almıştık. Ardından da benim sıkıntılı mahpusluk günleri. 
Daha sonra öğrendim ki, Abuzer de zor günler geçirmiş. Simit satmış, ayakkabı boyacılığı, garsonluk yapmış ama gururunu satmamış. En önemlisi de bana mahcup olmamak için o kadar sıkıntı içinde o mağazanın taksitlerini eksiksiz ödemiş.
Malatya cezaevinden tahliye olduktan sonra uzunca bir zaman haber alamadığım Abuzer bu arada ismini de değiştirmiş, önce Malatya’ya, ardından Trakya’ya gitmiş.
Bu arada siyasi düşüncelerinden ödün vermeden politik mücadelesini sürdüren benim inançlı, dürüst, çalışkan öğrencim Abuzer, Armağan Barışgül adıyla ne güzel işler yapmış.
O şimdi eşiyle birlikte bir fabrikada işçi,     üç tane güzel çocuğu var.
O dönem şiirlerini bir kitapta toplamış,     bir tane de bana imzalayıp göndermiş.
Güneş düştü denize!
Yeniden doğacak denizden
Bir daha kopacak kızıl kıyamet
Nasırlı ellerinden yeni hayat fışkıracak
Sevgili Armağan, tüm yokluklara, yoksunluklara, baskılara karşın dirençli kişilğin, onurlu duruşun ve yılmaz savaşçılığınla     dimdik ayakta durdun. 
İyi ki sana rastlamışım, iyi ki senin öğretmenin olmuşum.
O kadar azaldı ki senin gibi inançlı insanlar.
Gözlerinden öpüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi