Her şeyin başı sabır

Hayatın bizlere getirdiği acı, keder, yokluk, yoksulluk, felaket, ölüm, katliam, soykırım, zorbalık ve zalimler karşısında metanetini bozmadan, cesaretini yitirmeden, hiç bir şekilde ezilmişlik ve yılgınlık göstermeden, bağırmadan, çağırmadan, ağlamadan, dövünmeden dimdik ayakta durmak, gelen her türlü belaları sessizce hazmetmek midir “sabır...”
Yoksa direnmenin, inadına savaşmanın sessiz bekleyişi midir?    
Aklımda deli sorular….    
Sabretmek neydi?
Nasıl sabretmeliydi insan? 
Ne bekliyor olabilirdi insanı sabrın sonunda?
Her sabrın sonunda selamet var mıydı? 
Sabretmek acizlikmiydi?
Sabır, güçsüzlüğün yumuşatılmış adı olabilir miydi?
 “Sabır kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır” diyor Şeyh Edebali.
Sabredecez diye  her türlü acıya, her kepazeliğe, bütün haksızlıklara tahammül etmemiz mi gerekiyordu?
Yerinde ve zamanında sabretmeyi nasıl öğrenebilirdik?. 
İş işten geçtikten, fırsatlar kaçtıktan sonra sabretmek, tahammül göstermek her şeye boyun bükmek, gerekli gereksiz her şeye rıza göstermek ne kadar doğru olabilirdi ki? 
Sabır ve tahammül birbirine çok benzer kavramlar ama aslında arasında kocaman farklar var.
Nelere sabrediyoruz?
Nelere tahammül ediyoruz?
Sabrettiğinizde ne hissediyorsunuz?
Tahammül ettiğinizde ne hissediyorsunuz?
Sabır benim için koyduğum hedefe ulaşırken karşıma çıkan zorluklar, sıkıntılar, moral bozukluklarına rağmen gösterdiğim çaba. Bekleme süreci. Ancak beklerken hedefe ulaşacağım noktaya olan inancın asla azalmaması.
Tahammül ise bambaşka bir şey. Kendimi kötü hissettiren bir his. Birini/birşeyi kaybetmekten korktuğum için bir boyun eğiş. Rahatımı bozmak istemediğim için bir kabulleniş. Tahammül bir yük. Sürekli diken üstünde olma hali. Tahammülde de bir hedef var ama sanki içten içe onu hak etmediğimi düşünme durumu da var. "Hak etmediğim için bu duruma tahammül ediyorum" düşüncesi var.
Tahammül insanı aşağı çekiyor. Sabır ise güçlendiriyor.
Tahammül ettiklerin senden götürüyor.
Sabrettiklerin seni gaza getiriyor.
Sabretmek çözüm odaklıdır.
Tahammül etmek ise kadercilik.
"Benim kaderim bu" düşüncesi tahammüldür, sabır değil.
Sabrettiğinizde seçim sizdedir.
Tahammül ettiğinizde ise boyun eğen tarafsınızdır.
Bu ayrım üzerine bir düşünün derim.
Nelere sabrediyorsunuz?
Nelere tahammül ediyorsunuz?
Sabretmeyi İstiridyeden öğrenmek lazım diye düşünüyorm…
Bir istiridye kum la buluştuğunda başlar incinin hikayesi…
Kum tanesi  girmiştir bir kere içeriye ve oturmuştur istiridyenin yüreğine. Olan olmuştur, nedensiz, zamansız, gereksiz ... gibi gözükse de! Başlar istiridye sarıp sarmalamaya onu tek gücüyle, onun olan, ondan olan yegane güçle; muhteşem parıltılı sedefiyle!
Katman katman donatır onu ve sen gördüğünde hayranlıkla bakarsın inciye; taş değişmiştir ve dönüşmüştür istiridyenin yüreğinde, olmuştur parıldayan bir inci işte, istiridyenin gücüyle.
Şimdi sen de, hayatın incilerle bezensin istiyorsan, başla yüreğinden işe! Yüreğine oturmuş tüm taşları dönüştür birer inciye...Bunu yapacak gücün var, yaradılışından gelen sonsuz ve sınırsız sevginin gücüyle.
Vesselam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi