Hikayelerin hikayesi

Gözüme bir haber ilişti. Haberde “Pera Müzesi, figüratif sanatı yeniden tanımlayan benzersiz bir sanatçının eserlerine ev sahipliği yapıyor. Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi adlı sergi, Rego’nun resmini ilk kez, bu denli kapsamlı biçimde İstanbullu sanatseverlerle tanıştırıyor.” ifadeleri dikkatimi çekti. 2022 haziran ayında 87 yaşında yaşamını yitiren Rego, sanatının tüm evrelerini temsil eden eserlerini son olarak Tate Britain’da düzenlenen retrospektifte sergiledi. Portekiz’de doğan, Londra’da sanat öğrenimi gören, adını Avrupa’nın en büyük sanatçıları arasına yazdıran Paula Rego’nun işleri bu yılki Venedik Bienali’nde de yer aldı.

Paula Rego’nun eserleri, Tate Britain retrospektifi ve Venedik Bienali’nin hemen ardından bu kez İstanbul’a, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’ne konuk oluyor. Paula Rego: Hikâyelerin Hikâyesi başlıklı sergide, masumiyet ve deneyimi bir arada sunan, derin anlamlar ve anlatıların gizlendiği resimler, izleyiciyi büyülü bir alana davet ediyor. Küratörlüğünü Alistair Hicks’in üstlendiği sergide, sanatçının yağlıboya, pastel, karakalem ve akrilik resimleri ile yerleştirmeleri yer alıyor. Rego’nun hem kişisel hem de toplumsal mücadeleyi odağına alan 1960’lı yıllara ait erken dönem işlerini, 1990’larda ürettiği tek figürlerden oluşan, güçlü anlatımlara sahip büyük boy resimlerini ve 2000 yılından sonra ürettiği katmanlı sahnelerden oluşan çalışmalarını bir araya getiren sergi, 30 Nisan 2023’e dek sürecek.


Haberde verilen bilgiye göre; “Serginin adı, Lizbon’un bir ucunda bulunan, Rego’nun eserlerini barındıran Cascais’deki müzenin adından ilham alıyor: “Hikâyeler Evi”. Serginin küratörü Alistair Hicks, “Rego’nun kendisi de küçük bir hikâyeler evidir” diyor ve ekliyor: “Rego’nun hikâyesi erkeklerin yönettiği faşist bir devlette doğan bir kız çocuğuyla başlar. Genç bir kadın olarak Britanya’nın en kibirli ve geleneksel sanat okulunda eğitim görmüştür. Erken yaşta otoriteyi ve onu kendi dünyasının himayesinde altüst etmenin hazzını öğrenmiştir.” Olağanüstü hayal gücüne sahip, kadınların temsil edilme biçiminde devrim yaratan ve doğrularından ödün vermeyen Portekizli sanatçı Paula Rego, eserlerinin çoğunda kişisel doğasını, kök saldığı sosyopolitik bağlamı, baskı, otorite ve kurumsal şiddet gibi temaları öne çıkarıyor.”

Yine aynı haberde; “Paula Rego doğduğunda Portekiz’i diktatör Salazar yönetiyordu. Yaşamının 35 yılı boyunca bu durum değişmedi ve Cumhuriyetçi olan ailesinin ve Rego’nun yaşamını önemli ölçüde etkiledi. Rego söyleşilerinden birinde, “En sevdiğim temalar güç oyunları ve hiyerarşiler” diyor: “Hep kafalarındakini altüst etmek, kurulu düzeni bozmak, kahramanları ve budalaları değiştirmek istiyorum. Eğer hikâye ‘verilmişse’ kendi deneyimime uygun hale getirmek ve şoke edici olmak için onu değiştiriyorum. Hikâyeleri sevmekle beraber onların altını oymak istiyorum, tıpkı sevdiğiniz insana zarar verme isteği gibi.” Alistair Hicks, Rego’nun sanatın ana aksına hikâyeleri yeniden dahil etmesinin önemine dikkat çekiyor ve bunu “önemli bir feminist katkı” olarak yorumluyor: “1952 yılında Slade’deki en genç öğrenciyken, Rego’ya yalnızca öğretim kurallarına göre kesinlikle yasak olan hikâyeleri resmetme izni verilmişti, zira hocaları onun ‘şapşal bir genç kız’ olduğunu, ciddi işleri erkek öğrencilerin yapacaklarını düşünüyorlardı.” Bu anlayış, kadın sanatçılara ve genel olarak kadınlara karşı önyargının bir yansımasıydı. Erken çağ kültürlerinin çoğunda kadınlar hikâyenin koruyucusuydu.” bilgisi veriliyor.

Not:
Pera Müzesi Salı’dan Cumartesi’ye 10.00-19.00, Pazar günleri 12.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir. Cuma günleri “Uzun Cuma” kapsamında 18.00-22.00 arası tüm ziyaretçiler, Çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba” kapsamında tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebiliyor.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaan Dalhan Arşivi