Ziya Şakir Yılmaz

Ziya Şakir Yılmaz

İnsanların motive olmalarını nasıl sağlarsınız?

Motivasyonum çabuk düşüyor”
“Motivasyonumu sürekli kılamıyorum”
“Kendimi nasıl motive edebilirim?’

 

Müşterilerim ve danışanlarımdan sık duyduğum sorulardan biri motivasyonla ilgilidir. Kim bilir belki bu satırları okuyan siz de benzer halleri yaşamakta ya da ekibinizde, ailenizde, yakın çevrenizde böyle söyleyen kimselere rastlamaktasınızdır.

Söylemleriyle eylemleri birbirini tutmayan, her seferinde büyük kararlar verip, yerinde sayan hatta sayıklayan, heyecandan uzak, pozitif duyguları körelmiş; hiçbir şeye dair ilgi duymayan, duyamayan yaşam enerjilerini yitirmiş insanları nasıl motive edebiliriz?


Bu denli sorular zincirinin sonunda “Kim uğraşacak?” dediğinizi duyar gibiyim. Aslında tam olarak da doğru yanıtı vermektesiniz. Çünkü böylesi negatif kişilerin iyiliği için bir şeyler yapmayı istemek, onların üzerine titremek kendimize yük almaktan başka bir şey değildir?

Ben sadece hayata karanlık bakanları değil, aynı zamanda aydınlık bakanları da motive etmiyorum.

Neden derseniz?

İç motivasyon
ve dış motivasyon

Motivasyon ikiye ayrılır; İç motivasyon ve Dış Motivasyon.


Dış motivasyon, kendini amacı doğrultusunda odaklayamayan, isteme halinden aksiyona geçemeyen kimselerin; karar, plan ve uygulamadan oluşan başarı üçgeninin yol haritalarını başkalarının çizdiği, nasıl ve ne şekilde yol alacağını başkalarının söylediği, ne zaman, nerede ve nasıl davranacağını başkalarının ifade ettiği pasif eylem halidir. Dış motivasyonda kişi, edilgen bir öznedir.

Başka bir alandan
örneklendirelim…

Üç günlüğüne araba kiraladığımızı varsayalım. Kira bir emanettir, hiçbir zaman sahiplik hissi vermemektedir. Elimizde üç günün sonunda iade edeceğimize dair bir sözleşmemiz var. Bu da izin günü bittiğinde yeniden kiralamamız anlamına gelmektedir.
Dışarıdan gelen motivasyon da böyledir; etkisi en fazla 72 saat sürmektedir.
Vakit dolduğunda odağımız tükenmiş, yol haritamız silinmiş, hedef görünmez hale gelmektedir. Yeniden yola koyulmak; evet, ben bu işte varım! ben başarırım! diyebilmek için bizi ayağa kaldıracak, yüzümüzü gülümsetecek, sırtımızı sıvazlayacak birilerine hatta olaylara ihtiyacımız olacaktır. Düşünün! Her 72 saatte bir böyle bir ihtiyacın arayışında olmak, insanı dışa bağlı değil, bağımlı kılmaktadır.


Bunu da sigara içen biri üzerinden örneklendirerek pekiştirelim…

İnsanların da baskısıyla sigarayı bırakma kararı veren bir karakterimiz olsun. On beş yıldır içiyor fakat son yıllarda bu alışkanlığından dolayı memnuniyetsizliğini defalarca kendi içinde de dile getiriyor.
Pazartesi sabahı iş yerine gidiyor… Arkadaşlarından bazıları sohbet sırasında sigara içiyor, kendisine de uzatıyorlar ama karakterimiz kendinden pek ala emin, “Ben bıraktım” diye ikramı geri çeviriyor. Çünkü o an motivasyonunun %100 zirvesinde. İlk sınavını başarıyla geçiyor.

İşe başlıyor, birkaç saat geçiyor. O sıra odasına bir hışımla patronu giriyor. Patron; bir gece önce eşi ile tartışmış, belki de artık boşanmanın vakti geldi diye işlerinin haricinde bambaşka şeyleri de zihninde barındırırken içinde biriken stresi atması için sigarayı henüz bırakmış karakterimiz biçilmiş kaftan gibi görünüyor. Bir fındık kabuğunun içini doldurmayacak denli basit bir konu üzerinden fırçasını çekiyor ve kapıyı vurup çıkıyor odasından.

On dakika önce ilk sınavını en yüksek puanla geçen karakterimiz bir sınava daha tabi oluyor. Alışkanlıktan olsa gerek elleri, gözleri çekmelerin birinde kalmış sigarasına doğru gidiyor ama bir dakika! ‘Ben sigarayı bırakmıştım, içmeyeceğim’ diyor. Bu sınavı da geçiyor fakat motivasyonunda gözle görülür bir azalma da gerçekleşerek %80’e düşüyor.
Öğlen yemeğine çıkıyor. Morali sabah işe başladığı gibi değil; patronla yaşadığı tatsız olay hâlâ aklından çıkmıyor. İştahı pek yok, bir sigara içsem mi düşüncesi ince bir rüzgâr gibi esip geçiyor… Ana yemek yerine hafif şeyler atıştırırken arkadaşlarının ‘Bir Türk kahvesi içelim’ teklifine sıcak karşılıyor. Alışkanlık bu ya hemen herkesin elinde bir sigara! Onlara göre kahvenin yanında tadı bir başka… Karakterimiz sigarayı henüz bıraktığı için arkadaşları arasında esprilere konu olmaya başlıyor aynı zamanda. Fakat o bu sınavı da başarıyla geçerken hem can sıkıntısı hem alışagelmiş sohbetlerin tadını alamayışı hem de bütün bir öğle tatilinde bazen dozu fazla kaçan esprilere konu oluşu direncini içten içe biraz daha kırıyor, motivasyonu yirmi sayı daha düşerek %60’a iniyor.

Benzer benzeri çeker yasasıyla öğleden sonrasına da canını sıkan bazı gelişmelere, ters giden işlere de tanıklık ediyor; her saniye düşen pozitif enerjisi, yerini her saniye biraz daha artan can sıkıntısına bırakıyor. Bu ruh hali onun, yol üstündeki marketten bir paket sigara alma düşüncesini cazip hale dönüştürürken motivasyonu da %40’a iniyor.
Akşamüstü evine gittiğinde, yüzüne yansıyan sıkılmayı gören eşi ona destek vermek için yanaştığında ‘Bir şeyim yok, her şey yolunda’ diyerek ilgiyi geri çevirmesi bir tartışmanın da kıvılcımı oluyor. Oysa sabah ne güzel de başlamıştı. İş yerine adım attığında, verdiği kararı arkadaşlarıyla paylaştığında, patronun ona bağırıp çağırmasına karşın yine de sigaraya uzanmayışında ne kadar güçlü durmaktaydı. Motivasyonu %20’ye indiğinde kolay olanı seçiyor ve eşinin sigarasından bir tane alıp yakıyor…

Sevgili okur, birçok insan benzer örnekleri sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapma, yabancı dil öğrenme ya da farklı alanlarda tekrar tekrar yaşıyor.


Dış motivasyonun

ömrü 72 saat!


Bundan dolayıdır ki kimseyi motive etmemenizi tavsiye ederim. Geçici motivasyonlar sabun köpüğü gibi kısacık bir süre içinde patlayacaktır. İnsanları sahip olmadığı değerler üzerinden isteklendirmenin bir anlamı yoktur.

Çözüm nedir diye soracak olursanız, insanlara kendi iç motivasyon kaynaklarını bulmalarını sağlamalıyız, derim. Bir kimsenin motive olabilmesi için kendi değerlerini keşfetmelerine, görmelerine, karar verip, hangi yoldan neden ve nasıl ilerlemelerine dair tüm yanıtları yine kendi içlerinden çıkmalarını sağlayacak hamlelerde bulunmalıyız.
Bunun temeli de doğru soru sorma ve dinleme sanatına dayanmaktadır.
(Dinlemenin önemi ile ilgili “Anlaşılmak Lükstür” isimli köşe yazımı okumanızı tavsiye ederim).

Genellikle bizim değer verdiğimiz her ne varsa başkalarının da bu değerlere sahip olmaları gerektiği yanılgısına düşüyor, onların da aynı değerlerlerle motive olacaklarını sanıyoruz. Evet, bu sadece bir sanı. Dışarıdan böyle görünmese de herkesin içindeki hikâye de, hikâyede aldığı rol de farklı işlemekte.
Bazıları parayla motive olurken, bazıları takdir görmek, iyilik yapmak, insanların hayatına dokunmak motivasyon temellerini oluşturmaktadır.
Kimini kariyer, rütbe; kimini alkış, kimini rekabet duygusu ya da hediye alma hissi motive eder. Bu her insan için farklıdır. Bundan dolayıdır ki bir kimseyi motive etmek demek her üç günde bir kapımızın çalınması demektir. Bir ekibi böyle yönettiğimizi ve sayının da her gün arttığını varsaydığımızda bu durum kısa bir zaman içinde neredeyse üç saatte bir kapımızın çalınması anlamına gelecektir!
Ancak onların kendi değerleri üzerinden motive olmalarına destek vermek, kendilerini keşfedecek yepyeni anlamların varlığını göstermek ve bu anlamların onların dünyasında bir değer taşıdığının bilincine eriştirmek, yine kapınızın çalınması demek olacak ki bu defa kapıdan çıkan ses bir ezgiye dönüşecek. Evet, bir insanı kendi değerini keşfedebileceği bilince erişmesini sağlamak, kendi değerlerinin farkına varmasında önemli bir dokunuşta bulunmak, biz bu dünyadan ayrıldığımızda dahi her üç saatte bir onların hayır dualarıyla kapımızın çalınması anlamına dönüşecektir.

 



16 psikolojik ihtiyaç

Avrupa ve Amerika’da 80.000'den fazla kişi üzerinde yapılan ve yirmi yıldan fazla süren bir araştırmada insan doğasında derinden kök salmış 16 psikolojik ihtiyaç tespit edildi. Bunlar onaylanma, merak, yemek yemek, aile, onur, idealizm, bağımsızlık, düzen, fiziksel aktivite, güç, romantizm, tasarruf, sosyal temas, statü, huzur ve intikamdır.

Prof. Dr. Steven Reiss bu araştırma sonucuna göre insanların kendi değerlerini ortaya koyduklarında, bu değerleri hayata geçirdiklerinde motive olduklarını tespit ettiklerini belirtmiş ve şu tavsiyede bulunmuştur; “Sevdiğiniz birini, bir öğrenciyi veya bir çalışanı motive etmek istiyorsanız, o kişinin neye önem verdiğine odaklanmak en akıllıca yaklaşımdır.”
Bu da o kişinin motivasyon profilini anlamak ile mümkündür.


yükseliş

İşe anlam katmak
 

Özgür Bolat’ın bir makalesinde okuduğum çarpıcı bir araştırmayı paylaşmak istiyorum.

Pennsylvania Üniversitesi'nden Prof. Adam Grant 2008 yılında üniversitenin çağrı merkezinde işten ayrılma oranının %400 fark ediyor ve bunun üzerine yoğunlaşmaya başlıyor.

Çağrı merkezindeki tele pazarlamacılar, üniversiteye bağış toplanması için mezunları aramakla görevlendiriliyor. Bu bağışlarla da üniversite öğrencilerine burs veriliyor. Prof. Grant çalışanlarla konuşunca fark ediyor ki; onların çoğu işlerini sadece mekanik arama yapmak olarak görüyor. Vizyonun ve yarattıkları değerin farkında değiller.

Grant, yaptıkları işin değerini onlara göstermek için basit bir yol seçiyor. Tele pazarlamacıları öğrencilerle buluşturuyor. Bu buluşma ne kadar sürüyor biliyor musunuz? Sadece on dakika. Bu kısacık sürede üniversiteden burs alan öğrenciler yaşadıkları zorlukları ve burs alamazlarsa okuyamayacaklarını anlatıyor. Görüşmenin ardından pazarlamacıların yaptığı iş kendiliğinden bir anlam kazanıyor. Eğer mezunlar aramaz ve bağış toplanmazsa üniversite, başarılı ama bursa ihtiyacı olan öğrencilere burs veremeyecek dolayısıyla öğrenciler de okuyamayacaktır. Çalışanlar, bu farkındalıkla işlerinin başına dönüyor.


Grant, bir ay sonra sonuçlara bakınca gözlerine inanamıyor; %171 daha fazla bağış toplanmış. Neden derseniz… Çünkü yapılan işe bir anlam katıldı. Ve bu anlamın çalışanlarca hissedilmesi sağlandı. Ne bir zorlama, ne bir ikna ne de başka türlü bir uğraşma var burada. Prof. Grant, çalışanları bir değerle buluşturdu yalnızca. Söz konusu arama bir değere dönüşerek yüce bir vizyona hizmet eder hale erişti. Her bir aramanın insanların hayatlarına dokunduğunun bilinci, çalışanları daha verimli yapmakla kalmadı, aynı zamanda işlerini de gönülden sevmelerini sağladı.

 

İNSANLARIN İÇİNE BAKIN

“İnsana olanlar değil, o insanın içinde olanlar önemlidir.’
Louis Mann

NASA’da çalışan bir temizlikçi ile ilgili şöyle bir anekdot paylaşılır…
ABD’nin eski Başkanlarından John F. Kennedy, orada bulunan bir temizlik işçisine görevinin ne olduğu sorar. Temizlikçi hiç düşünmeden yanıt verir;
Aya insan göndermeye yardım ediyorum.


Bu iki örnek bize görevimiz ne olursa olsun değerlerimizin, vizyonumuzun ve yaptığımız işin bir parçası olduğunu bilmenin bizi nasıl motive ettiğinin çarpıcı ispatlarını gösteriyor.

O zaman bir insanın motive olabilmesi ve bunu sürekli kılabilmesi için ana ihtiyacını, değerlerini ve kendi anlam arayışına bulduğu cevap oldukça önemlidir.

Para, hediye, ödül v.b. dış motivasyonlar insanları kısa süreliğine harekete geçirirler fakat kalıcı bir tesir oluşturamazlar. Oysa yaptığı işte anlam bulan, kendini mutlu ve değerli hisseden kişiler artık iç motivasyona sahiptirler ve dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymazlar.

Sizde insanların içine bakın ve oradaki motivasyonlarını bulmaları için kendi ilhamlarına destek olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Şakir Yılmaz Arşivi