İstanbul sözleşmesinden kimler rahatsız oluyor?

Avrupa Konseyinin “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” İstanbul’da imzalandığı için uluslararası alanda “İstanbul Sözleşmesi” olarak biliniyor.

Bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olan Türkiye, ilk yıllarda sözleşmenin uygulanmasına yönelik olumlu adımlar atsa da, kimi yasal mevzuat değişiklikleri yapsa da son günlerde bu sözleşmeden rahatsız olan kimi kesimlerin baskısıyla sözleşmeyi iptal etme eğiliminde.

Sözleşme, uluslararası hukukta kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve pozitif ayrımcılık konularında kadınların lehinde kimi yaptırımlar öngörüyor.

Batıya özenen ama doğudan kopamayan arabesk bir toplum olarak ülkemizde, kadın ve çocuklara yönelik cinsel istismar, baskı, şiddet ve cinayetlerin her geçen gün daha da arttığını hepimiz biliyoruz.

Üstelik de son bir yılda öldürülen 474 kadının 134 ü eşleri, 25 i eski eşleri, 51 i sevgilileri tarafından öldürülmüş.

2014 yılında 10 ülkenin onayıyla yürürlüğe giren, Mart 2019 itibariyle de 33 devlet ve Avrupa Birliği tarafından onaylanan İstanbul Sözleşmesi ne öngörüyor?

Taraf Devletlerden beklenen öncelikli olarak kadınları her türlü şiddete karşı korumak, kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; şiddet mağduruna ve failine karşı destek politikaları oluşturmak

Sözleşmeye göre taraf devletlerin şiddetle mücadele etmek için yeterli düzeyde mali kaynak ve insan kaynağı tahsis etmesi gerekiyor.

Kuşkusuz bu sözleşmenin hayata geçirilmesi ve tüm birimlerde uygulanması konusunda kadın örgütlerinin ısrarlı ve inatçı çabalarının rolü çok büyüktür.

En temel insan hakkı olarak görülmesi gereken bu masumane taleplerden kimler, niye rahatsız olur?

Kadını bir meta olarak gören, eve kapatmak, üretim ve sosyal yaşamdan koparmak isteyen gerici güçler, son günlerde iktidar üzerinde baskı uygulayarak bu sözleşmenin iptalini istiyorlar.

İstanbul sözleşmesi iptal edilsin ki, onlar kadınlara yönelik aşağılayıcı, yok sayan tavırlarını sürdürsünler, istedikleri zaman kadına yönelik ve aile içi şiddet uygulamaya devam etsinler, çocuk yaşta kızları evliliğe zorlasınlar.

Bu da yetmedi, bu sözleşme nedeniyle yapamadıkları her türlü sapkınlıklarını, baskılarını kadınlar ve çocuklar üzerinde uygulasınlar.

Gün geçmiyor ki, medyada bir kadın cinayeti, taciz ve tecavüz haberi yer almasın.

Gün geçmiyor ki, aile içi şiddet nedeniyle kadınlar öldürülmesin, onuruna yediremediği için canına kıymasın.

Bu durumdan ya erkek egemen sistemin savunucusu gerici çevreler ya da kadının emeğinden, bedeninden yararlanmaya çalışan aşağılık kişiler yararlanıyor.

İstanbul sözleşmesinin iptali, yalnızca kadınları mağdur etmekle kalmayacak.

Kendi ülkesinde imzalanan bir uluslararası sözleşmeyi ilk bozan, yok sayan ülke ayıbını da ülkemize yaşatacaktır.

Ne kadınlarımız ne de bir bütün olarak Türkiye bu ayıbı hak etmiyor.

Öte yandan dünya ölçeğinde kadına verdiği değer, tanıdığı hak ve özgürlüklerle bütün dünyanın takdirini kazanmış Atatürk’e yapılacak en büyük saygısızlıktır, İstanbul Sözleşmesinin iptali.

Seçimler yaklaştığında kadın haklarından, eşit temsil ve pozitif ayrımcılıktan söz edip, seçim sonrası kadını yok sayan siyasi partiler, bunun sonuçlarına da katlanmak zorundalar.

Son dönemde toplumun en diri, en mücadeleci ve örgütlü kesimi olarak öne çıkan kadınlar, yine yaratıcı ve sonuç alıcı eylem biçimleriyle bu haksızlığa, hukuksuzluğa geçit vermeyeceklerdir.

Bir yandan da doğurup, büyüttükleri çocuklarını da aynı anlayış ve bilinçle eğiterek bu ülkede kadınlara, çocuklara ve aile içi şiddet uygulayanlara karşı güçlü bir demokrasi bloğu oluşturacaklardır.

Analık içgüdüsüyle, çocuğunu korumaya alan kadınlar ülkenin demokrasisinin de en büyük, en güçlü güvencesidir.

Biz erkeklere düşen görev, kadınların bu onurlu mücadelesinde, önyargısız onların yanında yer almak, İstanbul Sözleşmesinin tüm kurallarıyla, daha da geliştirilerek ülkemizde uygulanmasına destek olmaktır.

Dünya çapında bir sağlık kriziyle uğraşır, ekonomik çöküntü, işsizlik, yokluk ve yoksulluğun pençesinde kıvranırken, gündem değiştirmek, dikkatleri başka yöne çekmek için Ayasofya polemiği yaratmak, İstanbul Sözleşmesini iptal etmeye kalkmak iktidara bir yarar sağlamayacağı gibi giderek kendi içinde de tartışma ve ayrışmalara neden olacaktır.

Yeter artık, ellerinizi kadınların üzerinden çekin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi