Kasım Kolcuoğlu: Herkes aklını başına alsın

Kasım Kolcuoğlu: Herkes aklını başına alsın
Çatalca Çevre Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Kasım Kolcuoğlu, Çatalca'nın gündemine ilişkin ve ilçedeki kaçak yapılaşmalara dair Damga'ya konuştu. “Depremlerin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yarın İstanbul'da bir deprem olsa çadır kuracak yer yok. Herkes buraya gelecek, aklınızı başınıza alın” uyarısında bulunan Kolcuoğlu, “Kaçak yapılaşmaya izin vermeyin, başka bir Çatalca yok. Yarın çok pişman olursunuz” dedi

Çatalca'nın simge isimlerinden birisi olan, Çatalca Çevre Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Kasım Kolcuoğlu ile ilçe gündemine ilişkin konuştuk. Kahramanmaraş ve Hatay depremleriyle çalkalanan ülke gündemi içinde İstanbul depremine dikkat çeken Kolcuoğlu, söz konusu depremde Çatalca için en büyük riskin kaçak yapılaşmalar olacağını kaydetti. İlçede yer yer görülen ve yıkılan kaçak yapılaşmaların devlet arazisinde olan yapılar olduğunu vurgulayan Kolcuoğlu, “Bunları da niye yıkıyorlar? Satmak için. Yıksınlar tabii. Ama özel arazilerdeki kaçak yapılar öylece duruyor. Adamlar buralara gelip fabrika, depo vs inşa ediyor” dedi. Çatalca'nın İstanbul için çok kıymetli olduğunun da altını çizen Kolcuoğlu, “Yarın İstanbul depremi olsa, insanlar çadır kuracak yer bulamaz. Herkes buraya gelecek. O yüzden bugün olup bitenlere göz yumanlara sesleniyorum. Aklınızı başınıza alın, başka bir Çatalca yok” ifadesini kullandı.

 

Kasım bey, siz Çatalca'nın dününü bugününü en iyi bilen kişilerden birisiniz. Bugün Çatalca özelinde konuşmak gerekirse, ilçenin en önemli sorunları nelerdir?

Çatalca'nın ciddi sorunları var. Son yaşadığımız depremde Çatalca'daki kaygıları güçlendirdi. Çatalca, İstanbul'un yaylasıdır. Tek kalan yaylasıdır hem de. Dolayısıyla böyle bir yerde ben çok duyarlı olmak lazım geldiğine inanıyorum. Çünkü bütün İstanbul yoğunluk sonrası ciddi sorunlarla karşı karşıya gelen bir yer. Dolayısıyla burayı çok itinalı değerlendirmemiz lazım ama gördüğüm kadarıyla bu çok dikkate alınmıyor. Şehir hunharca kullanılıyor.

 

Şehir hunharca kullanılıyor” dediniz. Bunu örneklemek mümkün mü?

Elbette mümkün. Bakın bildiğiniz gibi ben aynı zamanda Çatalca Çevre Derneği Başkanı da olarak ilçemizdeki sorunlara vakıfım. Taş ocakları var. Bu taş ocaklarının konumu, bulunduğu yer itibariyle çirkinliği ve Çatalca'nın en sağlam zemini olan bir alan olarak da değerlendirdiğiniz zaman burada bir taş ocağı olmaması lazım. Çatalca'da güvenilir bir yerleşim yeri haline getirilmesi lazım. Bunun için bu taş ocaklarını kaldırmalıyız. Ben buna yıllar önce de karşı çıktım. Ama o dönem dediler ki; “Buralar o dönemki cumhurbaşkanının sınıf arkadaşı, yatırım yaptı, bir dönem kalacak” vs. Fakat hiçbir değişmedi. Birinci konu bu ikinci konu burası imar planının dışında olmasına rağmen Subaşı denilen mahallemizde bir taş ocağı açılmak istenmişti. Bugünkü askeriyenin olduğu yerde. Ben buna da karşı çıktım. Sonradan ona bir kılıf uydurarak, maden var diye bir maden ruhsatı alındı. Halbuki öyle bir maden yok. Oradan çıkaran taş ile Karaburun'da liman yaptılar. Olay tamamen bundan ibaret. Maden ruhsatıyla taş verdiler. Bu da zaten Türkiye'nin temel varlıklarının bir suçu olarak değerlendirmek lazım. Onun dışında elektrik direkleri konusu var. Çatalca'nın tepesinde. Biz buna Çevre Derneği olarak yine karşı çıktık bunun yanısıra dedik ki buralarda bu yapılıyorsa Istıranca Ormanları'nda vs buna özen gösterin. Ama hiçbir özen gösterilmedi. Herkes kendi kafasına göre direkler dikti. Biz dernek olarak dava da açtık bu işi yapanlara. Zira çok ciddi tahribatlara yol açtılar. Daha önemli bir konuya da gelelim. Çatalca'da çok tarla var. Tarla çevresinde kurulmuş bir Çatalca'dan söz edebiliriz. O zamanki köyler şimdi mahalle oldu o zamanki köylerimiz mesela tarım konusunda olaya itinayla yaklaşıp, özelliklerini kaybetmeden kooperatif kurup yol almalarını sağlamak istedik. Böyle düşüncelerimiz vardı. Doğrusu da buydu. Mesela yurtdışında böyle çok örnekler gördük. Budapeşte'de bunun çok yapıldığını izledik. Ben de Çatalca'yı hep böyle görüyordum. Elma konusunda mesela böyle bir kooperatif kurduk ama sonra ne olduysa ortadan kalktı. Bu tip kazanımlarımız vardı hepsi ortadan kalktı.
 

Son günlerde Çatalca'da kaçak yapılaşma konusunda sık sık gündeme geliyor. Biz de gazetemizde konuya ilişkin çok sayıda haber yapmıştık. Bu konuda neler söylersiniz?

Çatalca'da kaçak yapılaşma çok ileri noktalara vardı. Buradaki en önemli konu; “nasıl olsa imar affı gelecek kafasıdır” bu şekilde millet tahrik edildi. Nasıl af çıkacak yapalım gitsin gibi bir anlayışa sahip oldular. Kaçak yapılan bu binaların bazıları mühürlendi ama hiçbirine yıkım yapılmadı. Şimdi imar affının çok ciddi boyutlarda zararı olduğunu Kahramanmaraş depremiyle birlikte gördük. Demek ki böyle denetimsiz bir yapılanmanın maliyetinin ne kadar büyük olduğu anlaşıldı. İstanbul'da bir deprem bölgesi ve bu anlamda bu olaya Çatalca dahil her yerde çok dikkat edilmesi lazım. Ama Çatalca'da tarlaların içine 50 bine yakın kaçak yapı yapıldı. Biz dernek olarak bunları da dile getirdik, söyledik. “Çatalca'da o tarlalarda, gübresiz tarım yapılsın. Her tarlanın başına tarla sahiplerinin, üreticilerin yaşabileceği, eşyalarını koyabileceği, 15 dönümde bir bir yapı yapılsın” dedik. Böyle yapılabilirdi. Ama tam tersi yapıldı.

İmar kanununa aykırı değil mi bunlar?

Evet. İmar kanununa aykırı olmasına rağmen tarlaları parçaladılar. Şimdi yeni bir şey çıkardılar. Efendim 250 metrekare parsel satıyoruz bilmem ne. İşte buna deniyor ki, tapuya başvuruyoruz. Eskiden arsalara 5 ortak vs var derlerdi, tek tek satabilmeleri için de herkesin yerini çevirip ayırması vardı. Noter marifetiyle tespit yapılır herkesin hissesi belirlenirdi. Şimdi bunlar kalmadı. Hisseli bir satış da yapılmıyor. 1 kişiye ait olan yer 250 parçaya bölünebiliyor. Bunu hangi akla hizmet yapıyorlar bilmiyorum. Hangi yasal dayanağa göre bunu yapabiliyorsunuz? Diyorlar ki; “Gelecekteki imar planı içine girebilir” ya böyle bir anlayış olur mu? Geleceğe göre düzenleme yapılabilir mi, tahmin üzerinden hem de. İşte bu da nedir; gecekondulaşmanın büyük bir süratle gelişmesine sebep olur. Dolayısıyla buna karşı hangi yetkili ve etkili kurumların gücü varsa bunların mutlaka takip edilmesi gerekiyor, yasal girişimlerin öne çıkarılması gerekiyor. Şimdi ben çok sert konuşmak istemiyorum ama kuruluşlar oluşmuş. Barajlar oluşmuş, denizler oluşmuş. Kimisi suyunu havuzdan alıyor kimisi gölden alıyor gibi ciddi can sıkıntısı boyutlarına varan şeyler var...

 

Bunu pek anlayamadık...

Efendim işte bir havuz kurulmuş. O havuzdan herkes bu tip yalan yanlış şeyleri yapanlarla dolu. Para toplayan, arsa toplayan kitleler. Bunlardan kim faydalanıyorsa onun kişiliğine göre etkileri var deniyor. Ben de espri olarak diyorum ki; kimisi denizde yüzüyor, kimisi gölde hepsinin bir denizi, gölü, barajı var. İşte bu konuda yetkili kimse denetlenmeli, onlar da bu konuda ciddi ölçüde bir hassasiyet göstermeli, gereğini yapmalı.

Çatalca'da çok sayıda “kaçak yapılaşma yıkıldı” diye haber yapıldı bunlar etkili olmadı mı?
Hayır. Bunlar tapusuz arazilerde ve devlet arazilerde olan yapıların yıkımına ilişkin yıkımlar. Bunların sebebi de hazine tarafından bu araziler satılacağı için bu yıkımlar yapıldı. Yoksa özel arazilerde bu yıkım yok. Adam tarlaya apartman yapıyor, depo yapıyor bunlarla ilgilenen kimse yok. Neyle ilgileniyorlar? Devlet arazisindeki yapılaşmayla. Devlet arazisindeki kaçak yapıyı yıkıp, araziyi satacak. O yıkım konusunun özü bu. Yani duyarlılıkla, dikkatle ilgili bir durum söz konusu değil. Halbuki bu kaçak yapılaşma dediğiniz bir işgaldir. Bu işgalin sona ermesi için bu yapıların yıkılması lazım.

 

Yani Kasım Kolcuoğlu diyor ki; taş ocakları kaldırılmalı, elektrik direklerine düzenleme gelmeli, kaçak yapılaşmaya son verilmeli yoksa Çatalca yarın köy bile olamaz. Peki bu düşüncelerinizde yalnız mısınız?

Yalnız değilim. Bizim derneğimiz var. Kurucularımız var yönetimimiz var yüze yakın üyemiz var. Bu konuyla ilgilenen çok sayıda kurumumuz var. O kurumlar olayın çözümü noktasında belki bir şey yapamıyor ama herkes kaygılı. Kahvelerde oturan insanların hepsi emlakçı hepsi aracı herkes aracı. Herkes alıp satıyor. Neyi tarlayı. Orada bir şey olmaması lazım ya. Ne diye satıyorlar tarlayı; “burada fabrika yapacaksın...” diye. Diyorlar ki; “Ben buranın depo olmasını, fabrika olmasını sağlarım...” Bunları diyenler kim? Yasal olarak hiçbir hakları yok ama bunları vaat ediyorlar ve yapıyorlar. Nasıl oluyor? Daha da neler neler biliyoruz? Köylü tarlasını 20 liraya satıyor, tarlaya fabrika yapılmasını vaat eden de alıcıdan 100 lira alıyor. Bunlar çok büyük paralar. Gerçekten büyük paralardan söz ediyorum. Bu kadar büyük paraların konuşulduğu yerde bu yanlışların yapılmaması lazım. “Benim arkamda şu var, bu var” diye iş olmaz. Dışarıdan Çatalca'ya karşı olan bu hırsı, talanı artırıyorlar. Bu artışın son bulması lazım.

 

Yaptığınız tespitler, sizde oluşan rahatsızlıklar ne kadar süredir Çatalca'da mevcut?

Son 1 buçuk yıldır bunlar çok hızlandı. Eskiden tek tük bunlar oluyordu ama bu son zamanlarda adeta organize hale geldiler. Büyük bir organizasyon var.

 

Neden bu hale geldi?

Benim tahminlerim var. Onları takip ediyoruz. O konuyla ilgili olarak görevli olan yasal ve siyasi ilgililer benim onda birim kadar olayla ilgili olsa her şeyi bulurlar, bilirler. Bunda hiçbir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Telaffuz edilen rakamlar çok büyük. Kamuoyunda alanların, satanların sağda solda yaptığı konuşmalardan anlıyoruz ki ciddi paralar konuşuyoruz. Fabrikalar var işte. Büyük büyük fabrikalar var. Efendim diyorlar; “Bunun arkasında bilmem kim var ondan korunuyor...” Tabii vatandaş buna tepki gösteriyor. “Bu nasıl olur” diyor ama sonra diyorlar ki “Onun arkasında şu şu var...” Sonra vatandaş bir şey diyemiyor.

 

Siz dernek olarak bu rahatsızlığını bir organizasyon ile dile getirdiniz mi?

İkili görüşmelerde vs bunları zaman zaman ifade ettim. İlerleyen zamanda bu sebeplerle büyük sorunların çıkabileceğini vurguladım. Ama tabii işin ekonomik boyutu çok büyük bir hale gelince bazı şeyleri gözlerin görmediği, gözlerinden kaçırdığı bile anlaşılıyor. Kimse olayın ciddiyetini kavrayamıyor. Ama ortada ifade ettiğim gibi büyük bir sorun var. Bir kere dedim ki en azından Çatalca'nın giriş ve çıkışında bir yere bir adam gelip girdiği zaman, onun meydanındaki yapısını bir irdelensin. Çatalca'nın bir girişini bir çıkışını görürler. Yani Çatalca hakkındaki değerlendirmelerini buna göre söylerler. Dolayısıyla bunu çok duyarlı tutmak buna çok özen göstermek lazım. En azından yani Çatalca'yı anlatıp, çok övmekle birinin buraya geldiğinde hayal kırıklığına uğramasına engel olmamız lazım. Su Koruma Havzası'na tabii olmasına rağmen o bölgeleri taş ocaklarına açanlara ben siyasi yetkim varken direndim. Buraların hepsi bizden sonra bir şekilde gitti. Bu çok acı verici.


kasimi-kolcuoglu

Türkiye büyük bir felaket yaşadı. Şimdi İstanbul'da bir deprem bekleniyor ama Çatalca en sağlam ilçe olarak görülüyor, bu durumun etkisi nasıl olur?


Efendim işte bunun ciddiyetle hesaba katılması gerekir. Ama bakın hep vurdumduymazlık var. Bütün bu bahsettiğimiz duyarlılıkların olması gerektiği bir dönemi yaşıyoruz. İstanbul depremi ciddi bir şekilde takip edilmesi gereken bir konu iken tarlalara denetimsiz bir şekilde kaçak bir şekilde binalar, depolar, fabrikalar yapabiliyorlar. Bunun önüne geçilmesi Çatalca için çok önemli. Bunun faturası çok ağır olur. Çatalca'nın yeni baştan elden geçirilmesi lazım. İstanbul için Çatalca çok önemli. Bir depremde İstanbul'da çadır kurulacak bir yer yok. Herkes buraya gelecek. Vah vah diyeceğiz... Ama ne olacak? Bu kadar sorumsuz, çıkarsız, insan hayatını hiçe sayan bir anlayış ne yapacak? Büyük bir ağır bir faturaya mal olacak. O yüzden Çatalca'nın en azından korunması lazım. Kaçak yapılaşmaya vs izin verilmemesi lazım.


f8053612-5766-40d2-adb6-81e2c6c7d0cb

Herkes aklını başına devşirmeli

Son olarak bu konuda neler söylersiniz?
Herkes aklını başına devşirmeli. Herkes siyasi veya idari bir takım sorumluluklar aldıysa bunları görmemezlikten gelmesin, sorumsuzluk yapmasın. Çünkü bunları yaparlarsa ileride bunun altından kalkamazlar. Bu sorunları aşmalıyız. Herkes kendi hesabını vermeli. Devlette görev yapan siyasiler de herkes de ekonomik olarak manevi olarak hesap vermeli. Gerekirse bu konuda adli, idari çalışmamız olacak. İstanbul Barosu'nu da bu konuda devreye sokabiliriz. Çatalca ile ilgili endişelerimizi, bu konuları zaten baro başkanımızla da konuştuk. Onlarla da birlikte hareket edeceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.