Rüşvetin yansımaları…

Helâlmiş, harammış, yasadışıymış, ahlâkdışıymış, vicdan yoksunluğuymuş, kul hakkıymış, alçaklıkmış, namussuzlukmuş…
Onlara göre bütün moral ve manevî değerler önemini o denli yitirmiş olabilir ki bunların hiç birini de önemsememiş, umursamamış, kafaya takmamış olabilirler. Yeter ki para gelsin düşüncesiyle sınırsız derecede pişkin, yüzsüz, arsız olabilirler. Rezil olmak, sefil olmak, şerefi, namusu iki paralık olmak, utandırıcı bakışlara maruz kalmak, hatta yüzüne tükürülmek de umurlarında olmayabilir. Dahası;
“Selâm verdim, rüşvet değildur deyu almadılar,”
Bastım küfrü ana avrat, 
dikkate bile almadılar,
Nevrim döndü, beynim zonkladı, 
attı tepemin tası
Tükürdüm yüzlerine, ,
gökten yağmur sandılar. 
dedirtecek kadar da ileri gitmiş olabilirler ve bunun bir açıklaması da olabilir. O da herhalde karakterle ilgilidir.
Erdem sahibi bir kişi nasıl olur da aldığı veya verdiği rüşvetin, oluşturduğu yolsuzluğun, devleti soymasının veya yüz kızartıcı diğer işlerinin bir gün ortaya çıkması hâlinde eşinin, çocuklarının ve torunlarının toplum içinde ne denli güç durumda kalabileceklerini düşünmez?
Tamam; internetin, daha sonra da sosyal medyanın ortaya çıktığı günlere dek yapılanlar sadece gazete arşivlerinde kalıyordu, dolayısıyla da oradan cesaret alarak belki rahat hareket edebilirlerdi. Ama artık her şey fotoğrafıyla, videosuyla, yazısıyla ve hem de ebediyen her çocuğun, her eşin, her torunun, her torunun torununun bir tık önünde olmayacak mı?  
Kaldı ki daha şimdiden ne bilmeyen kalıyor, ne duymayan. Bu sefilliği maddeye tutsak olmak, paranın kölesi olmakla açıklamak ne kadar yeterli olur, bilemiyorum.
Kendisi aldığı rüşveti de, yaptığı yolsuzluğu da, vurgunu da, soygunu da doğal karşılayan bir ahlâk yapısına sahip olabilir. Ama toplum için böyle olmadığını bilmemesi düşünülemez. Bunu da kafaya takmayabilir  ya diğer yakınları?  
En azından çocuğun ya da torunun okul arkadaşlarından göreceği tepki? “Senin baban (ya da deden) hırsızmış” demelerini?
Aile bireyleri sokağa çıktıklarında, insan içine karıştıklarında ayıplayıcı, utandırıcı, kahredici bakışlara maruz kalmayacaklar mı? En azından böyle bir olasılık hem de her zaman yok mu?
Özellikle son yıllarda bu işler öylesine azıya almış durumda ki sıradanlaşmış, kanıksanır olmuştur. Nitekim “Çalıyorlar ama çalışıyorlar,” yaklaşımının ortaya koyduğu hakikat budur.
"Eğer rüşvet ve yolsuzluk baba, oğul, eş, damat işbirliği hâline dahi dönüşebilmişse başka ne beklersiniz?" diye soracağım ama sormuyorum. Yara o denli derin ki ancak sosyal bilimciler yanıtlayabilir diyeceğim ama onu da demiyorum. Çünkü onların da yanıtlayabileceğini sanmıyorum. 
Bütün bunları konuşurken rüşvet verenin de, kendi çıkarları uğruna kamu’nun menfaatlerini çiğneyenlerin de bu kepazilikte ki payını ve onursuzluğunu da tıpkı cinayeti azmettiren ve işleyenin oluşturduğu bir organizasyon olduğunu  unutmamak gerekir. 

Abdurrahim Karakoç
“Bu kirli düzenin düzenbazları Azrail’e bile rüşvet vermeyi denerler.
Ölünce de bu kez cennete rüşvetle girmeyi denerler.” Derken ne de haklıymış….
 VESSELAM

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Remzi Tanış Arşivi