Sedat Peker siyasete ayar veriyor

Cumhuriyet tarihinin en büyük skandalını yaşadığımız şu günlerde başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar çevreleri suskunluğunu korurken Sedat Peker konuşmaya devam ediyor ve siyaseti yeniden dizayn ediyor.

Yanlış anlaşılmasın, Peker bu konuya ilişkin net bir açıklama yapmadığı gibi ortaya koyduğu bir proje de yok.

Ancak Peker’in sıkça yinelediği gibi eğer aklımızı tatile çıkarmadıysak satır aralarından kimi yorumlar yapmak, söylenenleri okumak mümkün.

Sedat Peker’in iddiaları yenir yutulur gibi değil.

Bir ülkenin İçişleri Bakanı için ağza alınmayacak hakaretler, küfürler ediliyor, iktidarın en güçlü ve yetkili isimlerinden eski başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlanıyor, yine eski bakanlardan ve 90 lı yılların en derin isimlerinden olduğu iddia edilen Mehmet Ağar ve oğlu AK Parti Milletvekili Tolga Ağar için Uğur Mumcu cinayeti dahil bir dolu suçlamalar yapılıyor ve iktidar suskun kalıyorsa, vay benin ülkemin haline!.....

Geçmişte nasıl Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiye getirildikten hemen sonra Fettullah Gülen Amerika’ya götürüldüyse, yakın zamanda da Sedat Peker yurt dışına gönderilip, Alaattin Çakıcı özel bir af yasasıyla cezaevinden çıkarılıp Peker’in yerine ikame edilmişti.

Bir ülkede özellikle de silah ve uyuşturucu kaçakçılığının-tüm dünyada olduğu gibi-bürokrasiyle iş birliği yapılmadan gerçekleştirilemeyeceği ortada.

Ülkemizde uygulanan yanlış ekonomik politikalar yüzünden ithal edilmeyen gıda ürünü kalmadı ama Güney Amerika’dan peynir ithalini de kimse bize inandıramaz.

İlginçtir, Sedat Peker kimi açıklamalarında devletin en üst düzey yetkililerinin yanında kimi olaylarda kendini de ihbar ediyor.

Hürriyet Gazetesi baskını ve birilerinin isteğiyle karakolda bir milletvekilini üstelik de kendi avukatına dövdürmesi gibi.

Şimdi bir tarafta yine kendi ifadesiyle bu “vatanın delisi, fedaisi”;Soylu’nun iddiasıyla “suç örgütü lideri” Sedat Peker; diğer yanda siyasetçiler, iş adamları, bakan çocukları……

Suçlar, iddialar, itiraflar havada uçuşuyor ama ortada göstermelik olarak bakan Soylu’nun eski kankaları gazeteci Özışık kardeşlerle ilgili yaptığı bir suç duyurusu dışında hiçbir şey yok.

Bir de yine İçişleri Bakanı’nın Peker’in iddialarını araştırmaları için yaptığı bir başvuru var.

Dikkat ederseniz yine aklımızla alay ediyorlar.

Dünyada demokrasiyle yönetilen tüm hukuk devletlerinde yetki sahibi bir kamu görevlisi hakkında bir soruşturma açılınca ilgili kişi “soruşturmanın selameti açısından “ açığa alınır soruşturma ve ardından yapılacak yargılama sonunda eğer aklanırsa tekrar görevine döner.

Hangi savcı bu konuda bir soruşturmaya cesaret edebilir?

Hangi güvenlik görevlisi böyle bir soruşturmada savcının istediği belge ve kanıtları hazırlayıp savcılığa sunabilir?

Bir yurttaş olarak ben merak ediyorum.

Devletin itibarını yerle bir eden bu açıklamalar, iddialar karşısında ülkenin en yetkili kişisi olarak Cumhurbaşkanı niye tek laf etmez?

Etmez! Çünkü siyaseten artık bu iktidarın ülkeyi yönetemediğini kendisi de görüyor.

Ancak gerek parti içi dengeler gerekse kadim! İttifak ortağı Bahçeli’nin kırmızı çizgileri ve dayatmaları elini kolunu bağlıyor.

Dikkat ederseniz şimdiye kadar yayınlanan 7 videoda da Peker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili tek olumsuz söz söylemedi.

Komplo teorilerini pek sevmem ama görünen o ki, Peker’in bu açıklamaları Sayın Cumhurbaşkanını bir yol ayrımına getirdi.

Geçtiğimiz günlerde Bahçeli’yle bizzat Cumhurbaşkanlığı köşkünde yapılan uzun görüşmeler, geçmiş istifasında Soylu’ya destek olan MHP teşkilatının suskunluğu, yukarıda kimi pazarlıkların yapıldığını gösteriyor.

Bir suç örgütü lideri tarafından böylesine itibarsızlaştırılmış bir İçişleri bakanını, oğlunun kokain kaçakçılığıyla suçlandığı en yakınındaki bir eski başbakanı artık istese de taşıyamayacak duruma gelen Erdoğan şu günlerde ittifaklarını ve yol arkadaşlarını gözden geçirmek zorunda kalacak.

Belki çoğunuza anlamsız gelecek ama yakında yeni ittifak arayışları ve belki de “büyük uzlaşma” denilecek bir iş birliği gündeme gelebilir.

Erdoğan’ın bir süre daha Cumhurbaşkanlığına karşılık güçlendirilmiş bir parlamentoya rıza gösterecek bir muhalefet görebiliriz.

Aksi halde bu iktidar ülkeyi daha da karanlık bir sürece götüreceği gibi, sistemdeki tıkanıklığı başka türlü açmakta olası görünmüyor.

Ya! Her şeye rağmen geçmiş yolsuzlukların, faili meçhullerin sonuna kadar üzerine gidip bir temiz eller operasyonuna zorlamak, ya da ülkenin daha çok zarar görmesini önlemek adına beyaz bir sayfa açıp, geçmişin üstünü örtmek.

Kimi hesapların normal zamanda yapılacak seçimlere bırakılması koşuluyla böyle bir uzlaşı iktidarın olmasa da Erdoğan’ın işine de gelir diye düşünüyorum.

Ancak o zaman eski ticaret bakanından da eski merkez bankası başkanlarından da hesap sorabilir, buharlaşan 128 milyar doların izini sürebiliriz.

Kısaca ülkemiz çok tehlikeli bir karanlık kavşağın eşiğinde.

Bu ülkeyi mafya hesaplaşmalarından kurtarmanın yolu yine barış ve demokrasiden geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi