Türkiye ithalat firmalarıyla doldu

2021 yılının sonlarında döviz kurunun artması ve faizlerinin düşürülmesi ile başlayan yüksek enflasyon maalesef hepimizi olumsuz yönde etkiledi. Bir yandan virüsün getirdiği ekonomik etkiyi üzerimizden atmaya çalışırken bir yandan ekonominin kötü gidişatı ve yüksek enflasyonla mücadele etmeye çalışıyoruz.

Asgari ücret eridi

Geçtiğimiz yıl sonu itibariyle faizlerin toplamda 500 baz puan düşürülmesiyle birlikte dolar kuru tarihinde görülmemiş zirveyi görmüştü. Ardından kur korumalı TL mevduatı hesabı açıklandı dolar kuru düşüşe geçti. Ancak halk doların bu önemli oranda değer kaybetmesi sonucu fiyatların da aynı oranda düşmesini bekliyordu ama maalesef beklenen olmadı. Yeni yılın ilk gününün sabahına elektrik, doğalgaz, akaryakıt, toplu ulaşıma yapılan önemli oranda zamlarla uyandık. Asgari ücrete, memur ve emekli maaşlarına yapılan zamlar daha maaşlar alınmadan eriyip gitti. Özellikle asgari ücrete yapılan yüksek oranda zam için olumlu düşünmüştük ama gelen zamlar aldı götürdü.

Enflasyon en az 6 ay

daha zirvede kalır

Öte yandan TÜİK in açıkladığı aralık ayı enflasyon rakamlarına göre TÜFE yüzde 36, ÜFE ise yaklaşık yüzde 80 oranındaydı. TÜFE ile ÜFE arasındaki uçurum ülke tarihinde hiç bu kadar fazla olmamıştı. Bu farkın izahı da üretim girdilerindeki artan maliyet, tüketici fiyatlarına yansımamış demekti. Asgari ücretin yüzde 50 artırılması tüketiciye bir şey kazandırmamıştı. Üretici hiçbir şekilde zararı göze alarak üretim yapamaz. Üreticinin maliyetlerini baz aldığımızda önümüzdeki birkaç ay içinde yükselen üretim maliyetleri tüketici fiyatlarına yansıyacaktır bu da enflasyonun en az altı ay daha yüksek olarak devam edeceğinin bir göstergesidir.

Türkiye ithalat

firmalar cenneti

Hükümet istihdam, üretim ve ihracata odaklı büyüme modeline geçileceğini açıkladığında doğru bir karar deşmiştik. Fakat ekonomi sadece bir faktörden ibaret değildir. Faizlerin düşürülmesi ile beraber diğer ekonomi kollarının da projeye uygun olması önemlidir. Değilse yaşadığımız gibi enflasyon hayatımızın her alanında yer almaya devam eder. Geçmişte yaşadığımız dışa bağımlılık, kolay ithalat yapabilme olanaklarıyla ülkemiz adeta her türlü ürünün dışarıdan geldiği bir ithalat cenneti durumundadır. Her geçen gün ithalat firmaları çoğalmakta gelen ürün sayısı ve çeşitliliği her zaman artmakta ve en kötüsü ise ithalata yöneldiğimizden dolayı paramızın yurt dışına gitmesidir. Yeni modelde amaç, üretim girdilerini kendi ülkemizde imal ederek üretim miktarını ve çeşitliliğini arttırmak, istihdam alanında atak yapmak ve cari açığı kapatarak ithalatı azaltmaktır. Böylece ithalata giden para yerine ihracat yoluyla ülkeye döviz girdisi sağlanacaktır.

Borcu borçla kapatıyoruz

Bir türlü aşamadığımız kredi kartı sorunu da aslında devletin el atması gereken bir konu olmuş durumda. Bankaların bize verdiği bol sıfırlı kredi kartlarını kendi paramız gibi kullanıyoruz. Ay sonu asgari ödemesini yapmakta bilir zorlanıyoruz. Bir kaç ay geçince de önümüzde içinden çıkamayacağımız borç yüküyle baş başa kalıyoruz. Başka bir kredi kartıyla borcumuzu kapatmaya çalışıyoruz. Yani borcu borçla kapatmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıla göre banka kartı ve kredi kartı kullanımı toplam yüzde 62,3 artmış durumda. Kullanım miktarı 1 trilyon 723 milyar TL olarak açıklanmıştır. Bu rakamlar vatandaşlarımızın ekonomik sorunlarla baş edemediğinin bir kanıtıdır.

Çiftçi gübre atmadan ekim yapıyor

Tarımda maliyetler ciddi oranda artmasıyla birlikte gıdada fiyat kontrolden çıkmış adeta her gün fiyat değişiklikleri yaşanmaya başlamıştır. Çiftçiye verilen destek maalesef yetersiz kalmakta ama üretimin yetmemesinden dolayı yurt dışından tarım ürünleri ithalatı yapmak zorunda kalıyoruz. Bir tarım ülkesi olan yurdumuzda bu konu her yönüyle ele alınmalı, gıda ürünleri ithalatından vazgeçilerek çiftçiye kredi imkanları genişletilmelidir. Yükselen gübre, azot ilaç, tohum zamları çiftçilerimizi zor durumda bırakmış, bazı üreticilerimiz gübre atmadan ekim yapmaya başlamışlar, birçok çiftçimiz ise moral bozukluğundan tarlasını ekmemiştir ve önümüzdeki dönem için gıda kıtlığı yaşayabileceğimiz endişesinin gelmesine sebep olmuştur. Ülkemizin sosyal ve ekonomik genel gidişatına baktığımızda, neresinden bakarsak bakalım bir tutarsızlık, bir taraflılık, bir sen-ben kavgası. Her şeyi en iyi ben bilirim egosu. Halbuki; devletin en büyük erdemliliği hizmet kavgası adalet kavgası olmalıdır. Devlet gemiye, halkta suya benzer. Gemiyi taşıyan sudur ama gemiyi deviren de sudur.

Sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Köse Arşivi