Ah bir bayram olsa

Kaç bayram geldi geçti hayatımızdan. Geriye dönüp baktığımızda içten, huzurla ve hasretle kaç bayram kucaklaştık sevdiklerimizle? Artık bayram gelmiş ya da gelmemiş bizim için sıradan bir gün gibi geliyor. Derin bir nefes alıp iç yakarışla “Nerede o eski bayramlar” diyen sadece ben miyim? Her bayram ya bir eksiğiz ya da bir fazla. Kaybettiklerimizin yerini çocuklarımız torunlarımız alıyor. Yeni gelenlerle sevincimiz ve mutluluğumuz artarken, gidenlerin hüznü ve hasretiyle dolup taşıyor yüreğimiz.

Hayat mücadelesi, geçim derdi ve dünya telaşı derken bayramların güzelliklerini unuttuk. Bayramlarda şu veya bu nedenle birbirimizden kaçar olduk. Komşumuzu akrabamızı ve sevdiklerimizi unuttuk. Vakitler yetmedi hatırlamaz ve zaman ayıramaz olduk. Her bayram biraz daha öldürüyoruz birbirimizi. Bayramın maneviyatını birlik ve beraberliğini bir kenara bırakıp bitmeyen nefret, öfke ve kin sardı benliğimizi. Kader midir, lanet midir bu cehennem sıcağında yaşamaya müptela olmuş hallerimiz?

Bayram sabahları gözleri yollarda gelmemizi bekleyen dedelerimiz ninelerimiz geliyor aklıma. Bayramlarda sevdiklerini kaybetmiş insanların duygularını düşünüyorum. Elini öpmeye gidebilecekleri bir büyükleri, neşeyle bayram sofrasında buluşacak akrabaları, doyasıya sarılacak evlatları olmayan insanlar ne hissederler merak ediyorum. En çok bayramda hissedilmez mi eksik kalma duygusu, yitirilmiş bir evladın kokusu?

Dört bir yanımızı sarmış terör belasına kaç vatan evladımızı kurban verdik? Kaç evlat yitirdik yüzyıllardır nefret savaşlarında sayan var mı? Kaç anne baba eksik kaldı yıllar yılı? Kaç bayramı heder ettik, kaç ruhu zehirledik? Bayramlar neden bayram gibi gelmiyor asırlardır? Daha ne kadar sürecek bu lanet?

Çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum; fikir ve görüş çatışmaları döneminde büyüdüm. Gencecik insanların, birilerinin maşası olduğunu, birilerinin çıkarları için birbirini öldürdüğünü gördüm. Mahallelerin kurtarılmış bölge ilan edildiği zamanları hatırlıyorum. Liselerin, üniversitelerin ideolojik kamplara dönüştürüldüğü yıllar ne kadar da acımasızdı. Anneler babalar çocukları sağ salim eve dönsün diye kapılarda bekler, her dönüş bir şükürle karşılandığı dönemleri anımsıyorum.

Her gün kaç insan öldü diye istatistik veriler yayınlanırdı gazetelerde. Birinci sayfanın alt köşesi sanki ölüm ilan yeri gibiydi. Kısaca çok öldüğümüz, çok öldürdüğümüz yıllardı. O günlerde hayatını kaybedenler eğer yaşasalardı torunlarına bayram harçlığı veriyor olacaklardı muhtemelen. O gün eksik kalan anneler, babalar evlatlarıyla birlikte yaşlanma fırsatını bulacaklardı.

Neredeyse üzerinden yarım asır geçmesine rağmen ülkemde halen sen-ben kavgası son bulmuyor. İnsanlarımız ideolojileri, yaşam biçimleri ve inançları uğruna halen ötekileştiriliyor. Siyasi karmaşalar ve çıkar oyunları topraklarımızda halen hüküm sürüyor. Birileri coğrafyamızda huzuru bizlere çok görüyor. Yine zor bir bayram bu bayram. Yine eksiğiz ve eksilmeye devam ediyoruz. Önce niyet edelim, en başta samimi niyet! Sonra sevgi ve saygıyla candan bir kucaklaşalım. Kim varsa arayalım, soralım yanlarına gidelim bayramlaşalım. İlk adımı önce kendimiz atalım ki bayramımız bayram olsun.
Bayramınız kutlu olsun.
Sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Osman Köse Arşivi