Sorumluluk almak

Bugün gelin siyasetten, gündemden uzak psikolojiye ve insana dair bir konuya değinelim. O da sorumluluk olsun. Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın bu konuda oldukça anlamlı çalışmaları mevcut.

Gelin şimdi o çalışmaları alıntılayarak; şu anlamlı habere bir göz atalım derim;

Sorumluluk duygusu insanın hayata adapte olmasını sağlayan bir duygu olarak tanımlanıyor. Küçük yaştan itibaren bir kişinin hayatta yaptığı seçimler, kişiliği oluşturan temel ayaklardan birisidir. Sorumluluğun, yürümeye başladıktan sonra çocuğa öğretilmesi gereken bir eğitim alanı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hayat yolunda giderken kişi, aldığı sorumluluklarla ya yukarıya doğru ya da ters yönde gidebilir. Kişinin iki sorumluluğu vardır. Bunlar ilişkilerdeki sorumluluğu ve sosyal sorumluluğudur. Bu sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Kişinin sorumluluk alabilme kapasitesi o kişinin gücünü de oluşturur. Devri yüksek arabalar nasıl hızlı giderse, insanın sorumluluk alma kapasitesi de onu başarıya götürüyor.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuklarda sorumsuzluğun hatalı ebeveyn tutumlarından kaynaklandığını belirterek şunları söyledi:

Çocuk kendini değerli hissediyor
“İki yaşına gelmiş bir çocuğun kendi yemeğini yemeyi öğrenmesi onun bir sorumluluğudur. Hoşuna da gider. 2-3 yaşına geldikçe bazı kıyafetlerini kendi giymeye başlar. Ayakkabısını kendi giymeye çalışması önemlidir. Büyüdükçe, 4 yaş civarında, odasını, oyuncaklarını toplayabilmesi gerekir. Sorumluluk alan çocuk kendini değerli hissediyor. Özgüven gelişiyor ve bu tarz çocuklar hayata daha olumlu bakıyor, risk alabiliyor, kendi gemilerinin kaptanı olabiliyor, bireyselleşebiliyorlar. Aksine, sorumluluk almayan, sorumluluk azlığı olan kişiler hep yakınmacıdır. Her şeyi başkasından beklerler. Farkında olmadan diğer insanları kullanırlar.”

Sorumluluk vermeden olmaz
Sorumsuzluğun çoğunun çocuk küçük yaştayken yapılan ebeveyn tutumu hatalarından kaynaklandığını söyleyen Tarhan, “Mesela çocuk elini yıkayacak, anne, ‘sen yıkayamazsın, gel ben yıkayayım senin elini’ diyor. Anne, çocuk hata yapar, üstünü başını su yapar diye düşünüyor. Oysa böyle durumlarda anne, ‘şu anda iyi yıkayamıyorsun ama sonradan bunu yaparsın’ tarzında çocuğa cesaret vermeli. Yemekten sonra sofrayı toplarken kendi tabağını götürmesine fırsat vermeli. Çocuk böyle sorumluluklar vererek büyütüldüğü zaman, sorumluluk duygusu gelişir. Anne baba çocuğa hem sorumluluk vermez hem de yakınır; ‘bu çocuk tembel oldu hiçbir şey yapamıyor’ der. Hâlbuki biz farkında olmadan şikâyet ettiğimiz şeye kendimiz sebebiyet veriyoruz. ‘Aman üzülmesin, zarar görmesin’ gibi duygularla yufka yürekli davranarak çocuğa sorumluluk vermedikçe onu tembelleştiriyoruz ve o çocuk hayatta zorlanıyor. Küçük yaştaki sorumluluklar küçük oluyor ama yaş ilerledikçe daha büyük sorun oluyor. Sorumluluk almayan çocukta, özgüven düşük oluyor. Çünkü okuldaki diğer arkadaşlarının yapabildiği bir şeyi o yapamıyor. Bunlar tutum, eğitim hatalarıdır.” dedi.

Mesleki sorumluluk da önemli
Sorumluluk almamanın mesleki alanda da sorunlara yol açtığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İş yerinde sorumluluk duygusu yüksek bireyler vardır. Bütün işler onda birikir. ‘O iyi yapıyor ona ver’ denir. Sorumluluktan kaçan kişiler ise tembel tembel oturur, işini yapmaz. Aslında bunları ayırt edebilmek yöneticilik becerisidir. Sorumsuz bir insan, konfor alanında kalıp hayatını rahat geçirebiliyorsa, bu tutum onu avantajlı hale getiriyorsa, burada bir adaletsizlik vardır. Bireysel sorumluluk kadar mesleki sorumluluk da önemlidir. Kişi gittiği yerde görevinin gereğini yapmıyorsa, hep işi başkalarına havale ediyorsa bu davranışının doğal sonucunu yaşaması gerekiyor.” dedi. Tarhan, “Sorumsuz kişiler iş odaklı değillerdir, patronu mutlu etmeye çalışırlar. Burada sorumluluk bilinci olan ile olmayanın ayırt edilmesi de yönetici basiretidir. Sorumsuz kişinin yanına kar kalmamalıdır.” dedi.

Lise çağı çok geç…
Lise çağına gelmiş bir çocuk için, “odası darmadağın” diye şikâyet etmenin yersiz olduğunu ifade eden Tarhan, “Artık çok geç… Çocuklar yürümeye başladıktan sonra ilk sorumluluk alacağı şey döke saça da olsa yemeği kendisi yemesini sağlamaktır. Odasını toplamasını, eşyaları yerine koymasını, evcil hayvan varsa ona yardımcı olmasını öğretmek çok önemlidir. Ebeveynler, daha küçük yaşta odasını toplamayı, okul çantasını hazırlamayı birlikte yapıp, daha sonra ona yaptırıp yanında gözlemci olarak bulunmalı. Çocuk güzel şeyler yaptığı zaman, ebeveyn takdir ve övgüyle yaklaşırsa çocuk bir şeyler yapar. Annenin babanın övgüsü, çocuklara en büyük sembolik ödüllerdir ve onlara bir hediye almaktan daha etkilidir.” dedi.

Kişiliği değil, çabaları övelim
Çocuğun kişiliğinin değil, yaptığı iyi davranışların ve çabalarının övülmesi gerektiğini belirten Tarhan, “İyi davranışları översek, çocuğun o davranış dokuları gelişir ve daha çok yapmaya çalışır. Kişiliğini översek, ‘ben nasılsa değerli birisiyim’ der ve sorumluluktan kaçar. Onun için eleştirirken de yanlış davranışlarını eleştirelim, kişiliğini eleştirmeyelim. Çocuğa örnek olmak da önemlidir. Bir anne baba evde sorumlulukları paylaşıyorsa çocuk onu gözlemler. Çocuklar söyleneni değil de daha çok hal ve davranışları modelliyor. Çeşitli fırsatlar verilip o fırsatın sonucunda çocuğun seçimine saygı duyulmalı. Mesela, paylaşmak istemediği bir oyuncağı varsa anne baba çocuğun hakkına saygı göstermeli. ‘Çocuğum, bu oyuncak senin, oyuncağını paylaşmama hakkın var ama sen paylaşırsan da o arkadaşını mutlu edersin, o da sana başka oyuncağını verebilir’ tarzında büyük insan gibi konuşup, anlatmak ancak büyük insan davranışı beklememek gerekiyor.” dedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi