Annem ve ben…

1969’un son baharında doğurmuştu beni.

Kocası İstanbul’da gurbet elde ekmek kavgasındaydı.

Evde iki gözü görmeyen bir kayınpeder, henüz ergen yaşta üç kız çocuğu ve bir erkek çocuk, kırk koyun, kırk kuzu, iki inek, bir dana, ona emanetti.

Ev işleri bir yanda, dört çocuğun bakımı, okulu, yemeği, görmeyen yaşlı kayınpederin aynı şekilde bakımı ve ilgisi.

Yaz aylarında harman, tarla, koyunların otlaması, sağılması, bakımı.

Kış aylarında aynı şekilde zorlu Kars şehrinin kış mevsim şartları.

Henüz elektrik yok, evden musluktan akan su yok.

Yoksulluk, geçim sıkıntısı, sağlık sorunları.

Bütün bunların yanında yobaz köylü milletinin genç, güzel, bakımlı kocası gurbette olan kadına gösterdikleri cehaleti.

Tam ben doğduğum yıllarda bütün bunların üzerine bir de 25 yaşında ağabeyini, çölde koyun otlatırken kör bir kurşuna kurban vermesi var ki. Acıların en büyük acılarındandı.

Ey güzel anam, sen ne büyük, ne mübarek, ne fedakâr, ne muhteşem insanmışsın.

*

Kendi ifadesiyle anlatımıdır. Ahırda koyunların temizliği, ineklerin sağımı, kuzuların bakımıyla uğraşırken doğurmuş beni. Hele bir de o anı anlatırken adeta gözleri parlıyor güzel anamın. ‘Mehmet sen var ya perdede geldin. Hepimiz çok korktuk. Eyvah ben ne doğurdum böyle paniklerken birden Bacıhanım Halan o perdeyi patlattı ve içinden dummakpak (bembeyaz demek istiyorJ) sen çıktın. Hepimizin gözleri büyüdü. Maşallah oğlum senin doğumun da çok güzeldi.’’

*

Derken benden sonra da annem iki erkek ve bir kız çocuk daha doğurarak (annemin ilk çocuğu ablam da doğduktan hemen sonra ölmüş) dört kız dört erkek çocuk sahibi bir anne olmuş.

Şimdilerde en büyüğümüz olan ablam sanırım 62-63 yaşında ve en küçüğümüz kız kardeşim 32-33 yaşında. Yani toplam 30 yılda annem sekiz çocuk sahibi oluyor. 20 ile 30 yaşlar arasında çocuk doğuruyor, son 30 yıldır ise şükür sekiz çocuk ve 17 torunlarının biricik sevgilileri olarak yaşamını sürdürüyor.

*

Yıl 1980. Ortaokul birinci sınıf öğrencisiyim. Köyümüze daha elektrik yeni geliyor. Bazı evlerde elektrik var bazılarında yok. Televizyon mu? Henüz öyle bir şeyden haberimiz yok. Gazete dersen yüzünü gören yok. Ancak, nasıl haberim olmuş bilmiyorum. Bir şekilde anneler gününü öğrenmişim çok net hatırlıyorum. Aylarca para biriktirdim, anneme kendi harçlığımdan biriktirdiğim parayla anneler gününde yüzük aldım. O yüzük bugün de annemin parmaklarını süslüyor.

*

Bilemiyorum belki de abartıyor olabilirim. Ama o şartlarda böyle bir anı yaşadığım için çok ama çok mutluyum. Ve annem de bunu çok iyi bildiği için şimdilerde babasının kredi kartı ile annesine hediye alanlar bana pek bir şey ifade etmiyor ne yazık ki.

İşte o annem de boş durur mu hiç. Her yıl doğum günümde herkesten önce beni arar. Doğum günümü kutlar. Geçen yıl da sağ olsun harika bir dolma kalem almış. Mürekkebini de almış ve ‘Oğlum artık o güzel imzalarını bununla atarsın’ diyerek bana hediye etti.

*

Annem 1938 yılında doğduğu için gününü de bilmediğimizden her 10 Kasım günü hem Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anıyoruz hem de annemin doğum gününü kutluyoruz ailecek.

Çok büyük acılar çekti annem. Erken yaşta abisinin vurulmasının ardından önce annesi sonra babası rahmetli oldu. Bir damadını çok erken yaşta kansere verdik. Bir yeğenini (Şehit Muhammet Ekinci – 2005 Şırnak) ve en küçük damadını şehit verdik (Şehit Uzman Çavuş Aygün Bulut – 2009 Tatvan) Ardından hayat arkadaşını kaybetti annem. Büsbütün acılar ile yoğruldu o küçücük ama büyük bedeller ödeyen yüreği.

*

2013 yılında babamı kaybettiğimde gerçekten çok sarsıldım. Ve inanıyorum o acı beni çok büyüttü. Babam ile 44 yıl annemin de sağlıklı uzun ömrü olsun 51 yıldır yaşıyorum. Belki de birçok insana göre daha şanslıyım. Anne ve babasını hiç görmeyenler var, çok kısa birlikte yaşayanlar var.

Gerçi zaman zaman yazılarımda artık çocuk sahibi olma ehliyeti de verilmeli, eş sahibi olma ehliyeti de verilmeli desem de. Yaşadıkları coğrafi şartları, zorlukları, zamanı baz aldığımızda annem ve babam muhteşem insanlarmış. Fedakâr, cefakâr, emekçi, mütevazı, paylaşımcı ve özverili.

*

Bugün 2021 yılı 8 Mayıs saat 23.00. Sosyal medyadan anneler günü mesajı paylaşmak üzereydim ki böyle bir yazı kaleme almayı düşündüm.

Tarihe not düşelim diye.

Annemi sizlerle tanıştırayım diye.

Hani her yaşamın kendince zorlukları ve acıları var ama bu acıları yaşayan anamın hala yaşama sıkı sıkı sarıldığından bahsedeyim diye.

Sizlerin şahitliğinde o güzel anamın bir defa daha anneler gününü kutlayayım, ellerinden öpeyim, yüreğini koklayayım, ayaklarına sarılayım diye.

Hani bu günlerde ailem bilir, bu cümleyi çok sık kurarım, şu pandemi ortamına rağmen haftada en az bir gün Kumburgaz’da yaşayan anneme uğrayıp ona her sarıldığımda inanın bana cenneti koklayıp dönüyorum eve…

Cennet kokulu annem benim.

Seni çok seviyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi