Mehmet Ali Çatal

Mehmet Ali Çatal

Bedelli günlük: 5. gün

Bedelli Günlük!
Dün o kadar yorgundum ki düşünecek enerjiyi yaratamadım.
Benden cümle çıkmaz dedim ve yarı ölü olarak kokulu uykuma yattım.
Bugün devam sana...
Artık askeriyede neden bu kadar çok intihar olayının yaşandığını anlamış bulunuyorum.
Pek çok faktör tetikliyordur bunu ama adamı en çok zorlayan şu aşırı yasaklar.
O yasak, bu yasak, şu sakıncalı, onlar olmaz...
Ağır bir psikolojik ambargo var burada.
Koğuşta şampanya patlatıp dansöz oynatmaktan bahsetmiyorum. 
Temel ihtiyaçların askıda. 
Uyku saatleri çok az ve 30 kişiyle aynı anda uyumak güç.
Banyo yapayım desen 6-7 dakikan var ve banyo öbür binada.
Hazırlan çık, banyo yap, o soğukta rüzgara karşı koyarak diğer binaya geri yürü ve hoşgeldin hastalık. 
Eldiven takmak yasak, boyunluk yasak, bere yasak...
Hasta oldum desen inanan yok.
Revire gitsen doktor yok, doktor olsa sıra gelmez.
Bu da allak bullak ediyor kimyanı.
İyileşmek için yiyecek lazım, buranın yemekhanesi buna çok uzak bir ortam.
Pislik ve rutubetten sürekli boğazında bir top tozla yaşıyorsun. Binalar yaşlı. Mikrop kusuyor.
Hepsinden kötüsü dışarıya çıkamıyorsun ve bu da sanki asla çıkamayacağın hissini tetikliyor nedense.
Bakın bana bile. 20 günlük ben.
Burada şunu belirtsem iyi olacak. 
6 ay yapanlar.
12 ay yapanlar.
Geçmişte yok artık derecesinde 20 ay yapanlar.
Siz dururken benim şikayet etmek haddime değil. Sizlerden özür dilerim. Ve size helal olsun, önünüzde saygıyla eğiliyorum.
Bu günlük bedelli yapan dangozların yazdığı tarzda bir şey değil.
Daha geniş odaklı bakıyor olaylara ve özgür.
Bir konuya fokuslanmasını asla istemem.
Ve öyle yanınıza bot boyısı alın, giderken don götürün, 31 çekmeyin gibi şeyler yok fark ettiyseniz.
Buraya tıkılmadan önce bir bedelli yazısı okumuştum.
Milliyet'te yazılmış.
Adam yüzbaşısından tut çavuşuna kadar herkesin taşaklarını emiyordu.
Yalan attığı o kadar barizdi ki.
Her şey çok iyi, mükemmel, rütbeliler bir melek olarak ifade edilmiş.
İlk satırında hadi oradan dedim.
Biz burada sabah 6'da 550 kişi sabah sporu için diziliyoruz ve 500'ü geberircesine öksürüyor.
Ciğerleri imdat diye bağırıyor. Dedeler gibi gencecik herifler.
Demem o ki, burada yerlere tükürüp sigaraya vuruyorsun kendini.
Bunun ötesi depresif düşüncelerdir. Onun ötesi nedir, haberlerde görüyoruz. Pardon çoğunu göremiyoruz.
Şu an geçirdiğim bu 5 günü tüme varım için önüme seriyorum ve bunları söylüyorum.
Burada 5 ay kalsaydım cinlerim tepemde olurdu bu kesin. 
Ciddi sağlık sorunları yaşar, kendimi bir arada tutamazdım.
Askere gelmeden önce basit sanırdım.
Çünkü nasıl olsa herkes güle oynaya gidiyor diye izliyorduk.
Millet niye bu kadar anı anlatıp kafa pişiriyor ki diyorduk.
Ama yaşayınca az bile dedim.
Hakkını yemeyelim, ülkemiz krize girince son 5 yılda önemli adımlar atıldı.
Tolerans sınırları az da olsa genişledi, asker olma süresi adım adım kısaldı. 
Tabi bu devletimizin psikolojimize hassas olarak yaklaştığından, bizi el bebek gül bebek olarak büyütmek istediğinden değil. 
Bütçedeki devasa açıktan kaynaklandı...
Ama gerçekten bu ülke gencinin sağlığından başarısından yanays... 1. dünya ülkelerini taklit edip profesyonel ordu mantığına geçmek tek yol.
Her Türk asker doğmaz.
Her Amerikalı, Alman, İngiliz de asker doğmaz. Bu laflar zavallıları gaza getirmek için toplantı masalarında algı takımlarınca yaratılan sloganlardır. 
Gerçekten isteyip bu işten zevk alanlar, psikolojik ve fizyolojik olarak tamam olanlar yapmalı bu işi.
Kalanının özgürlüğüne bir hafta bile dokunmaycaksın.

***

Bugün yarım gün izin verdiler.
Kitap şov yaptım. Yanıma bir dost olarak aldığım ilk kitabım bitmek üzere. Yarın bahsederim.
Uykum iyi.
Bolca uyuyarak bedenime borçlu olduğum aradaki açığı kapattım.
Beynim açık.
O güzel kıvrımlarımı hissedebiliyorum.
Askerde 1 saat bile izinde olmak uykunun derin denizlerinde yüzmektir. Kedi gibi 5 dakikada uykuya dalmayı öğreniyorsun.
Bugün koğuşun yüzde 90'ı da öyle yaptı.
Herkes sahip olduğu 5 saati uyudu.
Çünkü haz alacağın başka bir değerlin yok burada.

Her Şey Yokunda
Kitap fuarlarını özledim. Kitap imzalamayı. Okurlarla konuşmayı.
Birinin gelip kitabınızı çok beğendiğini söylemesi klasik bir durumdur. Kesmez.
Fakat birinin gelip kitabınızla ilgili çok ince bir nüansı aktarması dayanılmaz keyiftir.
Ocak'ta çıkacak Her Şey Yokunda nasıl bir etki bırakacak meraktayım.
Derli toplu, iyi başlayan iyi biten bir roman oldu. Hele bazı bölümleri 5 kere okunacak cinsten.
Tam okumak istediğim tip oldu her şey.
Daha iyisi olabilir miydi? Mesela daha uzun olabilirdi ama hakimiyeti sağlamakta zorlanırdım. Roman ne kadar budaklanırsa ne kadar uzarsa dertler ve sorumluluk o kadar artıyor.
Tolstoy'un Anna Karenina'yı nasıl yazdığını bu yüzden kimse çözemiyor.
Her Şey Yokunda 1 buçuk yıl sürdü.
Sıfırdan oluştu.
Bu romana başlarken aklımda sadece 'aşık olmak isteyen bir adam neler yapar' fikri vardı.
Gerisi yoktu. Bütün hikaye masada değildi yani. Yavaş yavaş doğdu, ilerleyerek.
1 buçuk yılda romanın içine cinayet, erotizm, komedi, polisler, otlar, şöhret, Ay, Mars, Evren, psikolojik sorunlar, ilaçlar, kadınlar, trafik kazaları ve varoluşsal daralmalar girdi.
Şimdi son halini düşününce ne badireler atlatmış bu küçük alem diyorum.
Umarım okurlar yine o güzel cümleyi sarf eder: "1 günde bitirdim."
Bu romanı 2. güne bırakırlarsa kendimi sorgularım.
Duymaktan en çok haz aldığım cümlelerden biri. "1 günde bitirdim."
Çünkü akıcılık benim şartım.
Bir metne hayatın sırrını çak, akıtmıyorsan eyvah diyorum.
Her Şey Yokunda genel olarak tereyağı gibi akıyor.
Umarım satışlar da öyle akar.
...
Bugün yeni bir slogan duydum: "S.kerler ama zamanı durduramazlar." 
Çok başarılı. Önceki celpler uydurmuş diye geziniyor ortada. Şu an herkesin ağzına pelesenk olmuş durumda.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ali Çatal Arşivi