Bize bir Kürt lazım!

Bu somut gerçeği Erdoğan ve partisi bile gördü ama onu değiştirmek istediklerini iddia eden muhalefetin kimi aymazları hala fark edemedi.
Üstelik de Kürtlerin partisi diye suçladıkları HDP de yaşanan bunca paradigma değişimine rağmen, yedi yıldır cezaevinde rehin tutulan Demirtaş’ın her fırsatta “demokratik siyaset” çağrılarına rağmen.
Eli kanlı işkenceci terör örgütü Hizbullah’ın siyasi kanadı Hüda-Par Cumhur ittifakında yer alırken hala utanmadan Türkiye’nin üçüncü büyük partisini terörle ilişkilendirenlerin samimiyetine güvenmemizi beklemeyiniz.
Milliyetçi görünümlü, ırkçı partilerin fanatik taraftarlarıyla hala kendilerini devletin sahibi gibi gören kimi sözde cumhuriyetçi, kibirli modernistler aynı kulvarda yüzmeye devam ediyor.
Bunu en son örneğini Bursa’da Amedspor’lu oyunculara yapılan alçak saldırılarda gördük.
Bir tarihte Erdoğan’ın övgüyle” benim Kürdüm” diye lanse etmeye çalıştığı eski bakanlardan Mehmet Şimşek’in bile yeniden bir araya gelmeyi kabul etmediği Cumhur ittifakı Milli Görüş yanlısı Yeniden Refah Partisini de ikna edemedi.
Kendi kurmaylarının, bakanlarının, belediye başkanlarının bile rahatsızlık duyduğu “her şeye rağmen iktidar” yaklaşımı giderek AK Parti içerisinde önemli tartışmalara yol açtığı gibi yüzde yedi barajının bile altına düşen ortağı MHP tabanına söz geçiremez durumda.
Hele de yarın milletvekili adayları açıklandığında liste dışı kalanlar belli olduğunda asıl o zaman görün siz gümbürtüyü. Yetkilerini yitirmiş bir Erdoğan’da kurtaramayacak AKP’yi.
Cumhurbaşkanlığını kaybetmiş, mecliste azınlığa düşmüş bir AKP kısa sürede siyaset sahnesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu acı gerçeği gören Erdoğan ve ekibi tek bir oy için bile her türlü tavizi vermeye hazırken muhalefetin adam ya da parti seçme lüksü yoktur.
Böylesi kritik bir dönemde HDP’nin başını çektiği, TİP ve diğer sol partilerin içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük ittifakının uzun zamandır sürdürdüğü akılcı ve samimi politikalar Türkiye’de gerçek anlamda bir zihinsel değişimin önünü açacaktır.
Ekonomisi dibe vurmuş, hukuk sistemi çökmüş, ekmeğe muhtaç hale gelen yoksul halk son yaşanan felaketler sonrası su bile bulamaz hale gelmişken Türkiye’nin “Acil Onarım Projesi” ne ihtiyacı vardır.
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye yaptığı ziyarette Eş Genel başkanların önemine vurgu yaptığı bu projeyi Kılıçdaroğlu’nun da benimsediğini görmek sevindirici bir gelişme.
Daha da önemlisi Kürt Sorunu olarak belki de ilk kez ülkeyi yönetmeye aday biri tarafından ifade edilen sorunun üstelik de yalnızca ve ancak parlamentoda, demokratik siyasetle çözüleceğinin HDP yöneticileriyle birlikte bu açıklıkta kamuoyuna duyurulması ülkemizin arzuladığımız demokrasisi açısından son derece önemli bir gelişme.
Bu konuyu uzun zamandır HDP çevreleri ve özellikle Selahattin Demirtaş ısrarla söyleseler de bu son görüşmede gündeme getirilip ortak bir proje olarak açıklanması ayrı bir önem taşıyor.
Türkiye’de Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığıyla birlikte anlamsız bir dolu ezberlerin bozulduğunu, toplumda korku duvarlarının aşıldığını, barış ve özgürlük özleminin giderek somut bir talebe dönüştüğünü görüyoruz.
Görülmeyen tek şey;” kadroların ya da hükümetlerin değişmesiyle sorunların çözülemeyeceği, asıl olan sistemin değiştirilmesi” gerçeği.
Aslında ortak mutabakat metninde uzlaşılan birçok konunun halk nezdinde yeterince anlaşılmadığı da bir gerçek.
Üzerinde anlaşılamayan kimi konuların metin dışı bırakıldığı, bu yüzden bu seçim işbirliğinin bir siyasi ittifak olarak algılanmaması gerektiğinin kitlelere çok açık biçimde anlatılmasında yarar var.
Büyük olasılıkla milletvekili adaylarının belirlenmesi çalışmaları sırasında da bazı küçük krizler çıkacaktır.
Ama bu noktaya geldikten sonra her koşulda bu krizlerin mutlak surette aşılması sorumluluğu da liderlere düşüyor. 
Bu ülkenin artık hiç kimse ya da partinin egolarına, kaprislerine, küçük hesaplarına tahammülü yoktur.
Hiçbir parti ya da liderin de ülkenin geleceğini bu tür tartışma ve sorunlarla tehlikeye atma hakkı ve lüksü yoktur, olamaz.
Yazının başlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişteki bir konuşmasından alıntıydı.
Ülkemizin aydınlık geleceğinin kurulması, hukukun üstünlüğünün hakim olduğu gerçek anlamda laik, demokratik bir sosyal devletin oluşması; dili, dini, etnik kökenine bakılmaksızın herkesin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını hedefleyen kardeşlik projeleriyle mümkündür.
Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Rum’u, Ermeni’siyle bu güzel ülkede insanca yaşamanın yolu birbirimize tahammül etmekten geçiyor.
Bu yüzdendir ki, tahammül ve hoşgörünün sınırlarını zorlamak, hak ve özgürlüklerimize saygı göstermek, hukuk ve adaleti savunmak, demokrasiye sahip çıkmak zorundayız.
Kimilerinin işine gelmese, içine sindiremese ve de kimi çevreler kötülükten beslense de;
İnanın “Her Şey Çok Güzel Olacak.”
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi