Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Cennet kimin ayakları altında?

Evladını kaybedip bir mezarı bile olmayan anaya derdini sordun mu?        Yakınını, sevdiğini ya da çocuğunu     kaybeden var mı?
Mutlak özlemle anıyorsunuzdur.
Hiç annesiz ya da babasız ya da her     ikisinden de yoksun büyüdünüz mü?
Annesiz ve babasız büyümek ne demek bilir misiniz?
Çocuklarını okula, işe ya da askere gönderip geri geleceğini bilenler ya gelemediğinde nasıl bir tavır ortaya koyacak biliyor musunuz?
Karnında büyütüp doğduğunda meşakkatli bakım ve korumayı yapanın, gece ağlamasında hastalığında gözyaşlarını silip başucun da sabahlayan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, kışın soğuğundan, yazın kavurucu sıcağından koruyan, gülün dikeninden sakınıp, rüzgârın esintisine bile siper olan ananın ve babanın     yavrusunu yitirdiğinde hiç derdini sordun mu?
Kardeşini, yeğenini ya da akrabalarından     birini yitirenle hiç dertleştin mi?
Hatta yüzünü bile görmediği doğmadan önce kaybedilen ana, baba, kardeş, amca, dayı, hala, teyze ya da herhangi bir akrabayı anlatılanlarla özlemle anmak nedir bilir misiniz?
Siz, kaybedilen yakınlarının nerede olduğunu ve neden kaybedildiğinin adli soruşturmasını bile yapmayan yetkililerin bir mezarını dahi gösteremediğini bilir misiniz? Sormak gerekir hala devletin kayıtların da yaşıyor olarak     geçmekteyse kayıp yakınlar neden bulunmuyor?
Daha küçük iken babası Sabahattin Ali’yi kaybeden Filiz Ali, babasını bulamadığı gibi yetkililer bir mezar yerini bile gösteremiyor.
12 Eylül 1980 Askeri darbesinin ilk günlerinde onlarca gözaltına alınıp işkencede     katledilen gençler sorgusuz sualsiz kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü sağır sultan duydu. Devletin kolluk kuvvetleri tarafından sorguya alınan kim olursa olsun devlet güvencesindedir, başına bir şey geldiğinde hesap verir. Ama     olmadı olmuyor, neden?
Devlet hesap verir mi vermez mi? Devlet hele ki vergisini veren zorunlu askerlik dahi olsa     yerine getiren yurttaşların evlatlarına     emanetlerine ihanet mi edecek? 
22 Mayıs 1980 de İstanbul Emniyetinin sorgu odasında yapılan işkenceler sonucu kaybettiğim kardeşimin başsağlığına gelen İkbal Yarıcı çok değil 3 ay sonra abisi Hayrettin’in gözaltına alınıp bir daha haber alamadıkları anneleri Elmas Eren’in ilerlemiş yaşına rağmen umutla bekleyişini bilmeyen yok. Zaman çok acı Berfo Kırbayır da oğlu Cemil için yıllardır beklemiş hatta köylerindeki evin boyasını bile değiştirmemişti ama oğlunu bulamadan     yaşama gözlerini yumdu. 
Anneler babalar çocuklarını, kardeşler     kardeşlerini aramak için çaba sarf ederken,     yeğenler doğdu büyüdü, onlardan biri olan     Setenay daha doğmadan gözaltında kaybolan dayısı Hayrettin’in anılarıyla büyüdü. Devleti yönetenlerin yıllardır gözaltına alınıp kaybedilenlerin ailelerine yardımcı olmaları, akıbetleri soruşturup sorumlular kimse hesap vermesi     gerekir. 
“Cennet anaların ayakları altındadır” derler ama bazı devlet yöneticileri, hakkını arayan     evladının yanında olan, kaybolan çocuğunu     yıllardır aramakta olan analara hoş olmayan laf etmekte. Anadolu da bir deyim vardır “eline, beline ve diline” hâkim olma,     hatırlamalı. 
Devlet büyük, devlet güçlü ve devletin arşivi varsa kaybolan bu gençler mutlak bir yere     tutanakla teslim edilmiştir bulmalı, özellikle analardan ve kardeşlerinden yıllar sonra özür dilemeli, tarihe bu konuda not düşmeli. Yoksa “cennet anaların ayakları altındadır” beylik lafları edilmesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi