Demokrasi ittifakı ve Kürt sorunu

Yıllar önce sosyal medyada yazdığı kimi paylaşımlarından dolayı şimdilerde yargılanmaya başlayan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun çözüm süreciyle ilgili açıklamaları kamuoyunda şok etkisi yarattı.
Aslında Kaftancıoğlu doğrusunu yapıyor da, bizde yalnızca örgüt içi sorunlarla ve bu konulardaki polemiklerle uğraşmaya alışkın il başkanlarından birinin çıkıp ülkenin en önemli sorununa ilişkin görüşlerini açıklaması pek yapılmayan bir şey olduğu için özellikle de kendi partisi içinde yadırgandı.
Oysa ne demişti Canan Kaftancıoğlu; “Hakikaten İstanbul'da da Türkiye'nin birçok yerinde de demokrasi, hukuk, adalet çatısı altında bir araya gelen ve ortak hak arayışında yan yana durabilen insanların ortaya çıkardığı bir sonuç. Bu, yan yana durabilme hali eşit koşullarda mücadele edebilme hali, elbette gelecekte de Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır.”
Şimdi neresi yanlış bu açıklamanın?
Demokrasi ittifakının hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını vurgulaması mı, ülkede bir Kürt sorununun varlığına dikkat çekmesi mi, yoksa bu sorunun ancak demokrasi güçlerinin işbirliğiyle çözülebileceğini belirtmesi mi?
Üstelik geçmişte Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun bir açıklamasına atıfta bulunuyor;
“Bu sürecin çözümü için Kürt sorununun çözümü olacak Cumhuriyet Halk Partisi için ben Genel Başkan olarak riski alıyorum ve siyasi hayatıma mal olsa bile her şeyi yapmaya hazırım.” diyen CHP Genel Başkanını referans alarak Canan Kaftancıoğlu  şunları söylüyor.
“Kürt sorunu, parlamentoda çözülmeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülebilmeli. Bunun anlamı neydi? Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın iradesinin temsil edildiği yer. Türkiye Büyük Millet Meclisi, her ne kadar bir türlü kaldırılmayan bizim sürekli söylememize rağmen kaldırılmayan ama mutlaka kaldırılması gereken yüzde 10 barajına rağmen her kesimin temsil edildiği bir yer, her kesimin siyasi temsilcisinin olduğu partilerin olduğu bir yer. Dolayısıyla Kürt sorunu parlamento çatısı altında parlamentoda kurulacak yöntemi, tarifi mutlaka yapılacak bir heyet, komisyon, adına ne dersek diyelim dışarıda vatandaşlar, sivil toplum örgütleriyle farklı farklı tanımlanmış yapılarla bir araya gelip orada hakikaten çözmeye dönük bir irade konulduğunda rahatlıkla çözülebilecek bir durumdur.” 
Bu açıklamaları yaptığı için milliyetçi, muhafazakar parti içerisinden ya da ulusalcı kesimlerden tepki alması bir anlamda doğal karşılanabilir de, CHP içerisinden gelen tepkilere ne demeli?
Kürt sorununu yok sayarak, görmezden gelerek ya da askıya alarak bir yerlere varılamayacağını hala anlayamayan muhalefetin iktidar olma şansı yoktur.
Kaldı ki; siyasi hayatımıza sevgi, hoşgörü ve barış dilini yeniden kazandıran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu büyük başarısının ardında örgütlü bir güç vardır. Ve bu gücü örgütleyen, kanalize ve koordine eden en önemli kişi de Canan Kaftancıoğlu’dur.
Yıllardır sümen altı edilmiş bir soruşturma dosyasının şimdilerde, İstanbul seçimleri kazanıldıktan hemen sonra işleme sokulması elbette bir rastlantı değildir.
Egemen güçler, en çok örgütlü yapılardan ve örgütlenme yeteneği ve becerisi olan toplum önderlerinden, sivil aktörlerden çekinirler.
Her türlü terörün üstesinden gelecek silahları vardır ama düşünceyi yok edecek, örgütlü halk gücünü yenecek bir silahı hala icat edemediler.
İşte bu yüzdendir; geçmişte yüzlerce düşünen insanları faili meçhullerde yok etmeleri, işte bu yüzdendir Taksim 1 Mayıs, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas , Roboski, Süruç, Ankara Gar katliamları, Gezi olayları…
12 Mart sonrası gençlik liderlerinden Harun Karadeniz amansız bir hastalığa yakalanmış, yurt dışında tedavisi gerekiyordu. Yurt dışına çıkışına izin verilmiyordu. Eşi o dönemin Sıkıyönetim Adli Müşavirine çıkarak “Benim eşimin suçu nedir? Ondan ne istiyorsunuz? Der, sağlık kurulu raporlarını verir.
Cevap çok net; “ölsün istiyoruz, o eline silah almadı, eğer eline silah alsa işini bitirmek çok kolaydı. O bizim için eline silah alanlardan daha tehlikeli ve onun için de ölsün istiyoruz.”
Büyük ozan Nazım Hikmet’in aşağıdaki dizeleriyle bitirmek istiyorum yazımı. 
Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim, 
akar suyun, 
meyve çağında ağacın, 
serpilip gelişen hayatın düşmanı. 
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et -, 
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp     gidecekler. 
Ve elbette ki, sevgilim, elbet, 
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, 
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi         tulumuyla 
bu güzelim memlekette hürriyet…
Toplumu korkularla yönetmek isteyenlere inat, soran, sorgulayan, çözüm odaklı         düşünen gerçek demokratlara sahip çıkmak     gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Ongun Arşivi