Hüsamettin Aslan

Hüsamettin Aslan

İsrail-İran ‘sözde’ savaşı

İsrail, geçen hafta Şam'daki İran büyükelçiliğini bombalayarak İslam Devrim Muhafızları'nın üç üst düzey liderini öldürdü. Bu durum karşısında Washington ve Batılı müttefikleri siyasi sorumluluğu üstlense de; yapılan saldırı uluslararası hukuka göre İran'a karşı bir savaş eylemidir. Çünkü büyükelçilik sınırları/binaları o ülkenin resmi toprak parçası kabul edilmektedir.

Bombalama İsrail'in İran'a karşı savaşında yeni ve önemli bir aşamaya işaret ediyor. İlk kez İran ile İsrail birbirlerini doğrudan hedef aldı ve vekil güçler kullanmadılar. Ayrıca son yapılan saldırılar doğrudan bir savaşı kışkırtma tehlikesi taşıyor. İsrail, İran ile yaşadığı gerilimlerde vekil güçler kullanmış. İran ise arka kapılarda ABD ve İngiltere ile diplomatik ilişkileri diri tutarak adı konulmamış bir ittifakı gözetmişti. Dolayısıyla bugün yaşanan gerilimin de dünden bir farkı olamayacaktır.

Mesela Çünkü İsrail, 2008’den beri İran’ı 270 kez vurmuş(Kaynak: AA Dış Politika yazarı Özcan Tikit) Hatta ABD'nin 2020'de Irak'ta Devrim Muhafızları Generali Kasım Süleymani'yi öldürmesinden sonra, İranlı ve Suriyeli yetkilileri defalarca bombalayarak, hedefli cinayete dayalı kanunsuz bir dış politikayı uzun süredir yürüttü. Ancak iki ülke arasında bir savaş çıkmadı.

Yani İsrail'in, İran'ın Suriye'deki büyükelçiliğinin konsolosluk bölümüne düzenlediği hava saldırısında üç üst düzey İranlı generalin ve diğer yetkililerin öldürülmesi, Orta Doğu'daki gerilimi daha da artırabilecek ve daha geniş bir savaşa yol açabilecek apaçık bir savaş eylemi görünse de; arka planda İsrail ve İran’ın iç siyasetine yönelik adımlar olduğunu görmemiz gerekir. Mesela İran’da en son yapılan seçimlere katılım çok düşük kaldı. İran’da ciddi bir ekonomik kriz var. Hayat pahalılığı dayanılmaz boyutlara ulaştı. İsrail’de de durum farksız değil. Gazze soykırımının dünyada savunulacak tarafı kalmadı. İsrail’de hükümetin düşmesi yüksek bir ihtimal. İsrail istihbarat teşkilatı Mossad ile Ordu arasında ciddi görüş ayrılığı var. Her iki kurumda Başbakan Netanyahu ve Gazze politikasına güvenmiyor.
Tüm bu iç gerginlikler yetmezmiş gibi Gazze’de Hamas’ı eleştiren İran ile yeni bir cephe açmaya istekli İsrail ne hikmetse biri birlerini ateş açası geldi. İran'la kasıtlı bir çatışmayı kışkırtan İsrail, Gazze'deki soykırım savaşını Orta Doğu'ya genişletmeye hazırlanıyor. Başbakan Binyamin Netanyahu İsrail askeri hava üssündeki birlikleri ziyaret ederken "Kim bize zarar verirse biz de ona zarar vereceğiz" dedi. "Hem defansif hem de ofansif olarak hazırız"dedi. İyide Ortadoğu hiçbir ülke İsrail’e saldırmıyor veya saldırmaya yeltenmiyor ki…

Analizimizi somutlaştıracak olursak; ABD başkanı Donald Trump Ocak 2020'de “İranlı yetkililerin kendisiyle iletişime geçtiğini” öne sürerken, Tahran'ın, “ABD üssüne düzenlediği bir saldırıyı önceden haber verdiğini” öne sürdü. Trump, "Bizi aradılar ve dediler ki, 'Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var'.dediklerini açıkladı. Trump, İranlıların “birkaç hedefinizin yakınlarına saldıracağız ancak zaiyat vermeyeceğiz” açıklamasında gösteriyor ki; İran iç siyasetindeki denge(sizlik)lerin ve çalkantıların İran dış politikası ve güvenlik stratejisini şekillendirdiğinden bahsedebiliriz. Dolayısıyla son yapılan İsrail saldırılarının amacının dünden farklı olmayacağı şeklinde bir çıkarım yapmak yanlış olmayacaktır.

Bu gelişmelere ek olarak ABD’nin desteğiyle İsrail, halihazırda Güney Lübnan'da İran bağlantılı Hizbullah milisleriyle artan bir çatışmaya girişmiş durumda. İsrail bir yandan da Lübnan ve Suriye'nin içlerine doğru hem Hamas hem de Hizbullah'ın üst düzey isimlerini hedef alan hava saldırıları düzenliyor. Aynı zamanda ABD ve İngilizler Yemen'deki Husi milislerine yönelik saldırılarını sürdürüyor.
Biden yönetimi, 1 Nisan'da İsrail'in İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıyla arasına mesafe koymaya çalıştı. Ancak İsrail’in yanında durmayı da ihmal etmedi.Ek olarak askeri ve diplomatik destek verdi. Ancak Washington Post Perşembe günü, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in 3 Nisan'da Gallant ile temasa geçerek "saldırının ABD askerleri ve bölgedeki çıkarları açısından sonuçları nedeniyle" ABD'ye önceden bildirimde bulunulmadığından şikayet ettiğini bildirdi. Bu arada İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney konsolosluğuna yapılan saldırının İran topraklarına yapılan saldırıya eşdeğer olduğu konusunda uyardı. "Konsolosluğumuza saldırdıklarında bu bizim topraklarımıza saldırmış demektir" dedi. "Siyonist rejim bir hata yaptı ve cezalandırılmalı ve cezalandırılacaktır. Ayetullah Ali Hamaney, "İsrail'i bu suçtan ve işlediği diğer suçlardan pişman edeceğiz" dedi. Rusya, Çin ve Suudi dışişleri bakanlıkları da saldırıyı kınayan açıklamalarda bulundu. ABD, İngiltere ve Fransa, dün gece BM Güvenlik Konseyi toplantısında İsrail saldırısını kınamayı reddetti.
İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz "İran kendi topraklarından saldırırsa İsrail de İran'a karşılık verecek ve saldıracak" tehdidinde bulundu. İsrail haber sitelerine göre, ülkenin hava kuvvetleri yakın zamanda “İran'da bir saldırıyı simüle etmek” amacıyla Kıbrıs ile ortak tatbikatlar gerçekleştirdi. Ancak sürekli ve kasıtlı olarak gerilimi tırmandıran İsrail, Gazze'de soykırım yaparken ve Lübnan ve Suriye'deki muhaliflere saldırırken ABD ve Avrupalı müttefikleri İsrail'e silah, diplomatik ve askeri destek sağlamakta ve İsrail’i her geçen gün yaptıklarını yanına kâr bırakmaktadır.
Nitekim Aralık-2023’de Gallant, İsrail'in "yedi alanda" "çok cepheli bir savaşa" giriştiğini belirtmişti. Buna rağmen İsrail, Ortadoğu’daki İslam ülkelerine saldırgan politika izlemeye devam etmekte. İran’da ilginç bir şekilde kendi iç siyasetinde eleştirel tutumları İsrail karşıtlığı ile konsolide etmeye çalışmaktadır.

Bununla birlikte ABD ve Avrupalı güçler, İran'ı İsrail’in provokasyonlarına yanıt vermeye zorlayarak Ortadoğu’daki Tahran'ın etkisinin arttırmaya çalışmaktadır. İran ise bu bonkör davete icabet etmeye hevesli olduğu gibi kendi iç siyasetindeki sorunları gündemden düşürmektedir. Yani İsrail, yeni bir savaş başlatıyor gibi davranıyor.İran ise gerilimin tırmanmasına yardımcı olarak bölgede yeni bir alan kazanmaya çalışıyor.

İsrail güçleri, Gazze'deki saldırılarını halihazırda iki katına çıkararak, Nuseyrat mülteci kampına odaklanan orta şeritte saldırılar gerçekleştiriyor. Keza İsrail'in planladığı Refah işgali, daha da büyük ölçekte toplu katliamlara yol açacak. BM'nin Filistin'deki eski İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick “İsrail ordusunun Refah'a kara harekatı başlatması halinde yaklaşık 800 bin kişinin tahliye edilmek zorunda kalabileceği” konusunda uyardı. İsrail, Gazze çevresinde İsrail sınırı boyunca 1 kilometrelik alanı tamamen temizleme çalışmalarını sürdürüyor. Bunun yanında BM, İsrail sınırına bir kilometre mesafedeki 4 bin binanın (toplamın yüzde 90'ı) ya yıkıldığını ya da hasar gördüğünü kaydetti.

Bir bütün olarak ele alındığında, İsrail’in Gazze’deki uyguladığı vahşet ve sosyokırımı tarihsel, ekonomik, askeri, toplumsal ve siyasal meşruiyeti açıkça tükenmiştir. Amerikalılar İran'la savaşta olduklarını bilmiyor olabilir ama İran Devrim Muhafızları, İsrail karşıtlığını bahane ederek bölgedeki etkisini her geçen gün arttırıyor.
Bölge sınırlı ve kontrollü ‘sözde’ bir savaşa hazırlanırken, İsrail ordusu Gazze'de Orta Doğu'da gerilimi tırmandıran ve dünya çapında kitlesel protestolara yol açan barbarca operasyonlarını sürdürüyor. Bu durum İsraili ve siyonizmi çok zor bir duruma soktuğu gibi meşruiyetine de kriminal bir hüviyet katmış oldu. Nitekim İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda ölü sayısı 33.000'i aştı bile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüsamettin Aslan Arşivi