Hüsamettin Aslan

Hüsamettin Aslan

Türkiye, İsveç ve NATO'ya üyelik meselesi

NATO Liderler Zirvesi 11-12 Temmuz'da Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta gerçekleşti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından NATO üyeliği başvurusunda bulunan Finlandiya ve İsveç ikilisinden; İsveç, halen Türkiye ve Macaristan’ın üyelik sürecini başlatmasını bekliyor

Türkiye, daha önce terörle mücadele konusunda taleplerine somut karşılığını veren Finlandiya’nın üyeliği onaylamıştı. Ancak, İsveç, FETÖ ve PKK/PYD terör örgütlerine mensup yaklaşık 130 kişiyi hem teslim etmiyor hem de birkaç yasal değişiklik yapılmasına rağmen nitelikli bir duruş sergileyemediği için NATO’ya üyelik konusunda kriz çıkıyordu. Bu yüzden Türkiye, İsveç’in NATO üyeliği konusunda şerh koyuyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç'in NATO üyeliğinin desteklemeyi kabul ederek NATO’nun 32. üyesi olmasının önünü açtı. İsveç’in ile ilgili açıklama NATO'nun Rusya'ya karşı savaşta büyük bir tırmanmanın tartışılacağı Vilnius zirvesinin arifesinde geldi ve tüm dünyaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile el sıkıştığı fotoğraflar servis edildi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Erdoğan ve Kristersson ile üyelik anlaşmasını duyuran bir tweet'te, "Bu, tüm NATO müttefiklerini daha güçlü ve daha güvenli hale getiren tarihi bir adımdır" dedi.

Dolayısıyla hem Finlandiya'nın hem de İsveç'in NATO'ya katılması, Rusya'ya karşı ABD/NATO’nun kuzey cephesini daha da genişletecektir. Finlandiya'nın üyeliğinin Nisan ayında kesinleşmesi, NATO'nun Rusya ile olan kara sınırını iki katından fazla artırırken, İsveç'inde NATO’ya katılmasıyla birlikte Rusya'nın Baltık Denizi'nde NATO tarafından kuşatılacağı anlamına geliyor.

Böylelikle NATO, İskandinav Kuzey ülkelerinin orduları sayesinde, ortak bir hava kuvvetlerinin oluşturulması ve ABD birliklerinin bölgeye engelsiz giriş izninin verilmesi gibi, bölgeyi ortak bir askeri operasyon alanına dönüştürme planlarını uygulayabilecektir.

Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine izin vermesinden sonra önceden hazırlanmış ve 7 maddeden oluşan bir metin yayınlandı. Açıklamanın en kritik unsuru 7. Madde oldu.

7. Madde de “Bu temelde, Avrupa-Atlantik bölgesinin caydırıcılık ve savunma zorunlulukları ışığında, Türkiye, İsveç’in Katılım Protokolünü TBMM'ye iletecek ve onaylanmasını sağlamak için Meclis ile yakın işbirliği içinde çalışacaktır” denildi. Ancak bu maddenin işletilmesi için bir tarih açıklanmadı. Nitekim İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği Türkiye tarafından ancak TBMM’de yapılacak oylama sonucunda kesin kazanabiliyor.

2. maddede, “Türkiye ve İsveç’in Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarının giderilmesi için son bir senedir çalıştıkları anımsatılıyor ve İsveç hükümetinin PKK ile mücadele için anayasa ve yasalarını değiştirdiği ve Türkiye’ye silah ambargosunu kaldırdığı” kaydediliyor.

3. madde, “Türkiye ve İsveç’in Finlandiya ile kurulan üçlü Ortak Daimi Mekanizma’nın yanı sıra yeni ikili bir Güvelik Sözleşmesi kapsamında her yıl bakanlar düzeyinde bir kez toplanacak bir mekanizma daha kurma kararını aldıklarını ve İsveç’in Türkiye’de “FETÖ” olarak tanımlanan Gülen yapılanması ve Suriye’nin kuzeyinde mevcut YPG/PYD’ye destek vermeyeceği de vurgulanıyor.” Bu bağlamda bir NATO belgesinde FETÖ’nün güvenlik tehdidi olarak bahsedilmesi Türkiye açısından önemli bir kazanım olarak düşünmek gerekir.

4. maddede, “Türkiye ve İsveç’in “terörle mücadelenin uzun soluklu olduğu” ve “terörün her türlüsüne karşı” daha da aktif olması vurgusu yapılıyor ve ittifakın tarihinde ilk defa “Terörle Mücadele Özel Koordinatörü” pozisyonu oluşturuluyor.”

5. madde Türkiye’nin talebiyle “müttefikler arasında silah satışına ilişkin engelleme ve sınırlandırma olmaması ilkesini” kayda alıyor.

Aslında Türkiye, İsveç’in üyeliğine yeşil ışık yakması bir süredir bekleniyordu. Ancak İsveç’te Kuran-ı Kerim yakma skandalından sonra gözler Ankara’nın tavrına çevrildi. Nitekim hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de birçok üst düzey resmi yetkili İsveç’e sert tepki göstermişti.

Ancak bu tepkilerin yanında yürüyen bir diplomatik süreçte söz konusuydu. Çünkü Erdoğan'ın İsveç'in NATO üyeliğini onaylaması, ABD’nin Litvanya-Vilnius zirvesinin başlamasının ardından geldi. Zira İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, geçtiğimiz Çarşamba günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı Biden'ı ziyaret etti. Biden, Kristersson'a İsveç'in NATO üyeliğini "beklediğini" söyledi. Ardından da Pazar günü Biden ile yaptığı telefon görüşmesinde Erdoğan, Biden'a İsveç'in üyeliğini henüz onaylamadığını söyledi. Bu tavırda İsveç’te yaşanan provokasyon etkili oldu.

Bu yüzden Erdoğan, NATO toplantısına katılmak için havalimanında yaptığı basın toplantısında “İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasının Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımı için müzakerelerin yeniden başlatılması şartına bağlanması” teklifinde bulundu. Böylelikle Erdoğan, dikkatleri başka yöne çekti. Buna rağmen bu öneri, aralarında Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un da bulunduğu bazı Avrupalı ​​siyasetçiler tarafından kesin bir dille reddedilirken NATO genel sekreteri Stoltenberg, Türkiye’nin AB sürecini destekleyeceğini açıkladı.

Ardından Erdoğan, Kristersson ile bire bir görüşme yaptıktan sonra, Stoltenberg başkanlığındaki son toplantıda bir anlaşmaya varıldığı açıklanarak; İsveç’in üyeliğine izin verildiği üçlü bir fotoğraf yayınlayarak tüm dünyaya ilan edildi.

İSVEÇ, NATO VE ABD İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?

İsveç ile Türkiye ve NATO arasında bir anlaşmaya varılmasında ABD önemli bir rol oynadı. Ankara'nın İsveç'in NATO'ya girmesine izin vermemesi halinde ABD'nin F-16 savaş uçaklarının modernizasyonunu Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullandığı herkesin malumu. Ancak İsveç meselesi, Türkiye-ABD arasında yaşanan birçok krizden sadece biri olarak görülebilir. Zira iki ülke arasındaki kriz çok daha büyük bir denkleme karşılık geliyor.

İsveç’in üyeliğine dönecek olursak

İsveç ve Finlandiya, NATO'nun Rusya'ya karşı savaşında önemli bir cephe olarak görülüyor. Çünkü bu durum Kuzey Avrupa'yı bölen eski çatışma hatlarını yeniden canlandırıyor. Mesela İsveç, 17., 18. ve 19. yüzyıllarda Rus İmparatorluğu ile Napolyon Savaşlarının bir parçası olarak 1808-1809 Finlandiya Savaşı yaptı. Bu savaşta, İsveç, Rus İmparatorluğu içinde bir büyük düklük haline gelen Finlandiya'nın kontrolünü kaybetti.

İsveç daha sonra NATO'nun Afganistan'daki operasyonunda tarafsızlık politikası izledi. Ancak İsveç, savaş sonrası dönemde ABD yörüngesinde politika izlemiş. İsveç, Soğuk Savaş sırasında, özellikle Moskova'daki casusluk operasyonları için ABD istihbarat teşkilatlarıyla yakın bir şekilde çalıştı.

Tarihsel olarak İsveçli şirketler, büyük silah üreticileridir. İsveç, 10 milyon nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen, gelişmiş Archer mobil topçu sistemi de dahil şimdiden Ukrayna'ya milyarlarca dolarlık askeri teçhizat gönderdi. İsveç Gotland sınıfı denizaltıları, uzun süre su altında kalma yeteneğine sahip ve dünyanın en gelişmiş nükleer olmayan denizaltılarından biri olarak kabul edilir.

İsveç Donanması, kıyı bölgeleri boyunca sığ takımadalarla dolu Baltık Denizi'nde de önemli deneyime sahiptir. 2022 ile 2028 yılları arasında askeri bütçesini % 64 artırmayı ve mevcut 10.000 asker sayısını ikiye katlamayı planlıyor. Rusya ile açık bir savaş çıkması durumunda bu bölge yoğun bir çatışma alanı haline gelecektir.

Dolayısıyla İsveç, Rusya'nın kapısının önünde deniz trafiğine ve boru hatlarına ev sahipliği yapan Baltık Denizi'nde oturuyor. Gotland adası, Rusya'nın Kaliningrad bölgesinin 300 kilometre kuzeybatısındaki Baltık'taki stratejik konumu nedeniyle Soğuk Savaş sırasında önemli bir askeri üs oldu. İsveç ayrıca, yeni doğal kaynaklar keşfedildikçe Kuzey Kutup bölgesindeki önemi daha çok artıyor. Ayrıca Çin’in Kuzey Kutup deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmasına NATO engeli çıkmış oldu. Böylelikle ABD ve NATO, kuzey deniz yolunu da garanti altına almış olacak.

ABD, Norveç ile askeri güçlere herhangi bir kısıtlama olmadan geniş kapsamlı serbestlik sağlayan ve ülkede faaliyet gösteren Amerikan askeri birlikleri için bir savunma işbirliği anlaşması imzalamıştır. ABD, Finlandiya ve İsveç ile benzer anlaşmalar müzakere etmektedir.

İskandinav savunma bakanları ayrıca, NATO birliklerinin ve ikmallerinin Danimarka'daki Esbjerg'den İsveç'teki Göteborg'a ve Norveç'teki Trondheim ve Tromso gibi İskandinav ülkelerinin batı kıyısındaki çeşitli limanlardan hızlı bir şekilde taşınması için büyük bir planlar hazırladı bile.

Sonuç olarak İsveç, Rusya ve ABD arasındaki adeta “fiillerin dansındaki ezilen çimler” misali iki ülke arasında kalmış durumda. İsveç, ABD/NATO’nun devasa askeri yığınağının ve bölgenin Rusya ile savaşta bir cepheye dönüşmesini bir şekilde İsveç halkı ödeyecektir. Keza İsveç, kısmen Ukrayna-Rus savaşının neden olduğu büyük bir enflasyon kriziyle karşı karşıya. Ülkedeki eşitsizlik, 1970'lerden bu yana en yüksek seviyelerde ve şu anda İsveç, Avrupa'da hafif de olsa resesyondaki tek ülke. Bu bağlamda NATO’ya yapılan üyelik daha büyük askeri ve siyasi krizin yanında jeo-stratejik ekonomik handikapları da beraberinde getirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüsamettin Aslan Arşivi