İnsanlar yaşamadan ölüyor

Bu hükümet dünyanın en verimli topraklarına sahip, jeopolitik konumuyla, genç nüfusuyla, ekonomisiyle vatandaşlarına emsallerinden çok daha fazla refah sağlayabilecek bu ülkeyi, Erasmus’un dediği gibi ‘İnsanların hiç yaşamadan öldüğü! bir yere çevirdi. Ülkemizde çalışanların yarısından fazlası asgari ücret veya civarında bir ücret karşılığı çalışıyor. Asgari ücret, 10 bin 362 liraya ulaşan açlık sınırının bin 856 lira altında. Önceki dönemin Çalışma Bakanı, mayıs ayı başında, ‘500 dolar bazında asgari ücret’ sözü vermişti. Bu bile asgari ücreti açlık sınırının üstüne zar zor çıkarıyor.

İşsizlik artıyor

İŞKUR’un açıkladığı kayıtlı işsiz sayısı 10 ay sonra ilk defa mayısta 63 bin kişi arttı. TÜİK’in Nisan ayı işsizlik verileri ise bugün açıklandı. Gerçek işsiz sayısı bir ayda 795 bin kişi arttı. Türkiye’de işsiz sayısı 23 ay sonra yeniden 9 milyon sınırının üzerine çıktı. Bu, dünya üzerinde 99 ülkenin nüfusundan fazla. Önümüzdeki günlerde ‘rasyonel politikalar’ uygulansa da uygulanmasa da bu sayılar hızla artacaktır. Sanayi üretimi de durgunluğun ilk sinyallerini veriyor. Sanayi üretimi son 6 ayın 4’ünde yıllık olarak geriledi. En son nisan verisine göre, sanayi üretimi yüzde 1,2 düştü. Ama paramızın değer yitirmesinin, milletimizin sırtına bindirdiği yük, bu kadarla sınırlı değil.

Dış borç 957 milyar arttı

Seçimin başından bu yana paramızın değer kaybetmesi neticesinde, Türkiye’nin dış borçlarının Türk Lirası karşılığını da olağanüstü seviyelere taşındı. Türkiye’nin, net dış borcu 235 milyar dolar. Seçimin başından bu yana Türk Lirası’nın değer kaybı, Türkiye’nin net dış borcunun Türk Lirası karşılığını 957 milyar TL artırdı. Hazine son dönemde yurt içinden de dövizle borçlandı. ‘İlk günahı’ işledi. Bugün Hazine’nin iç borcunun dörtte biri yani 29 milyar dolarlık kısmı da döviz cinsinden. Paramızın değer kaybetmesi sonucunda, buradan da 116 milyar liralık bir kur farkı yükü oluştu. Bir de Kur Korumalı Mevduat var… Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na göre 2 Haziran 2023 itibariyle, Kur Korumalı Mevduatta biriken para toplam 2 trilyon 533 milyar 607 milyon lira. O günkü kurla 121 milyar dolar. Seçim sonrasında paramızın değer kaybı nedeniyle, buradan da 500 milyar lira yük geliyor. Bunun üçte birlik kısmını, bankaların faiz olarak ödeyeceği varsayımıyla, Hazine ve Merkez Bankası’na, yani milletin sırtına binecek yükün, 300-350 milyar TL arasında olması bekleniyor.

Güven ruh gibidir

‘1 trilyon 400 milyar liralık fatura’ Merkez Bankası faiz artırmak zorunda. Ağızdan bir çırpıda çıkıyor çıkmasına da, bu parayla yapılabileceklere baktığımızda işin vahametini daha iyi anlıyoruz. Neleri kaybettiğimizi görüyoruz. Döviz kurlarındaki son bir aylık artışın milletimizin sırtına yüklediği faturayla 3 tane Osmangazi Köprüsü dâhil İstanbul-İzmir Otoyolu, üstüne 3 tane Atatürk Barajı üstüne 3 tane Avrasya Tüneli, üstüne 3 tane Fatih Sultan Mehmet 3 tane de Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılırdı. Tüm bunları yaptıktan sonra da elinizde 4 milyar dolar para kalırdı. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç, Türkiye ekonomi modeli, liralaşma’ safsatalarıyla, ekonomiyi harap eden, ekonomi bilmez, bilimden anlamaz kibir abidesinin verdiği zararın boyutu inanılmaz. Şunu hiç unutmamak gerekir: ‘Güven ruh gibidir, bir kere çıktığı bedene bir daha geri dönmez.” Doğru program, doğru kadro ve buna güç veren siyasi irade, doğru ve güven veren politikanın üçlü sacayağıdır. Bunlardan biri bile olmazsa ı yapı milletin üzerine yıkılır.

Ekonomide atacak adım kalmadı

Amerika Birleşik Devletleri’nden ithal Merkez Bankası başkanı getirmek, bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metnimizden, kes-yapıştır yapmak da bu yönetimi güvenilir yapmaz. Ekonomideki oyuncular ‘huylunun huyundan vazgeçtiğini’ görmek istiyorlar. Erdoğan’ın yegâne amacının, Londra ve New York’taki sıcak paracıları Türkiye’ye getirmek, mart 2024’teki yerel seçimlere kadar döviz krizini ertelemek olmadığını görmek istiyorlar. Erdoğan artık ekonomide oyun alanının kalmadığını görecek mi? İstikrar politikası uygulanmasına razı olacak mı? Yoksa yine, sebebi olduğu enkazın tüm sorumluluğunu, Yeni Bakan’ın üstüne atacak mı? Kendi de ‘Allah affetsin, millet affetsin’ deyip masadan kalkacak mı? Ülkeyi IMF kapısına düşürecek mi? Görünen o ki Erdoğan ekonomide, oyun alanı kalmadığının hala farkında değil. Piyasalarda kendine güvenin dibe vurduğunu hala görmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi