Kadınlar, gençler aç ve işsiz

Yoksulluğu, 21 yıldır Türkiye’nin kaderi haline getiren AKP iktidarı. Teşbihte hata olmaz. Mal bulmuş mağribi gibi yoksulluk olgusuna sarıldı. Yoksulluğu çözmek, bitirmek yerine, yoksulluğu yöneterek ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi. İktidarın, düzenlemeleri yoksulluğun yönetilmesine dönüşmüştür. Sosyal yardımları, yoksullukla mücadele etmekle değil yoksulluğu sürdürülebilir bir düzeyde tutarak, iktidarın devamlılığı için kullanıyorlar. Sosyal yardımlarınızın, yoksulluğu giderici etkisi yoktur. AKP, vatandaşlarımızın yoksulluğundan oy devşirip iktidarda kalma çabasını içinde vatandaşlarımızı yoksulluğa mahkum ediyor.

CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki bütçe görüşmelerinde; "Kadınlarımızın 3’te 1’i işsiz. Her 4 gencimizden 1’i işsiz. Çocuklarda iş gücüne katılma oranı yüzde 18,7. 2022 yılında cinsel suç mağduru çocuk sayısı 31 bin 890. Cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda 3 katına çıktı. Doğum yapan 19 yaş altı genç kadın ve kız çocuğu sayısının 2002’den bu yana 2 milyonu aştı. Bu rakamlar sizi ürkütmüyor mu? Bu tablo her geçen gün kararırken siz nasıl bir güçlü politikadan söz edebilirsiniz" dedi.

4.5 milyon aç aile !
Türkiye Aile Destek Programı’na 4.4 milyon başvuru yapıldığını açıkladınız, bu 2022 sayısı. 2023 yılında bu sayı kaç olmuştur Sayın Bakan? 5 milyona ulaştığından endişe ediyoruz. Ne acıdır ki bu sayı Türkiye’deki yoksul sayısının açık bir göstergesidir. 2017 ve 2022 yılları arasındaki 5 yıllık dönemi kapsayan TÜİK ve Bakanlık verilerinden yapılan bir çalışmaya göre; 2017’de 3,2 milyon olan yardım alan hane sayısı, 2022’de 1,2 milyon (yüzde 38 oranında) artışla 4,4 milyona yükseldi. 2017’de yardım alan 11 milyon kişi; 3 milyon (yüzde 27) artışla 2022’de 14 milyon kişiye ulaştı. Son 21 yıldır Türkiye’de gittikçe derinleşen yoksulluk, adaletsizliğe yol açıyor.

Cinsel suç mağduru 3 katına çıktı
AKP varsa yoksulluk var. AKP varsa açlık var. AKP varsa adaletsiz gelir dağılımı var. Sayın Bakan, madem politikalarınız güçlü peki o zaman; neden, Türkiye'de yetersiz beslenme yaygınlık oranını yüzde 2,5? Neden, beş yaş altı çocuklardaki bodurluk oranını yüzde 5,5? Neden, beş yaşın altındaki çocuklarda zayıflama oranı yüzde 1.7? Neden, gelişme geriliği oranı yüzde 5.5? Neden, her 2 çocuktan biri yoksulluk çekiyor? Bugün bir öğrencinin sağlıklı beslenmesindeki en önemli öğünü kahvaltının maliyeti en az 50 TL. Asgari ücretli ailenin 3 çocuklu olması durumunda kahvaltı 3 bin 500 TL’ye çıkıyor ve asgari ücretin 3’te1’ini aşıyor. Kadınlarımızın 3’te 1’i işsiz. Her 4 gencimizden 1’i işsiz. Çocuklarda iş gücüne katılma oranı yüzde 18,7. 2022 yılında cinsel suç mağduru çocuk sayısı 31 bin 890. Cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda 3 katına çıktı. Doğum yapan 19 yaş altı genç kadın ve kız çocuğu sayısının 2002’den bu yana 2 milyonu aştı. Bu rakamlar sizi ürkütmüyor mu? Bu tablo her geçen gün kararırken siz nasıl bir güçlü politikadan söz edebilirsiniz?

Sosyal devlet yoksulluğu arttırmaz!
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Programı’na 2023 yılında 3,8 milyar bütçeyi yüzde 208 artırarak 11,9 milyar lira ödenek ayırmayı da bir başarı hikayesi gibi anlattı. Sosyal yardımları artırmak sosyal devlette övünülecek bir durum değildir. Bu tam da hesap verilecek bir durumdur. Çünkü, sosyal devlet yoksul vatandaş sayısını azaltmak için politika üreten devlettir. Yoksul vatandaş sayısının yükselmesi ya da sosyal yardım kalemlerinin artması buna ihtiyacı olan vatandaş sayısının artmasıdır. CHP sosyal yardımlara değil yoksulluğu azaltamayan, yoksulluğu körükleyerek artıran, yoksulluktan beslenen, oy devşirip vatandaşı yoksulluğa mahkum eden AKP politikalarına karşı.

'Gazi'lik mücadelesi veriyorlar
Şehit yakını ve gazilerimize ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yapılan destekleri artırmanızı bekliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı bünyesinde Terörle mücadele etmiş ve bu mücadelede terör örgütlerinin silahlarıyla vurulmuş ancak çeşitli yasa, yönetmelikler ve nizamnameler gazi sayılmayan kahramanlarımız var. 20 bin kahramanımız, terörle değil gazi sayılmak için AKP iktidarının mevzuatıyla 10 yıldır mücadele ediyor. FETÖ terör örgütünün vurduğu kişiler yaralanma derecesine bakılmaksızın gazi sayılırken, sığınmacı, mülteci ve kaçaklara, sağlıktan eğitime kadar her türlü imkan verilirken, kahramanlarımız, devletimizin gözünde resmî olarak Gazi sayılmak istiyor. Bunun için bakanlığınızın çalışma yapmasını hasretle bekliyorlar.

Genel Kurul’da görüşülmekte olan Aile ve Gençlik Fonu kanun teklifinde, adı bile geçmeyen 150 bin liralık 48 ay vadeli 2 yıl geri ödemesiz desteği neden evlenecek gençlerimize Bakanlık bütçesinden karşılıksız olarak vermiyorsunuz? Engelliler vatandaşlarımız arasında işsizlik yüzde 78’ler seviyesinde seyretmektedir. 21 yılda yaklaşık 70 bin engelli vatandaşımızın uygun kadrolara yerleştirilmesi yeterli değildir. Engellilerimiz yasalara rağmen iş bulamıyor. Yasal zorunluluktan dolayı engelli işçi çalıştırma kotasında kamu kurumlarındaki personel açığı 8 binden fazladır. Engellilerimizin iş gücüne daha fazla katılımını nasıl sağlayacaksınız? Çocuklarımızı uyuşturucu ve gençlerimizi bağımlılığından korumak amacıyla çeşitli faaliyetler yürütmekteyseniz de en riskli dönem olan 15-24 yaş dönemi için yeterli çalışmayı neden yapamıyorsunuz?"

Gerici düzenin hedefi kadınlar
Anayasa tartışması ile bir kez daha 21 yılın her gününde “aile, türban…” diyerek kadınların mücadele ederek kazandığı haklarını hedef alan, İstanbul Sözleşmesi’ni yasaklayan, kadın katillerini “iyi hal indirimleriyle ödüllendiren, 6 yaşındaki çocuklara gelinlik giydiren "aile nizamı" için rejimin bekası için kadınların, kız çocuklarının hakları hedefte. Kapitalizmin yükseliş sürecinde yaşanan cadı avları kapitalizmin kadına yönelik politikalarının belirleyicisi ve son 21 yılda yıllardır mücadele ederek kazandığı hakları kaybeden kadınlar için şeytanileştirilerek katledilen kadınlarla tarihsel bir ortaklık kurmasının yolunu açıyor.

Feminist Aktivist ve Yazar Silvia Federici’’ “Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar” adlı kitabında, cinsiyete dayalı baskının işlevini ve kendini her gün nasıl yeniden ürettiğini anlamak için kadınlara dair sıklıkla kullanılan kelimelerin tarihinin izini sürmek gerektiğini söylüyor. Biz bu kelimelerin, kapitalizmin kadın düşmanı tarihinin ve uygulanan politikaların başta eğitim alanı olmak üzere kesintisiz bir şekilde nasıl yaşama geçirildiğinin tanığıyız.

21 yılda neler oldu neler?
Son 21 yılda eğitimin laik, kamusal niteliği adım adım ortadan kaldırıldı. Piyasacı, gerici, cinsiyetçi politikalar müfredat değişiminden, eğitim kurumlarının onlarca ÇEDES’ler, protokoller eliyle tarikatlara teslim edilmesine, karma eğitim uygulamasının önce imam hatip okulları, devamında yönetmelik eliyle –çok programlı Anadolu liseleri ifadesiyle tüm lise türlerini kapsayarak– ortaöğretim kurumlarında kaldırılmasından ve son açıklamalarla tüm eğitim kurumlarında kaldırılacağının açıklanmasına, kadınların mücadele ederek kazandığı eğitim programlarında yer almasını sağladığı toplumsal cinsiyet eşitliğinin sonlandırılmasına yıllardır mücadele ederek kazandığımız haklarımız tek tek ellerimizden alındı.

Müfredat sürekli değişiyor
Müfredatta yapılan her değişiklik toplumsal cinsiyet eşitliği hedef alınarak hayata geçirildi. Müfredatın omurgasını siyasal İslamın “değerleri” ilan edenler müfredatı cinsiyetçi ideolojisi üzerinden dizayn etti. 4+4+4 ile birlikte 9 yaşından itibaren bir çocuk hakkı ihlali olan kız çocuklarının saçlarının ve bedenlerinin kapatılması yasal düzenlemeyle hayata geçirildi. Önce 2012 4+4+4 yasasıyla imam hatip ortaokul ve liselerinde 2018’de ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Biz karma eğitimi özgürlük meselesi olarak görüyoruz. İsteyenler çocuklarını karma eğitim olmayan okullara gönderebilmeli” cümleleri ve Erdoğan’ın “kadın üniversiteleri kuracağız” açıklamaları eşliğinde tüm liselerde karma eğitimin kaldırılması hukuken de düzenlendi.

Çocuk evlilikleri hız kazandı
2009 Temmuz’unda MEB yönetmelik değişikliğiyle ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanması, 2013 yılının eylül ayında ise evlenen öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesi getirildi. Çocuk yaşta evlilikler MEB eliyle yasallaştırıldı. Siyasi iktidarın desteği, teşviği, politikaları sonucu 2014 yılında 20 bine yakın aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için dava açtı. Mahkemeler eliyle çocuk yaşta evliliklere izin veren kararlar art arda açıklandı.

İmam nikahı ödüllendirildi
2015’in Mayıs ayında AYM’nin resmî nikâh kıymadan dinsel nikâh kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini ortadan kaldıran kararı ise kız çocuklarının yaşamlarını, haklarını hedef tahtasına koyarak siyasal İslamcıların bir rejimi nasıl inşa ettiklerinin açık ifşasıydı. İstanbul Sözleşmesinin “yasaklanması”, cinsiyetçi, “değerler eğitimini referans alan bir müfredatın dayatılması, “toplumsal cinsiyet eşitliğinin “sapkınlık” ilan edilerek özel eğitim ve rehberlik programından çıkarılıp TÜGVA’ya devredilmesi, toplumsal cinsiyete dayalı okul projesinin iptal edilmesi, yasal değişikliklerle çocukların evlendirilmesinin fiilî uygulamalarla birlikte hukuken de önünün açılması, karma eğitimin adım adım kaldırılması…

Kaybedilenler yazıya sığamayacak kadar uzun…
Seçimden önce hazırladıkları taslakta neyi amaçladıklarını açıkça ilan ettiler. Kadınların, kız çocuklarının haklarına son darbe vuruluyor. Laikliğin son kırıntıları da yok ediliyor. Bu teklif sadece kadınları, kız çocuklarını değil, tüm ülkeyi korkunç bir karanlığa sürükleyecek bir teklif. Anayasal laiklik ve eşitlik ilkelerinin Anayasa eliyle ortadan kaldırılmak istendiği bir teklifle karşı karşıyayız.

“Kamuda/özelde dinsel inancı nedeniyle başörtüsü ve tercih ettiği kıyafet nedeniyle hiçbir surette engellenmemek şartıyla devlet kıyafet tedbirleri alır. Dinsel inancı nedeniyle başörtüsü ve tercih ettiği kıyafet hiçbir surette kınanamaz…” maddesinin her vurgusu ile dinsel inanca göre kıyafet kodlarının anayasaya yerleştirilerek tüm din ve inançların değil, bir dinin bir mezhebinin bir yorumunun anayasaya girmesi ile kadınların bedenlerini, haklarını hedef alarak siyasal İslam rejiminin son raunduna hazırlanıyorlar. Dinsel nikâha anayasal statü kazandırılmasından, çocuk yaşta evliliklerin artışına, şiddetten korunma hakkımızın, çalışma hakkımızın, miras hakkımızın gaspına kadar haklarımız, yaşamlarımız yine siyasal İslam rejiminin hedef tahtasında. 21 yıl süresince haklarımızı, yaşamlarımızı hedef aldılar. Bir an bile durmaksızın, kesintisiz… Ve bu rejimin 21 yılın her ânında bize yaşattıkları laiklik mücadelesinin yaşamlarımıza sahip çıkma mücadelesi olduğunun kanıtıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi