Yoksulluk halk sağlığı sorunudur

Geçtiğimiz günlerde Türk Tabibler Birliiği AHEK Aile Hekimleriyle yaptığı anket çalışmasının sonuçlarını paylaştı. Dostlar bu tabloyla ortaya çıkan sonuç ise ürkütücü oldu. TTB açıklamasında "COVID-19 Salgın Etkisi sürerken ne Aşı ne koruyucu önlemler ne de yönetim Var!" dedi. Bu arada milyonlarca insanın yoksullukla boğuştuğuna da dikkat çekilerek "Yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur" görüşüne yer verildi.

Öte yandan salgınının artış olduğu ülkemizde son durumu değerlendiren TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Kazım Doğan Eroğulları, “Sürece bakanlık gözünden bakınca virüsün çok akıllı olduğunu görüyoruz. Tüm dünyada yaz aylarında pik yapan Eris varyantı, bizde turizm sezonunun bitmesini bekliyor. Pandemi döneminde gün ve saat seçen, üç kişi bir araya geldiğinde bulaşan ama lebalep kongrelerde, tarikat liderlerinin cenazelerinde bulaşmıyor” diye konuştu. Bilimin ise bu yaklaşımın tam aksi yönünde olduğunun altını çizen Eroğulları, Sağlık Bakanlığı’nı bilimsel gerçekliğe göre hareket etmeye ve halkın sağlık hakkını korumaya çağırdı.

Önlemler alınmalıdır !
Sağlık hizmetlerinin dah sağlıklı olması için Türkiye'de Poliklinik randevularının en az 20 dakika olacak şekilde planlanması gereklidir. TTB tarafından taslağı hazırlanan Şiddet Yasası’nın hayata geçirilmesi hızla gerçekleşmelidir. Tıbbi cihazdaki ve ilaç endüstrisindeki yüzde 85’lik ithalat bağımlılığının azaltılması, uzun vadede zorunludur. Sağlık sistemimiz, insan kaynağı yerine dev tesislere yapılan yatırımlarla, koruyucu hekimliği ikinci planda bırakan, kâr amacı güden tedavi edici hizmet kurgusu ile ama en önemlisi de sağlığı yönetenlerin bilimsellikten ve uluslararası kabul gören uygulamalardan uzak zihniyeti ile alarm vermekte; zarar gören ise hizmete güvenli ulaşamayan hastalar ve tükenen sağlık çalışanları olmaktadır.

Sağlık alarm veriyor!
CHP TBMM Sağlık Grubu Üyeleri, sağlık sisteminde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine ilişkin geçtiğimiz hafta bir açıklama yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Yaman, “2002 yılında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile, birinci basamak göz ardı edilerek, hastaların sevk sistemi ortadan kaldırılmış, tüm yatırımlar tedavi edici hizmetlere, dev sağlık işletmelerine yapılmış, sağlık, kar odaklı bir yapıya dönüştürülmüş, bu durum, nitelikli sağlık hizmeti sunumuna engel olmuştur. Kontrolsüzce ve koruyucu hekimliğin zayıflamasıyla artan hastalık yükü nedeniyle, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına kışkırtılmış bir sağlık talebi yaratılmış; yıllar içinde yıllık hekime müracaat sayısı, 2002 yılında yılda 3,1 iken; 2022 yılında yılda 10’a kadar tırmanmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri ve OECD ülkelerinde bu sayının yaklaşık yarısı olması, nasıl bir hasta yükü ile çalışıldığının bir göstergesidir" dedi.

Yoksulluk en büyük sağlık sorunudur
Yıllık hekime müracaat sayısındaki artış, iktidar tarafından, ‘rahatça hizmete ulaşan hastaların, istedikleri gibi sağlık kuruluşlarını ziyareti’ olarak lanse edilmekle birlikte, esas problem, koruyucu hekimliğin yara almasıyla, hayat koşullarının ağırlaşması, yoksulluğun derinleşmesi ile yetersiz beslenme ve çevresel etkenlerin yarattığı hasar vb nedenlerle hastalık yükünün artmasıdır. Yoksulluk artık bir halk sağlığı sorunudur. Son 20 yılda yaşlı nüfusun artışı, meme/kolorektal tümörler gibi, tarama programlarıyla saptanabilecek tümörlerin yıllar içinde tırmanması, kötü beslenmenin yarattığı ve giderek yükselen obez ve obez öncesi nüfus (15 yaş sonrası nüfusun yüzde 64’ü); 20-80 yaş arası nüfusun yüzde 15’inin diabetik olması (AB’de yüzde 7’lerde) hastalık yükünü artıran temel konular olmuştur. Öyle ki, 15 yaş üstü kadın nüfusunun yüzde 60’ına hiç smear yapılmamakta, yüzde 65’ine hiç mamografi taraması uygulanmamaktadır. Yıllardır mücadelesi verilen HPV aşılarının ulusal aşı programına alınması adeta bir olay haline gelmiş, önce yaş grupları ve medeni hale bakılarak, daha sonra ise bilimsel kabul gören uygulamaların ötesinde, 9-14 yaş aralığında yapılması gereken aşının, 18 yaş üstü aşılama yapılacağı söylemi ile bir halk sağlığı skandalına imza atılmıştır.

Aşı uygulaması karşıtlığı
Benzer vahim bir durum geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı’nın yeni covid varyantı içerikli aşılamanın bir boyun eğiş olduğunu söylemesi, küresel sermayeye boyun eğmeyeceğini belirtmesi ile yaşanmıştır. Bir Sağlık Bakanı’nın bu açıklamayı yapması, aşmaya çalıştığımız her türlü aşı tereddütü/aşı reddine zemin hazırlayacak, yükseltmeye çalıştığımız sağlık okur-yazarlığı düzeyini hiç şüphesiz ki baltalayacaktır. Hemen her türlü aşıda, ilaçta, tıbbi sarf ve cihazda küresel sermayeye bağımlı olan, bunu aşmak için 20 yıl boyunca hiçbir yatırım yapmayan, hatta Cumhuriyet dönemi yatırımlarını ortadan kaldıran zihniyet, bilimin gerektirdiği ve tüm bilimsel platformların tavsiye ettiği aşı uygulamasını kabul etmemesi, küresel sermayeye boyun eğmemekten değil, halk sağlığı yatırımlarının bir maliyet kalemi olarak görülmesindendir.

Hasta sayısı rekor kırıyor
Yoğun hasta yükünde çözüm üretemeyen hastaların defalarca ziyareti de eklenince, hastaların sağlık kuruluşlarına başvurusu yıllar içinde artmış, günlük 5-10 dk’lık randevularla, ortalama 100 hasta bakmaya başlayan hekimler tükenme noktasına gelmiştir. Polikliniklerde çözüm bulamayan ve yığılmaya başlayan hastalar, çözümü, Acil Servislerde aramaya başlamış, sonuçta yıllık Acil servis ziyareti, nüfusundan daha fazla olan bir kaosa sürüklenmiştir. Son 20 yılda, Acil Yardım İstasyonu başına düşen nüfus tam 3 katına çıkmıştır. Tıkanan sistem, sağlık çalışanlarını ve hastaları karşı karşıya getirmiş, sağlıkta şiddeti tırmandırmış, vatandaşları hekimlere ve sağlık çalışanlarına düşmanlaştırmış, üstelik şiddet cezasız bırakılmıştır. Tükenen ve itibarsızlaştırılan sağlık çalışanları üzerine binen yük artık taşınamaz hale gelmiş, sağlık çalışanlarında arka arkaya yaşanan intihar vakaları, konunun vahametini gözler önüne sermiştir. Çözümü sadece tesis güvenliğinde arayan zihniyet, şiddetin tırmanmasına, ortamın çalışılmaz hale gelmesine zemin hazırlamıştır. Bu nedenledir ki, hekimler geleceğini yurt dışında aramaktadır. 2012 yılında sadece 59 hekim yurt dışına gidiş için belge talep ederken, bu sayı 2022 yılında 2 bin 685 olarak gerçekleşmiştir. Bu sayıya, emekliye ayrılan, istifa eden ve özel hastanelere geçiş yapan hekim sayısı eklendiğinde, sistem sorunu yaşayan sağlıkta, insan kaynağı zafiyeti de yaşandığı görülmektedir. Hekimlerin, emek yoğun, ağır çalışma koşulları olan, beyin cerrahisi, kalp cerrahisi, göğüs cerrahisi gibi branşları tercih etmemeleri, uzayan eğitim ve ağır çalışma koşulları nedeniyle birçok yan dal tercihlerinin yapılmaması nedeniyle özellikle ülkenin doğu ve güneydoğu bölgelerinde bazı branşlarda yaşanan sıkıntılar, hastaların randevu bulamamaları sorununu artırmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barış Önal Arşivi